"Bir senin yokluğuna alışamadım
Bir de çayı iki şekerli içmeye..."
M.D.
Bir de çayı iki şekerli içmeye..."
M.D.
Hep çiziyorum üzerini giriş cümlelerinin. Geride kalıyor çünkü her başlangıç. Aniden ortasından başlıyorum, ayakları yere basmaya yeni başlamış kimliğime...
Her defasında anî gözaçışlarla özlüyorum.. Daha ilk saniyelerinde zamanın, ağlamaya ihtiyaç duyduğumu fısıldıyor yeni doğan bebekler.
Buna mecburum! biliyorum gülmek daha az yeretmeli insanda. Ağlamak, bakışlara takılan fiyakalı bir tebessüm olmalı..
Kendine meçhul ve acizim. Bu halime "NEDEN" sorusunu soran çok kişi farkında değil kendinden. Ve sordukları soru, başlı başına eleveriyor cevabın açılımında kendilerinden birşeyler görecekleri husunda. Ölümün ağıztadını bozan tuzu; efkarımdan pay biçtiğim çayımı hep üç şekerli içmeye zorluyor beni.
Sonuç: Nafile.. Çaylar hâlâ gam ve keder tadında...
Ey kaldırım taşlarını adımlarıyla süsleyen güzel insan!
Bir bilsen ışık huzmeleri, senden beni çekiyor yolarına.
Zerreler şahittir inan.. İnan özlemeyi de özlüyorum: güneşin doğuşunda ve batışında ve her ikisi arasındaki meçhulde. Annemin dizlerinde uyumayı özlediğim gibi...
İşte burada üşüyor harfler. Ne onları ısıtabilirim şimdi, ne de daha fazla yorulabilirim kendi meçhulüne giden bu yolda.
Söz bitti, sukût herşeyi anlatıyor....
aLıntıdır..
Her defasında anî gözaçışlarla özlüyorum.. Daha ilk saniyelerinde zamanın, ağlamaya ihtiyaç duyduğumu fısıldıyor yeni doğan bebekler.
Buna mecburum! biliyorum gülmek daha az yeretmeli insanda. Ağlamak, bakışlara takılan fiyakalı bir tebessüm olmalı..
Kendine meçhul ve acizim. Bu halime "NEDEN" sorusunu soran çok kişi farkında değil kendinden. Ve sordukları soru, başlı başına eleveriyor cevabın açılımında kendilerinden birşeyler görecekleri husunda. Ölümün ağıztadını bozan tuzu; efkarımdan pay biçtiğim çayımı hep üç şekerli içmeye zorluyor beni.
Sonuç: Nafile.. Çaylar hâlâ gam ve keder tadında...
Ey kaldırım taşlarını adımlarıyla süsleyen güzel insan!
Bir bilsen ışık huzmeleri, senden beni çekiyor yolarına.
Zerreler şahittir inan.. İnan özlemeyi de özlüyorum: güneşin doğuşunda ve batışında ve her ikisi arasındaki meçhulde. Annemin dizlerinde uyumayı özlediğim gibi...
İşte burada üşüyor harfler. Ne onları ısıtabilirim şimdi, ne de daha fazla yorulabilirim kendi meçhulüne giden bu yolda.
Söz bitti, sukût herşeyi anlatıyor....
aLıntıdır..