Elveda diyebilmek zor iştir. Zor iştir,güzel anlarını uzak siluetlere yolcu etmek. Kıyamadıklarını,zamanın hoyrat girdabına uğurlamak… Hüzünlerin ve mutlulukların tadını sararmış sayfalarda bırakmak… Zor iştir;bitmeden başlamaya mecbur olmak.
Hayatın ta kendisiydi yaşadıklarımız. Yaşamanın en doruk noktasında anılarımız. Güldüğümüzde hep beraber güldük.Katıla katıla,doyasıya! Sanki bugünlerin acısını çıkarırcasına.Sanki bir gün elveda diyeceğimizi bilirmişçesine. Ağladığımızda yine beraber ağladık. Birimizin içini yakan,diğerimizin de içini acıtırdı öyle değil mi? Birimizden akan gözyaşını hepimiz akıtmalıydık,dostçasına ve kardeşçesine. Ağlamanın verdiği asaleti bilirmişçesine! Bir gerçekten güldük,mutlu olduk,coştuk,çıldırdık,sıkıldık,sinirlendik,bağırdık,ağladık. Dolu dolu yaşadık yaşadık hayatı,hayat denen koskoca yüklemin başlı başına tek öznesi olurmuşçasına!
Güzel şeyler bulduk,güzel şeyler öğrendik. Sevginin evrenselliğini,umut etmenin verdiği vitamini,gözyaşının ardından gelen bekleyişi,bekleyişin ardından gelen mutluluğu… Hırçın,öfkeli ve ürkütücü şimşeklerden sonra yağan yeniden dünyaya gelişi,temizlenişi,doğallığı,masumiyeti,o görkemli yağmuru,uysal gökkuşağını…Gerçekleşmesi imkansız gibi görünen fakat gerçekleşen dilekler tutmayı…Susarken konuşmayı,konuşurken bağırmamayı… Var olmanın yok olmaktan sonraki evre olduğunu ya da yok olmanın varsızlığını… Açığa vurulmamış kızgınlıkları Kaf Dağı’nın ardında saklamayı… Lambadan çıkan cinden özgürlüğü,sevgiyi ve adaleti istemeyi… Sadece kendimiz için değil,başkaları için de dua etmeyi…
Evet,evet hepsini!!!
Güzel şeyler buldum ve öğrendim ben de.
Hayatı aradım değişik coğrafyalarda.İnsanların sahip olduğu iklim çeşitlerinin altındaki kişilikleri fark ettim. Her insanın farklı bir iklimi vardı ve bir de kişiliği. Çoğunun mutluluk rejimleri de düzensizdi ayrıca;ama ben yine de mutluluğun biriktirme şekillerini seçtim karınca kararınca.
İçimde çıkan isyanları nasıl bastıracağımı,başarısızlığımda benim için gerekecek ıslahatları,yüreğimin merkezi otoritesini koruma biçimini öğrendim.Ruhumun kültürünü ve uygarlığını keşfettim.Müttefiklerimi belirledim. Dersler çıkardım kendime özgü yerel tarihimden.
Sonra…
Bazı kötülükleri,nefretleri, hataları,hüzünleri,gözyaşlarını görmezden gelmeyi öğrendim.Tecahül-ü arif yaptım hayata.Kendimi bildim hep,nerede olduğumu,nasıl olmam gerektiğini,neye ihtiyacım olduğunu hep farkında olmam da,kendi veznimi çözmüş olmamdan ileri gelirdi elbet!
Son öğreneceğim şeyse,elveda demekmiş birbirimize.Yaşayarak öğrenmek en etkili yol belki de…
Bunu demekten daha kötü olan hiç diyememektir bence. Kelimelerin bir yerlerde uyuması,seni duymaması…Demek istediklerini dile getirememek…
Bu yüzden aldım kalemi ben elime.
Selam olsun buradan tüm gerçek dostlarıma! Diyeceğim şudur ki;hepinize elveda!!!
Size,sizi unutmamaktan başka ne vaat edebilirim ki?
