Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 08:58 PM <
GER?EK DOST GER?EK ZENG?NL?K
Ger?ek Zenginlik.
Bizi y?z?m?ze kar?? ele?tiren,
Ama herkesin i?inde savunan,
Ba?ar?lar?m?za sevinen,
Ba?ar?s?zl?klar?m?za ?z?len,
Bizi s?kk?n g?r?nce
Di?er dostlara haber sal?p,
Bizimle ilgilenmelerini isteyen,
Birileriyle tan??mam?z gerekiyorsa
O bulu?may? sessizce d?zenleyen,
Bizi dikkatle izleyen ama sahiplenmeyen,
Bir ba?ka k?tada ya?asa ve
G?nde 14 saat ?al??sa da ihtiyac?m?z oldu?u anda
Yard?m?m?za ko?an...
Ger?ek dost i?te budur.
Ve hayatta en b?y?k zenginlik b?yle dostlara sahip olmakt?r.
Sevg ... ( f?rt?na )
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 08:58 PM <
BİR DOST GÖZ
Yalnızlığa dayanırım da,bir başınalığa asla.
Yaşlanmak hoş değil duvarlara baka, baka.
Bir dost göz arayışıyla.
Saat tıkırtısıyla...
Korkmam,geçinip gideriz biz mutlulukla,
Ama;
"Günün aydın,akşamın iyi olsun" diyen biri olmalı.
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa,
Zor değil,hiç zor değil,demli çayı bardakta karıştırıp,
bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama;
"Çaya kaç şeker alırsın?"
Sevg ... ( fırtına )
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 08:59 PM <
BÖYLE BİR DOSTUNUZ OLDU MU HİÇ?
Böyle bir dostunuz oldu mu hiç?
Daima düşünceli idi.
Susması, konuşmasından uzun sürerdi; lüzumsuz yere konuşmaz, konuştuğunda ne fazla ne de eksik söz kullanırdı.
Dünya işleri için kızmazdı.
Kendi şahsı için asla öfkelenmez ve öç almazdı.
Gülmesi, gülümsemekti. Gülümserken de, ağzındaki dişleri dolu taneleri gibi görünür ama birbirinden ayrılmazdı.
Mahzundu.
Onu birden bire görenler manevî vakar ve heybetinden sarsılırlar, kendisini yakından tanıyınca da ona derin bir sevgi ile bağlanırlardı. Onun meziyetlerini anlatmak isteyen: "Ben ne ondan önce, ne de sonra onun bir benzerini gördüm" demekten kendini alamazdı.
Kimse ile çekişmez, bağırıp çağırmazdı.
Affediciliği tabiî idi. İntikam almazdı, düşmanlarını sadece affetmekle kalmaz, onlara şeref ve değer de verirdi.
Kendisini, üç şeyden alıkoymuştu: Kimseyle çekişmezdi; çok konuşmazdı; faydasız, boş şeylerle uğraşmazdı.
Umanı, umutsuzluğa düşürmezdi; hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz, ayıplamazdı; kimsenin kusurunu araştırmazdı. Kimseye, hakkında hayırlı olmayan sözü söylemezdi.
Konuşurken meclisinde bulunanlar başlarına bir kuş konmuş gibi sessiz ve hürmetkâr dururlardı. O sözünü tamamlayınca diğerleri fikirlerini söylerler fakat onun yanında asla tartışıp çekişmezlerdi; birisi konuşurken öbürleri susarlardı.
Bir toplulukta bulunduğu zaman bir şeye gülerlerse o da güler, bir şeye hayret ederlerse o da onlara uyarak hayret ederdi.
Yanına gelen yabancıların söz ve sorularındaki katılık, kabalık ve kırıcılığa--dostları da kendisi gibi davransınlar diye-- katlanırdı.
Gerçeğe aykırı övmeyi kabul etmezdi.
Her zaman ağır başlıydı.
Konuşurken çevresindekileri adeta kuşatırdı. Kelimeleri parıldayan inci dizileri gibi tatlı ve berraktı.
Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü; ayaklarını yerden canlıca kaldırır, iki yanına salınmaz, adımlarını geniş atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doğru eğilir, vakar ve sükûnetle rahatça yürürdü.
Bakacağı kişiye ve istikamete vücuduyla yönelirdi. Etrafına gelişi güzel bakınmazdı.
Yeryüzüne bakışı, semaya bakışından çoktu ve yeryüzüne bakışı da göz ucuyla idi.
Kapısına yardım için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
Bir gün kendisinden yaşça küçük bir dostunun omuzlarından tutarak şöyle demişti: "Sen dünyada garip kimse yahut bir yolcu gibi yaşa."
Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir hâletle dururdu; yüzünde daima ışıldayan bir parlaklık vardı.
Adet üzre sarf edilen hiçbir kötü sözü ağzına almadı. Sıkıntılı hallerinde kabalaşmaz, bağırmazdı.
Fakirlerle birlikte yerdi, öyle ki onlardan ayırdedilmezdi.
Biriyle karşılaştığında beklemeksizin önce o selam verirdi; el sıkıştığında karşısındaki elini bırakmadıkça o da bırakmazdı.
Önüne ne konulursa yerdi. Sade kıyafetler giyer, gösterişten hoşlanmazdı.
Konuşurken yüzünü başka tarafa çevirmez, bulunduğu mecliste ayrıcalıklı bir yere oturmazdı.
Sabahları evinden çıkarken şöyle
söylerdi: "İlâhî, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kaymaktan ve kaydırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa mâruz kalmaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırım."
Sıradan değildi; sıradan insanlar gibi yaşadı.
O, zaten dostunuz! ( fırtına )
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:00 PM <
[b]DOSTLUK[/b]
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir... Dostluk bu yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer
insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği değildir...
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir, 1 ay, 1 sene, 5 sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birdenbire arayıp, dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez ve sanki daha az
önce konuşmuşun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da
önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanin başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve ayni şekilde onun da öyle olduğunu biliyorsan EMİN OL Kİ..... O kişi senin dostundur... Sen de O'nun...
" Her tur ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu
sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur.
Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar. Bir kısmını tutmayı basarsanız da, çoğu akıp gider. İlişkiler de böyledir. Esneklik varsa, diğer insana saygı
duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz. Ama diğer insani çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter. Hayatta pek çok insanla karsılaşırsın Ama sadece gerçekdostlar senin kalbinde bir iz
bırakır.
GERÇEK DOSTLARINIZI BULUP HİÇ KAYBETMEMENİZ DİLEĞİYLE...
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:01 PM <
DOSTLARI OLMALI İNSANIN
Dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi.
Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.
Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
halatlarını çözmeli, seni çok ama çok özlemeli
Dostları olmalı insanın; ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini...
Sevg ... ( fırtına )
07-10-2006, Saat: 09:01 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
1,079
-
Konuları:
32
-
Kayıt Tarihi:
Jul 2006
-
Rep Puanı:
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:02 PM <
DOSTLAR VARDIR
Olmasa da olur dediğimiz insanlarla doludur hayatimiz;tanıştığımız, selamlaştığımız; klasik cümlelerle iletişim kurduğumuz,
yanıtlarını merak etmediğimiz sorular sorduğumuz...
İyi insan olmadıkları için mi uzak dururuz onlardan?
Hayır, hiç sanmıyorum.
Gönülde biter her şey;
akla yararlı gelse de samimi bir ilişki, gönlün hayır dediğine ısınmak mümkün olmaz.
İster dünyanın en yakışıklısı, ister en güzeli olsun; ister en zengini,ister en komiği;ne yapsa nafile; yüreğine ulaşamaz.
Başkası için özel olan, senin gözünde dünyanın en sıradan insanidir ve ...
Yüzüne bakmaz kimisi vazgeçemediğim
dediğinin...
Gönlümüzdür hükümdar; kime ne paye vereceğini o belirler.
