Geç kaldın her şeye... Geç kaldın bana... Geç kaldım sana...
Bana gelişinde geçti, benden gidişinde...
Beni sevişinde geçti, benden nefret edişinde...
Geçmiş zaman dilimlerine inat, gelecek saatlerdeydi gözün ve gelecek yıllardaydı yüreğin...
Bulunduğun zamana ait şeyler yaşayamadın sen.
Hep "Sonra..." diye başlayan cümleler kurdun.
Hep " Belki bir gün..." diye temennilerde bulundun.
Dilemek yetmiyormuş bazı şeyleri, bütün benliğinle istemek lazımmış.
Başarmak için ölesiye çabalamak...
Dahası cesur olmak lazımmış.
Aşkda, sevgide, nefrette, acıda, mutlulukta...
Yağmurlu bir geceydi bana gelişin... Gidişinde yağmurlu bir günde oldu.
Aç pencereni ve dışarı bak. Yine yağmur yağıyor.
Bu kez ne gelen var, ne de giden...
Ne kapımı çalan var, ne de yüreğimi aralayan...
Ne akan gözyaşlarımı silen var ne de yüreğimdeki mutluluğa ortak olan...
Pencereme vuran, yüreğimi ıslatan yağmura rağmen güçlü hala bir yanım.
Bu kez ne götürecek benden diye korkmuyorum.
Onunla yarış etmek için akmıyor gözyaşlarım.
Aksine gülüyor gözlerim.
Ertelenmiş zamanlara, yaşanamayanlara, hayatın bize oynadığı oyuna seyirci kalışına gülüyor.
Benim de geç kaldıklarım oldu mutlaka...
Fakat senin kadar geç kalmayı başaramadım hiç bir zaman.
Gözlerimi kısarak bakmadım hayata, sonuna dek açtım.
Zaman duruyorken bile sen aktın içime...
Akarken hep bir duru su olmak istedim, kendimi gizlemedim.
Hayat bana çelme taktığında ben ona dil çıkardım, gülüp geçtim.
Güzel günlerin yanında kötü günlerinde olacağına hazırlıklıydım.
Bazen hiç olmayacak sularda fırtınalar kopardım.
Bazen aynı sularda sakince yüzdüm.
Fakat kabullenemedim ertelenmiş zamanları...
Kabullenemedim yağmurun sinsice benden çalıp götürdüklerini...
Kabullenemedim her geçen dakika içime işleyişini...
Her şeye geç kalınmıştı bizim hayatımızda.
Geç kalınanlar, ertelenmiş yaşamlar...
Neleri erteledik biz?
Niye erteledik?
Neleri sevdik biz?
Nelerden vazgeçtik?
Neleri göze aldık biz?
Nelerden kaçtık?
Neden bu hale geldik be biz?
Sahi, biz hiç "biz" olduk mu ???
Bana gelişinde geçti, benden gidişinde...
Beni sevişinde geçti, benden nefret edişinde...
Geçmiş zaman dilimlerine inat, gelecek saatlerdeydi gözün ve gelecek yıllardaydı yüreğin...
Bulunduğun zamana ait şeyler yaşayamadın sen.
Hep "Sonra..." diye başlayan cümleler kurdun.
Hep " Belki bir gün..." diye temennilerde bulundun.
Dilemek yetmiyormuş bazı şeyleri, bütün benliğinle istemek lazımmış.
Başarmak için ölesiye çabalamak...
Dahası cesur olmak lazımmış.
Aşkda, sevgide, nefrette, acıda, mutlulukta...
Yağmurlu bir geceydi bana gelişin... Gidişinde yağmurlu bir günde oldu.
Aç pencereni ve dışarı bak. Yine yağmur yağıyor.
Bu kez ne gelen var, ne de giden...
Ne kapımı çalan var, ne de yüreğimi aralayan...
Ne akan gözyaşlarımı silen var ne de yüreğimdeki mutluluğa ortak olan...
Pencereme vuran, yüreğimi ıslatan yağmura rağmen güçlü hala bir yanım.
Bu kez ne götürecek benden diye korkmuyorum.
Onunla yarış etmek için akmıyor gözyaşlarım.
Aksine gülüyor gözlerim.
Ertelenmiş zamanlara, yaşanamayanlara, hayatın bize oynadığı oyuna seyirci kalışına gülüyor.
Benim de geç kaldıklarım oldu mutlaka...
Fakat senin kadar geç kalmayı başaramadım hiç bir zaman.
Gözlerimi kısarak bakmadım hayata, sonuna dek açtım.
Zaman duruyorken bile sen aktın içime...
Akarken hep bir duru su olmak istedim, kendimi gizlemedim.
Hayat bana çelme taktığında ben ona dil çıkardım, gülüp geçtim.
Güzel günlerin yanında kötü günlerinde olacağına hazırlıklıydım.
Bazen hiç olmayacak sularda fırtınalar kopardım.
Bazen aynı sularda sakince yüzdüm.
Fakat kabullenemedim ertelenmiş zamanları...
Kabullenemedim yağmurun sinsice benden çalıp götürdüklerini...
Kabullenemedim her geçen dakika içime işleyişini...
Her şeye geç kalınmıştı bizim hayatımızda.
Geç kalınanlar, ertelenmiş yaşamlar...
Neleri erteledik biz?
Niye erteledik?
Neleri sevdik biz?
Nelerden vazgeçtik?
Neleri göze aldık biz?
Nelerden kaçtık?
Neden bu hale geldik be biz?
Sahi, biz hiç "biz" olduk mu ???