bir şeyler yazmam gerekiyor, anlatmam gerekiyor,boşluğu boşaltmam gerekiyor.. boşluk nasıl boşalır? sen anlatır mısın bana? yazmıyor degilim, yazıyorum, sonra hiç birini begenmiyorum.. kabul ediyorum hepsi ucundan kıyısından anlatmak istedigimle ilintili ama hiç biri anlatmak istedigimi kayda deger, zihne nakşeder nitelikte söylemiyor.. kim söyler peki, sen söyler misin?
geldigim noktada,… nokta? evet işte olup olabildigim, yapıp yapabildigim, uğraşıp gelebildiğim yer bir nokta.. burada ‘kararsız’ bir konumdayım.. düşünsene, uzay gibi sonsuz olduğu varsayılan bir boşlukta küçük, ama küçücük bir noktada duruyor olsan ne hissederdin ?
adım atmak ne kelime, kıpırdayamıyorsun bile.. en ufak bir kıpırtın boşlukta yitip gitmene neden olabilir.. hem sen küçücük ne demek biliyor musun? hem çok küçük olan, ama içine girince kocaman olan bir şey gördün mü hiç? peki mutlu musun? .. mutluysan eger, görmemişsin demektir.. nereden çıktı bu koca genelleme.. bilmem tam şimdi içime dogdu.. boşluk diyordum ya az önce, bu boşluk var ya, benim içimde, aklımla, yüreğim arasındaki kocaman boşluk.. aslında sende bilmen lazım nasıl bir şey oldugunu.. bilmiyor musun? hiç bakmadın mı ‘iç’ine?.. bir şey sormam lazım, yoksa, yoksa sen yok musun?
(alıntıdır)