Kimine "dost", "yar",kimine "tanıdık", "arkadaş" deyip, çıkar isin içinden...
Özünde iyi olduğuna inansam da insanların, herkesi sevemem onun yüzünden...
Hem, kalabalıktan da hoşlanmaz zaten; sevginin, sevdiklerinin hakkini vermek
ister.Sonuçta, sevmek büyük bir sorumluluktur; emek vermek gerekir, ilgilenmek...
Sevdiğim her insanin yaşamına bir anlam katmalıyım;zorlu ve vazgeçilmez bir serüven olmalı;dost dediğim insanlarla ayni zaman dilimini paylaşmak!
Hani, bilirsiniz iste!
Dostlar vardır çiçek gibi; koklar koklamaz alır götürür bütünyüklerinizi...
Evsizseniz ye da odun kömür bulamıyorsanız yakmaya; uzundur kıs geceleri...
Dostlar vardır soba gibi; yüreğindeki ateşle işitir ellerinizi...
Dostlar vardır; fırtınada sığınak, güneşte gölge; yanarken buz gibi su dökmez üstünüze;
aksine, harlandırır ateşi; bilir ki, anmayanı hiç bir şey söndüremez.
Dostlar vardır, yıldız gibi; hava kapalıyken bile,kapkara bulutların bekçisidir gökyüzünde...
Dostlar vardır, arada bir uğrayıp alt üst eder yaşamınızı;dili zehir zemberek, bakışları keskindir.
Dostlar vardır gül gibi; sarılırken yaralanmayı göze almanız gerekir.
Hani, kiminin yoluna hali sersen kar etmez;
dostlar vardır, minder de kafi gelir; sen olursan fark etmez.
Dostlar vardır; rakısız çözülmez dili, muhabbeti çekilmez;
Dostlar vardır, efkarının sebebi bir bardak demli çaydır.
Dostlar vardır, omzu her derde devadır.
Dostlar vardır, iyi bir öğretmen gibi, nasıl sorulacağını öğretir.
Dostlar vardır, dağ gibi vakur; toprak kadar bereketli, mert...
Dostlar vardır; ney gibi hüzünlü, saz gibi asi; şiir kadar büyük...
Dostlar vardır türkü gibi; her zaman söylenmeseler de her daim içinde taşır
sevdasını;yangınını bulaştırır bir gönülden diğerine...
Dostlar vardır baki; tanıştığın gün doğar, yittiği gün ölürsün!Zamana ve darbelere; yollara ve hasretlere dirençli...
Dostlar vardır, közde mısır, kadehte şarap;
ateşte yanmanın da, şarapla sönmenin de tadı damağındadır.
Dostlar vardır; yüreğine kök salmış bir çınardır; hiçbir şey deviremez;gönülden göçüle kurulmuştur köprüler; ne yasansa atılamaz!
Dostlarımız vardır bizlere benzerler biraz...
Dostluklar vardır, erken dolar vadesi; Dostluklar vardır, devam eder ahrette!
İste böyle dostlardır; her şeye lanet ettiğin günlerde bile, yaşamını güzel kılan...
Gönül, her yerde onları arar.
Ve bulduğunda haber gönderir bize; bir sıcaklık yayılır yüreğimize; bunda bir is var deriz, takılırız pesine...
Dost olalım gönlümüzle...
Sevg ... ( fırtına )
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:02 PM <
DOSTUM
Dostluk...
Yaşanmamış aşkların bilinç altındaki dürtüsünü yenebilmek ve yaşanabilmesini sağlamak için takılan bir maske değil...
Karşıdan maddi veya cinsel faydalanmanın bir aracı hiç değildir.
Dostum...
İçimi kapkara bulutlar kapladığında, başımı omuzuna yaslayabileceğim...
Onun içindeki kara bulutlar yüreğini kararttığında, başını omuzuma yaslayabilecek insandır.
Dostum...
