Seni özlediğimde yüzümü dağlara dönerim ben. Sırtımı bir ırmağın akışına yaslarım.Kırgın ikindiler gelir, göğsüme batırır tırnağını bir alıcı kuş. Taşlar susar, taşlardan suskun bir ağrı şakaklarımda. Ben beklerim, gözlerinde saklı şehrin kapılarından bir gün yine yalınayak, perişan girebilmek ümidiyle. Gurbet derim, kandan oyulmuş her harfi. Sıla derim sonra, adınla başlayan bir hikayenin vatanına. Uzağım, yaralıyım, yabanım ne çıkar? SEN BEKLE BENİ, GELMESEM DE.
Bütün tebessümlerin altından sen çıkarsın, gözyaşlarımın dünyanın bütün damarlarına karıştığı yerden sen. Gün pılısını pırtısını toplayıp göçer dağların ardına, ben kalırım. Rüyadır, kovsan ayrılmaz kapından sana varmanın umudu. Hayaldir, ellerinin alnıma dokunuşuyla koklayacağım deniz mavisi. Şiirlerini yağmura tutmuş bu kız, ağlayıp bir fotoğrafa yüz sürmenin kaydını mecnun diye tutan geceye kanına bandığı bir çevreyi gösterir. Ayrıyız, ateşim ve ellerim fırtınada. Gider ayağım, kanamalıyım, yorgunum ne çıkar? BEKLE BENİ, GELMESEM DE...
Hiç kimse böyle bir sevdayı sırtına vurup, yaralenmedi. Hiç kimse, kanadına yokluğunun sancısını nakışlayıp uçurmadı kuşlarını. Hiç kimse, gece başladığında ve ışık kuytulara saklanıp sessizce ağladığında, kalbini ben gibi kucaklamadı. Sevdimse verdiğin yürekle sevdim, bunun için azizdi yüreğim, bunun için senden başkasını alamayacak kadar müstesna. Öldümse, verdiğin yürekle öldüm, katliamın salası önce sana ulaştı. Sordular elbet: Nasıl bilirdiniz? Sen seslendin mi, bekleyip de gelmeyenine, ah sen, dedin mi ki: YAKARDI!!!
Hiç kimse böyle bir sevdayı sırtına vurup, yaralenmedi. Hiç kimse, kanadına yokluğunun sancısını nakışlayıp uçurmadı kuşlarını. Hiç kimse, gece başladığında ve ışık kuytulara saklanıp sessizce ağladığında, kalbini ben gibi kucaklamadı. Sevdimse verdiğin yürekle sevdim, bunun için azizdi yüreğim, bunun için senden başkasını alamayacak kadar müstesna. Öldümse, verdiğin yürekle öldüm, katliamın salası önce sana ulaştı. Sordular elbet: Nasıl bilirdiniz? Sen seslendin mi, bekleyip de gelmeyenine, ah sen, dedin mi ki: YAKARDI!!!
Gittimse, baharın peşi sıra değil, senden ırak mevsinlerin delibozuk çığlıkları peşine takılarak gittim. Bilemedim '' hangi şehre insem yar beni karşılar.'' Simsiyah urganlara asılacak iniyor ruhumun kuyusuna zaman, dağılıyor, ağıt oluyor ayrılıktan yeşermiş kamışlar. Ne hoyrat ne ağır bedeldir beklemek, yine de bekle beni aşkı utandırmamak için, BEKLE GELMESEM DE...
Bu şehre ben yakışmıyorum. Çünkü, sensiz bir şehrin toprağında ayak izim öksüz duruyor. Sensiz, penceremde gün ışığı mahzun. Sanmaki yolcular sadece bavullarını alarak giderler bu şehirden. Giderken bana verdiğin güvercin ürkekliğini götürdüm, yağmur ferahlığını, kardelen cesaretini
Bu şehre ben yakışmıyorum. Çünkü, sensiz bir şehrin toprağında ayak izim öksüz duruyor. Sensiz, penceremde gün ışığı mahzun. Sanmaki yolcular sadece bavullarını alarak giderler bu şehirden. Giderken bana verdiğin güvercin ürkekliğini götürdüm, yağmur ferahlığını, kardelen cesaretini
Kavuşmaya yüzümüz olsun diye, ağlamadım. Unutmaya kavlimiz olsun diye, mahzun dokunmadım kirpiklerine. ''Sen ağlama kirpiklerin ıslanır'', ağlama, bekle yalnızca, emanetlerini yerli yerine , yani bakışlarını Zühre yıldızının burcuna, sıcaklığını mezarımın başucuna ve aşkını hüzzam bir yağmurun dudağına koymaya ahdetmiş bu kızı bekle , GELMESEM DE...