Doğan Ergül, lirik diline kattığı fantastik öğelerle doğayı, özelde insanı araştırır. Güçlü duyguların egemen olduğu şiiri sürprizlidir; geniş balkonlara, mavi körfezlere, toroslara, taşlanmış denizlere açılır. Ergül, açtığı vadide, bizleri geniş ve serin şiirlerle buluşturmayı sürdürüyor.
Serdar Koçak
Dünya! Yu ellerini yalnızlık sularında! Doğan Ergülün şiirini ilk kez Borges Defterinde gördüğüm günden beri, aklımda Necatigilin bu dizesi var. Bazen bir yaşamboyu yazılan şiir yalnızca bir dize olsun içindir. Doğan Ergül de o dizeyi tamamlamak için yazıyormuş gibi gelir bana. Uzun, geniş, derin ve çok katlı bir dize, ki içine bizim anlamamız için bıraktığı o ferah boşluk da dahildir. Belki de bir şiirinin başlığı gibi Bir Şiirin Son Dizesidir bu, ama içinde onun eliyle şiir olmayı bekleyen bir hayat vardır. Doğan Ergül hayatı boş bırakmamak için yazıyor sanki. Durgun bir gölü deniz olsun diye uyandırmaya çalışan bir çocuk. Küçücük taşlar sektiren ve buna sevinen bir çocuk. Aşkın ve Suların Öğleninde usulca şiirin kıyısına iniyor, cebinde burada sabah akşam donmuş bir denizi taşlıyoruz dizesi, taşladıkça taşan denizden şiirin nasibi olarak yeni bir dizeyle dönüyor ve Uykulu Yağmurlarda okumak üzere hepimize unutulmaz bir şiir armağan ediyor.