Sıkıntıdan ellerim buz gibi olduğunda, ellerimi tutarak, sevgisi ile taaa yüreğime kadar ısıtabilecek...
Sıkıntıdan onun elleri buz gibi olduğunda, ellerini tutarak, sevgim ile taaa yüreğine kadar ısıtabileceğim insandır.
Dostum...
İşyerinde; bir bardak çayın...
Veya bir fincan kahvenin içimi süresince,
"gönül ne kahve ister, ne kahvehane"
"gönül bir dost ister, kahve bahane..." diyen satırları hatırlayıp,
hayatın minicik bir parçasını paylaşabildiğim insandır.
Dostum...
Bazen aynı "walkmen"de bir şarkıyı, bir türküyü; bazen internetin sanal evreninde,
bir kaç satır fıkrayı, şiiri,kokusunu alamasak bile, sanal bir gülü,paylaştığımız insandır.
Dostum...
Onun sosyal veya bürokratik tabakasından...
cüzdanının kalınlığından, cinsiyetinden,
inancından, mezhebinden, siyasi düşüncesinden önce...
İNSAN OLDUĞU İÇİN SEVDİĞİM...
ve
BENİ İNSAN OLDUĞUM İÇİN SEVEN İNSANDIR. ( fırtına )
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:03 PM <
DOSTLUKLAR
Yüzyüze dostluklar vardir;
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela.
Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten...
Uzak dostluklar vardır...
Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl,birbirlerinin uzak dostlarıdır.
Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine...
Sessiz dostluklar vardır;
Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir [b]dostluk oluşur.
Herşeyden konuşur sessizce bu eller...
Zorunlu dostluklar vardır;
Pazar ile Pazartesinin dostluğu gibi.
Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün...
Ayak uyduramazlar birbirlerine.
Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar..
Uzun dostluklar vardır;
İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında...
Günün birinde ölen dostluklar vardır;
Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi...
Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makineler o bahçeye girip de,bir süre sonra evin ve ceviz ağacının yerinde asık suratlı binalaryükseldiği zaman ölen dostluklar...
Vakitsiz dostluklar vardır;
Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin...
Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur...
Bakımsız dostluklar vardır bir de...
Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik mektubun bile çok görüldüğü dostluklar...[/b]
HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI
DİLEĞİYLE...
Firari Fırtına
07-10-2006, Saat: 09:03 PM <
HER İNSANIN BİR ŞARKISI VARDIR
Bir Afrika kabilesinde,hamile kalan kadınlar arkadaşlarını toplayıp doğaya gider,ve doğacak çocuğun şarkısını duyana dek
meditasyon yapıp dua ederler.Bu kabileye göre, her ruhun kendine özgü ses vibrasyonları vardır.
Kadınlar bu seslere kulak verdiklerinde,
hep birlikte yüksek sesle seslendirirler.
Sonra da kabileye dönüp şarkıyı herkese öğretirler.Çocuk doğduğunda,tüm kabile toplanarak ona şarkısını söyler.
Çocuğun sonraki önemli dönemlerinde,aynı şarkı okunur.
Ölüm döşeğinde de aynı şarkı söylenir.
Aslında hepimizin içinde bir şarkı olduğunu biliriz ve sevdiklerimizin zor zamanlarımızda
bunu farketmelerini ve bize söylemeye
yardımcı olmalarını arzu ederiz.
Bu şarkı, Afrika kabilesinde farklı bir zamanda da söylenir.Bir insan kabul edilmez bir cürüm işlediğinde,kabile toplanır ve ona şarkısını söyler.Çünkü bu kabileye göre,
antisosyal davranışlar ceza ile düzeltilemez:
Sevgiyle ve kimliğin hatırlanmasıyla çözülebilir.
Kendi şarkını duyduğun zaman,bir başkasına zarar verecek davranışlarda bulunma isteğine ihtiyaç kalmaz.
Gerçek dost, senin şarkını duyan
ve ihtiyacın olduğunda sana tekrarlayandır.
İşte benim şarkım ( fırtına )
|