Çocukluğumdan kalma İstanbul sokaklarını aradım hep
Ve o İstanbul kokulu yarimi.
Yürüdüğünde aşık olduğum şehri hatırlatan,
Gül kokusuyla salınan
İkiside birbirinden farksızdı aslında;
Ağladıklarında herkesi etkileyen,
Mutluluklarında oyuncaklarını paylaşan,
Küstüğünde tüm güzelliğiyle sırt çeviren.
Yada ikinizde aynıydınız.
Şehrimin edası sana benzerdi;
Sisli puslu.
Gülüşün onun mavi denizini anlatırdı;
Martılarıyla daha bir anlam kazanan.
Ve gözlerinde 16 HAZİRAN
Seninkini şimdi anımsayamasamda
Onun doğum günü.
Ve gözlerinde ayrı bir mehtap,
İstanbul’um gibi.
Işığı o küçücük çocuk kalbimi sarar sarmalar
Alır uzak semtlerine götürürdü.
Saçların avucuma dolar,
Her karesinde o kokardı;
Tüm aromaları kendinde toplamış bir orman edasında.
Şimdi dilencisiyim kokunuzun.
Hele birde kelimeler o ince dudaklarından çıkıp
Bir mana elde etme çabası içine girerken
Hep o iki kelimeyi düşledim sende.
Ki rüyalarım şehrime aitti.
Ellerin benimkilerle haşır neşir olamasalarda,
Şehrimin her çesmesinde mutlaka izlerin vardı.
Bu yeterdi bana.
Her evcilik oyununda çocuk rolünü üstlenip
Anne diye severdim seni,
Tutardım papatya prensesim ellerini.
Farkındayım,benimkisi;
Küçüklüğüne bakmadan yaşanan
Platonik,tabakta kalıp yazık olan sevgiden
Ortada kalan sadece bir teselli.
Ve o zamanında başından geçen milyonlarca kişiye
Hoş geldin diyen
Yada haram olduğu için kapıdan geri çeviren
Ev sahibi sokaklarında şehrimin ayak izlerin var.
Yıllar pahasınada olsa yine azizliğini göstermiş hala
Vefasını sergilemiş saklamış izlerini bana.
Öpmek isteyişim her karışını bu yüzden midir bilinmez.
Bir adım olsada hissetmek için uzanmak sana.
Şimdi havanda onun gibi midir bilinmez.
Tek bildiğim İstanbul’um şimdi.
Bir kase güneş,bir avuç yağmur,
Görünmeye değer bir dilimde gökkuşağı;
Üzerinden geçen katibi,dilberi,faytonu,binbir geçmişi.
Her tepesinde bulmak seni,
Her görüşümde uyandırmak içimdeki şairi,
Ki Üsküplü’n daha birçok sever seni.
O senin yabancı elleri bile kendine çeken güzelliğine karşın
Evde kaldın,
Bana kaldın işte Kızkulesi.
Şimdi belirsiz bir karanlıkta
Çocukluğumdaki siyah beyaz kareler geliyor gözümün önüne;
SEN ve ŞEHRİM
Söyleyin hadi hanginiz gerçek sevgilim?..
Ve o İstanbul kokulu yarimi.
Yürüdüğünde aşık olduğum şehri hatırlatan,
Gül kokusuyla salınan
İkiside birbirinden farksızdı aslında;
Ağladıklarında herkesi etkileyen,
Mutluluklarında oyuncaklarını paylaşan,
Küstüğünde tüm güzelliğiyle sırt çeviren.
Yada ikinizde aynıydınız.
Şehrimin edası sana benzerdi;
Sisli puslu.
Gülüşün onun mavi denizini anlatırdı;
Martılarıyla daha bir anlam kazanan.
Ve gözlerinde 16 HAZİRAN
Seninkini şimdi anımsayamasamda
Onun doğum günü.
Ve gözlerinde ayrı bir mehtap,
İstanbul’um gibi.
Işığı o küçücük çocuk kalbimi sarar sarmalar
Alır uzak semtlerine götürürdü.
Saçların avucuma dolar,
Her karesinde o kokardı;
Tüm aromaları kendinde toplamış bir orman edasında.
Şimdi dilencisiyim kokunuzun.
Hele birde kelimeler o ince dudaklarından çıkıp
Bir mana elde etme çabası içine girerken
Hep o iki kelimeyi düşledim sende.
Ki rüyalarım şehrime aitti.
Ellerin benimkilerle haşır neşir olamasalarda,
Şehrimin her çesmesinde mutlaka izlerin vardı.
Bu yeterdi bana.
Her evcilik oyununda çocuk rolünü üstlenip
Anne diye severdim seni,
Tutardım papatya prensesim ellerini.
Farkındayım,benimkisi;
Küçüklüğüne bakmadan yaşanan
Platonik,tabakta kalıp yazık olan sevgiden
Ortada kalan sadece bir teselli.
Ve o zamanında başından geçen milyonlarca kişiye
Hoş geldin diyen
Yada haram olduğu için kapıdan geri çeviren
Ev sahibi sokaklarında şehrimin ayak izlerin var.
Yıllar pahasınada olsa yine azizliğini göstermiş hala
Vefasını sergilemiş saklamış izlerini bana.
Öpmek isteyişim her karışını bu yüzden midir bilinmez.
Bir adım olsada hissetmek için uzanmak sana.
Şimdi havanda onun gibi midir bilinmez.
Tek bildiğim İstanbul’um şimdi.
Bir kase güneş,bir avuç yağmur,
Görünmeye değer bir dilimde gökkuşağı;
Üzerinden geçen katibi,dilberi,faytonu,binbir geçmişi.
Her tepesinde bulmak seni,
Her görüşümde uyandırmak içimdeki şairi,
Ki Üsküplü’n daha birçok sever seni.
O senin yabancı elleri bile kendine çeken güzelliğine karşın
Evde kaldın,
Bana kaldın işte Kızkulesi.
Şimdi belirsiz bir karanlıkta
Çocukluğumdaki siyah beyaz kareler geliyor gözümün önüne;
SEN ve ŞEHRİM
Söyleyin hadi hanginiz gerçek sevgilim?..