Çırılçıplak bir yalnızlık işte
El kol bağlı çareler tükenmiş
Pişmanlık kör bir kuyu
Bak bakabildiğince...
Kimsesiz çocuk kadar aç herşey
Bitmek bilmeyen korku
Kollarıma dolanmış sinsi bir isyan
Nedir bu söylesene ...
Dişlerim bile kenetlenmiş susmaktan
Kuru bir dal gibi titredi durdu ellerim
Sevmiyorum insanları
İnsan gibi insan yok çünkü ...
Suratsız, sana bakar durur
Aynada ki Sen !
Acı mı istiyorsun
Al istemediğin kadar
Kepçe kepçe doldur tabağa ...
Gülmek nedir ben bilmem
Düş nedir umut nedir aşk nedir ben bilmem
Karanlık bile açmaz kilitlerimi
Gururumla sürgüledim yüreğimi
Cellattan dost olmaz derler
Hep fasa fiso ...
Benim dert ortağım
Zaman zaman yoklar ıssız odamı
Ziyaret saati bitince çeker gider...
Dolan olmuş maskeler
Nereden satın alırlar bilmem şunları
Ayakları prangada umutların
Tutsak etmişler çaresizliğe
Gelemez yanıma gelemedi de
Bir rüzgar alsa beni
Vursa yerden yere savursa göklere
Sevgi kelebektir rengarenk
Her sokağa çıkışında
Yüzüme vurur ölüleri ...
Ne zor şeymiş yitip gitmek
Yaşamamış gibi yok saymak herşeyi
Gelde isyan etme...
Korkuyorum
Susa susa ölmekten ürküyor bedenim
Gece gece kadar kara
Gün güneş kadar yakıcı
Kelepçeler takı olmuş bileğimde
İki cümle bir sözcük etmiyor...
Şimdi dünden çok korkuyorum
Kim bilir yarın bugünden ne kadar kaçarım
Olmuyor işte
Doluya koysan almaz
Boşa koysan dolmaz
Gelde isyan etme ...
Ne sigara paketleri yatıştırır
Ne boşalan şişeler
İçimde ki sesi ...
Deli gibi ağlarken bile
Yakışmaz deyipte susmak ne zor
Bu kaçıncı mevsim geçip giden
Bir beşinci mevsimi beklemek niye ?
Aslında biliyorum beşincisi yok gelmeyecek
ve imkansız bizim için yaratmak....
Cesaret mi dersin ölmüş mertlikler yığıldı önüme
Ne cesaret kaldı ne de mertlik
İki paralık duygular sat satabildiğince...
Ben kime ne diyeyim ki şimdi
Yetmedi mi bu çile
Gidiyoruz bi şekilde ama söyle nereye kadar
Gelde isyan etme onca olan bitene ...
(1998)
El kol bağlı çareler tükenmiş
Pişmanlık kör bir kuyu
Bak bakabildiğince...
Kimsesiz çocuk kadar aç herşey
Bitmek bilmeyen korku
Kollarıma dolanmış sinsi bir isyan
Nedir bu söylesene ...
Dişlerim bile kenetlenmiş susmaktan
Kuru bir dal gibi titredi durdu ellerim
Sevmiyorum insanları
İnsan gibi insan yok çünkü ...
Suratsız, sana bakar durur
Aynada ki Sen !
Acı mı istiyorsun
Al istemediğin kadar
Kepçe kepçe doldur tabağa ...
Gülmek nedir ben bilmem
Düş nedir umut nedir aşk nedir ben bilmem
Karanlık bile açmaz kilitlerimi
Gururumla sürgüledim yüreğimi
Cellattan dost olmaz derler
Hep fasa fiso ...
Benim dert ortağım
Zaman zaman yoklar ıssız odamı
Ziyaret saati bitince çeker gider...
Dolan olmuş maskeler
Nereden satın alırlar bilmem şunları
Ayakları prangada umutların
Tutsak etmişler çaresizliğe
Gelemez yanıma gelemedi de
Bir rüzgar alsa beni
Vursa yerden yere savursa göklere
Sevgi kelebektir rengarenk
Her sokağa çıkışında
Yüzüme vurur ölüleri ...
Ne zor şeymiş yitip gitmek
Yaşamamış gibi yok saymak herşeyi
Gelde isyan etme...
Korkuyorum
Susa susa ölmekten ürküyor bedenim
Gece gece kadar kara
Gün güneş kadar yakıcı
Kelepçeler takı olmuş bileğimde
İki cümle bir sözcük etmiyor...
Şimdi dünden çok korkuyorum
Kim bilir yarın bugünden ne kadar kaçarım
Olmuyor işte
Doluya koysan almaz
Boşa koysan dolmaz
Gelde isyan etme ...
Ne sigara paketleri yatıştırır
Ne boşalan şişeler
İçimde ki sesi ...
Deli gibi ağlarken bile
Yakışmaz deyipte susmak ne zor
Bu kaçıncı mevsim geçip giden
Bir beşinci mevsimi beklemek niye ?
Aslında biliyorum beşincisi yok gelmeyecek
ve imkansız bizim için yaratmak....
Cesaret mi dersin ölmüş mertlikler yığıldı önüme
Ne cesaret kaldı ne de mertlik
İki paralık duygular sat satabildiğince...
Ben kime ne diyeyim ki şimdi
Yetmedi mi bu çile
Gidiyoruz bi şekilde ama söyle nereye kadar
Gelde isyan etme onca olan bitene ...
(1998)