Alıntı....
Allaha emanetsiniz,Kendinize iyi bakın Duygulu duygusuzlar,
Belli bir süre Aranızdan ayrılıyorum... :::
Hayatın ta kendisiydi yaşadıklarımız. Yaşamanın en doruk noktasında anılarımız. Güldüğümüzde hep beraber güldük.Katıla katıla,doyasıya! Sanki bugünlerin acısını çıkarırcasına.Sanki bir gün elveda diyeceğimizi bilirmişçesine. Ağladığımızda yine beraber ağladık. Birimizin içini yakan,diğerimizin de içini acıtırdı öyle değil mi? Birimizden akan gözyaşını hepimiz akıtmalıydık,dostçasına ve kardeşçesine. Ağlamanın verdiği asaleti bilirmişçesine! Bir gerçekten güldük,mutlu olduk,coştuk,çıldırdık,sıkıldık,sinirlendik,bağırdık,ağladık. Dolu dolu yaşadık yaşadık hayatı,hayat denen koskoca yüklemin başlı başına tek öznesi olurmuşçasına!
Güzel şeyler bulduk,güzel şeyler öğrendik. Sevginin evrenselliğini,umut etmenin verdiği vitamini,gözyaşının ardından gelen bekleyişi,bekleyişin ardından gelen mutluluğu… Hırçın,öfkeli ve ürkütücü şimşeklerden sonra yağan yeniden dünyaya gelişi,temizlenişi,doğallığı,masumiyeti,o görkemli yağmuru,uysal gökkuşağını…Gerçekleşmesi imkansız gibi görünen fakat gerçekleşen dilekler tutmayı…Susarken konuşmayı,konuşurken bağırmamayı… Var olmanın yok olmaktan sonraki evre olduğunu ya da yok olmanın varsızlığını… Açığa vurulmamış kızgınlıkları Kaf Dağı’nın ardında saklamayı… Lambadan çıkan cinden özgürlüğü,sevgiyi ve adaleti istemeyi… Sadece kendimiz için değil,başkaları için de dua etmeyi…
Evet,evet hepsini!!!
Güzel şeyler buldum ve öğrendim ben de.
Hayatı aradım değişik coğrafyalarda.İnsanların sahip olduğu iklim çeşitlerinin altındaki kişilikleri fark ettim. Her insanın farklı bir iklimi vardı ve bir de kişiliği. Çoğunun mutluluk rejimleri de düzensizdi ayrıca;ama ben yine de mutluluğun biriktirme şekillerini seçtim karınca kararınca.
İçimde çıkan isyanları nasıl bastıracağımı,başarısızlığımda benim için gerekecek ıslahatları,yüreğimin merkezi otoritesini koruma biçimini öğrendim.Ruhumun kültürünü ve uygarlığını keşfettim.Müttefiklerimi belirledim. Dersler çıkardım kendime özgü yerel tarihimden.
Sonra…
Bazı kötülükleri,nefretleri, hataları,hüzünleri,gözyaşlarını görmezden gelmeyi öğrendim.Tecahül-ü arif yaptım hayata.Kendimi bildim hep,nerede olduğumu,nasıl olmam gerektiğini,neye ihtiyacım olduğunu hep farkında olmam da,kendi veznimi çözmüş olmamdan ileri gelirdi elbet!
Son öğreneceğim şeyse,elveda demekmiş birbirimize.Yaşayarak öğrenmek en etkili yol belki de…
Bunu demekten daha kötü olan hiç diyememektir bence. Kelimelerin bir yerlerde uyuması,seni duymaması…Demek istediklerini dile getirememek…
Bu yüzden aldım kalemi ben elime.
Selam olsun buradan tüm gerçek dostlarıma! Diyeceğim şudur ki;hepinize elveda!!!
Size,sizi unutmamaktan başka ne vaat edebilirim ki?
Alıntı....
Allaha emanetsiniz,Kendinize iyi bakın Duygulu duygusuzlar,
Belli bir süre Aranızdan ayrılıyorum... :::