Bu gün on dört eylül..
İçimde koyu bir yalnızlık, kalbimde artık hiç geçmeyecek olan bir yara açılalı tam bir yıl oldu bu gün..
Donuk gözlerim, üşüyen ellerim ve yağmurun sakladığı gözyaşlarımla tam bir eylül ayrılığının birinci şahsıyım..
İkincisi ise bana yalnızca on dakika ama bir ömür kadar uzak, muhtemelen bensizliğe alışmayı öğrenmiş ve bu gün tam bir yaşında olan bensizliğinden habersiz uyuyor yatağında..
Denize çalan gözlerinden kaç umut edindim bu güne kadar ve kaç umut kırdım o gözlerde hiç bilmiyorsun..
O elleri tutarken nasıl çarptı kalbim, ilk öpüşünde içimden o an hiç bitmesin diye kaç dua ettim..
Ve kaç kez rüyalarıma girdin, kaç kez dokundun kelimelerinle kalbime..
Gülümseyişlerimin sık sık nedeni olduğunu ve gözyaşlarımında sık sık nedeni olacağını hiç bilmiyorsun..
Sana dair kaç güneş doğdu içimde ve kaç güneş battı, inan bende hatırlayamıyorum..
Ada vapuru, Turan Amca, deniz, ağaçlar ve aşkımıza tanıklık eden insanlar..
Bizim hikayemizin baş kahramanıydı bunlar..
Oysa şimdi ne Ada vapurundayız, ne Turan Amcanın nasıl olduğunu biliyoruz, ne deniz şahit, ne ağaçlar, ne de yoldan geçenlerin tanıklık edeceği bir aşkımız var..
Herşey bundan tam bir yıl önce bir daha başlamamak üzere bitti..
"Bu kalbim istemiyor artık seni.." dediğinde farkettim nasıl bir enkazın altında kaldığımı..
Elim ayağım boşaldı bir anda.. Dizlerim tutmadı..
Gözyaşlarıma söz geçiremedim.. Ama ilk defa kalbim ağladı..
Yokluğunun yoksunluğundan çıkan kaç cümlem var sana dair..
Ama hepsi sana ve bana (biz´e) özel..
Güçlü durmalıydım hayatta biliyorum..
Önce sevdim, terkedildim..
Sonra savaştım, kazandım ve kendi ellerimle kaybettim..
Ailem bir ağacın sararmış yaprakları gibi teker teker sararıp dağıldılar bir tarafa..
Baharı bekledim..
Ardından bir mendil gibi kullandılar bedenimi, sensizliğin acısı oturmuşken kalbime fırlatılıp atılmanın lekesi deyip geçti üzerime..
Önce yüzüm kızardı, sonra kapandı bir bir utançlarım..
Öptüğün o masum dudaklardan izlerini sildi yavaş yavaş her gelen..
Önce her gece ağladım, sonra iki gecede bir oldu sonra haftada bir..
Sonra aklıma geldikçe yaşadıklarımız gülümsemeye başladım..
Anılara karıştın, anılara karıştırdım..
Eskidik her ayrılığın kahramanları gibi bizde..
Sana sarılmayı özledikçe kendime sarıldım sevgilim..
Seninle olmak istediğimde sinema biletlerimizi koydum cebime, eski gittiğimiz yere gittim ve en arkaya oturup tek başıma seyrettim filmleri..
Ada vapurunu özledikçe kancalı, ucunda siyah bir boncuk ve siyah tüyleri olan küpemin tekini taktım aynanın karşısında..
Diğer teki ise sende..
Sana seni sevdiğimi söylemek istedikçede Çiçek Kraliçeye yazılmış şiirimizi okudum yüksek sesle, günlerce..
Oysa sen bütün bunlardan habersiz bir yerlerde sensizliği kabul edip gülümsemiş olduğumu, ve yerine başkasını koyabildiğimi düşünüyorsun..
Bunların hepsi kasıtlı sevgilim..
Hepsi sensizliği kabullendiğime inanman ve bensiz mutlu bir hayata başlaman için..
Oysa kıyamazdım senin bir damla göz yaşına ama kaç gece ağladın yokluğumda..
Bunu düşünmek bile sensizlikten daha çok dokunuyor kalbime..
Belki bir gün unutamazsan sende, diğer yarını özlersen....
Gelmezsin biliyorum..
Ben her on dört eylülde ayrılığın yasını tutuyorum..
Yanımdaki başka, kalbimdeki başka biliyorum..
Oysa ben hala seni...
Bu gün on dört eylül..
İçimde koyu bir yalnızlık, kalbimde artık hiç geçmeyecek olan bir yara açılalı tam bir yıl oldu bu gün..
Donuk gözlerim, üşüyen ellerim ve yağmurun sakladığı gözyaşlarımla tam bir eylül ayrılığının birinci şahsıyım..
İkincisi ise yanımda değil ve hiç olmayacak biliyorum..
Bunları ona hiç anlatamıyorum..
İşte bu yüzden söyleyemediklerimi, yazıyorum...
Aylin Bilgin
14 Eylül 2008
14 Eylül 2007 Anısına...
Mavim´e...
