Bu gece hilalin koynunda
Birkaç kırılmış, incitilmiş masal yazıldı
Zamanın koynunda asılmış eski aşklar
Gündüzlerin zulasında kalan bir yarım hayat…
Öylesine başladı tıpkı diğerleri gibi… Tıpkı kaderim gibi…
Her aşk incitir ve zamansız yaşanır…
Her kelime kırılmış bir aşkı anlatır. Her imzada bir özlem kokusu gelir…
Her notada kül olmuş sevda sesi…
Gidiyorum… Dayanılmaz değil. Yerin dolmaz deme, kokumun olmayışına da alışırsın. Artık düşlerini bensiz kur.
Bir iki mısra yazmak istedim geçmişin koynundan sana…
- Her şey çok güzeldi ama gidiyorum ruhundan!
- O kadar basit söyledin ki içim acıdı…
- …
- Neden sustun?
- Canını yakmak istememiştim
- Biliyorum ama acıdı. Sanki canımdan can gitti. Böyle olmasa, bildiğim gibi kalsa her şeyin; kokun, gülüşün, avuçlarının sıcaklığı, çocuk bakışların…
Gideceksen git ama gelecek gibi git, yeniden doğacak güneşler gibi git. Gideceksen git sessizce ruhunu bana bırak giderken. Ama akşam olunca sabah olacak diye umut bırakarak git…
- Böyle deme! …
- Ya nasıl söyleyim? Sen gidiyorsun kaderim noktalanıyor. Alınyazım artık siyak gözyaşları ile yazılacak mı söyleyim? Sen gidiyorsun gecelerim hilalsiz, gündüzlerim renksiz olacak… Sen gidince ruhumu zindanlara hapsedeceğim, söveceğim dünyaya, isyanların en sertini haykıracağım sokak ortalarında…
Sen gideceksin ve ben hiçbir eve hiçbir sokağa hiçbir şehre hiçbir aşka ait olamayacağım…
Senin gidişin benim bitişim olacak…
Böyle mi söyleyim?
- …
- O zaman bırak geleceğini umarak gitmene izin verim.
Git ama bir sabah çiğ taneleri ile gel sabahlarıma…