İçimde koyu bir yalnızlık, kalbimde artık hiç geçmeyecek olan bir yara açılalı tam bir yıl oldu bu gün..
Donuk gözlerim, üşüyen ellerim ve yağmurun sakladığı gözyaşlarımla tam bir eylül ayrılığının birinci şahsıyım..
İkincisi ise bana yalnızca on dakika ama bir ömür kadar uzak, muhtemelen bensizliğe alışmayı öğrenmiş ve bu gün tam bir yaşında olan bensizliğinden habersiz uyuyor yatağında..
Denize çalan gözlerinden kaç umut edindim bu güne kadar ve kaç umut kırdım o gözlerde hiç bilmiyorsun..
O elleri tutarken nasıl çarptı kalbim, ilk öpüşünde içimden o an hiç bitmesin diye kaç dua ettim..
Ve kaç kez rüyalarıma girdin, kaç kez dokundun kelimelerinle kalbime..
Gülümseyişlerimin sık sık nedeni olduğunu ve gözyaşlarımında sık sık nedeni olacağını hiç bilmiyorsun..
Sana dair kaç güneş doğdu içimde ve kaç güneş battı, inan bende hatırlayamıyorum..
Ada vapuru, Turan Amca, deniz, ağaçlar ve aşkımıza tanıklık eden insanlar..
Bizim hikayemizin baş kahramanıydı bunlar..
Oysa şimdi ne Ada vapurundayız, ne Turan Amcanın nasıl olduğunu biliyoruz, ne deniz şahit, ne ağaçlar, ne de yoldan geçenlerin tanıklık edeceği bir aşkımız var..
Herşey bundan tam bir yıl önce bir daha başlamamak üzere bitti..
"Bu kalbim istemiyor artık seni.." dediğinde farkettim nasıl bir enkazın altında kaldığımı..
Elim ayağım boşaldı bir anda.. Dizlerim tutmadı..
Gözyaşlarıma söz geçiremedim.. Ama ilk defa kalbim ağladı..
Yokluğunun yoksunluğundan çıkan kaç cümlem var sana dair..
Ama hepsi sana ve bana (biz´e) özel..
Güçlü durmalıydım hayatta biliyorum..
Önce sevdim, terkedildim..
Sonra savaştım, kazandım ve kendi ellerimle kaybettim..
Ailem bir ağacın sararmış yaprakları gibi teker teker sararıp dağıldılar bir tarafa..
Baharı bekledim..
Ardından bir mendil gibi kullandılar bedenimi, sensizliğin acısı oturmuşken kalbime fırlatılıp atılmanın lekesi deyip geçti üzerime..
Önce yüzüm kızardı, sonra kapandı bir bir utançlarım..
Öptüğün o masum dudaklardan izlerini sildi yavaş yavaş her gelen..
Önce her gece ağladım, sonra iki gecede bir oldu sonra haftada bir..
Sonra aklıma geldikçe yaşadıklarımız gülümsemeye başladım..
Anılara karıştın, anılara karıştırdım..
Eskidik her ayrılığın kahramanları gibi bizde..
Sana sarılmayı özledikçe kendime sarıldım sevgilim..
Seninle olmak istediğimde sinema biletlerimizi koydum cebime, eski gittiğimiz yere gittim ve en arkaya oturup tek başıma seyrettim filmleri..
Ada vapurunu özledikçe kancalı, ucunda siyah bir boncuk ve siyah tüyleri olan küpemin tekini taktım aynanın karşısında..
Diğer teki ise sende..
Sana seni sevdiğimi söylemek istedikçede Çiçek Kraliçeye yazılmış şiirimizi okudum yüksek sesle, günlerce..
Oysa sen bütün bunlardan habersiz bir yerlerde sensizliği kabul edip gülümsemiş olduğumu, ve yerine başkasını koyabildiğimi düşünüyorsun..
Bunların hepsi kasıtlı sevgilim..
Hepsi sensizliği kabullendiğime inanman ve bensiz mutlu bir hayata başlaman için..
Oysa kıyamazdım senin bir damla göz yaşına ama kaç gece ağladın yokluğumda..
Bunu düşünmek bile sensizlikten daha çok dokunuyor kalbime..
Belki bir gün unutamazsan sende, diğer yarını özlersen....
Gelmezsin biliyorum..
Ben her on dört eylülde ayrılığın yasını tutuyorum..
Yanımdaki başka, kalbimdeki başka biliyorum..
Oysa ben hala seni...
Bu gün on dört eylül..
İçimde koyu bir yalnızlık, kalbimde artık hiç geçmeyecek olan bir yara açılalı tam bir yıl oldu bu gün..
Donuk gözlerim, üşüyen ellerim ve yağmurun sakladığı gözyaşlarımla tam bir eylül ayrılığının birinci şahsıyım..
İkincisi ise yanımda değil ve hiç olmayacak biliyorum..
Bunları ona hiç anlatamıyorum..
İşte bu yüzden söyleyemediklerimi, yazıyorum...
Aylin Bilgin
14 Eylül 2008
14 Eylül 2007 Anısına...
Mavim´e...