Bir zirvenin gözyaşlarıyım. Damla damla çıkıp, kollar halinde buluşuyorum.
Küçük bir ırmağım kolarımın buluştuğu yerlerde. Ak rengimle süzülüyorum yeşilliklere.
Kimi zaman yükseklerden akıyorum. Şelale diyorlar bana.
Yavaşça çay oluyor, ardından dere ismini alıyorum sarp yamaçların arasında.
Bir zirvenin göz yaşıydım. Gittiğim yeri bilmeden akmaya devam ettim.
Önce otlar vardı geçtiğim yerlerde. Sonra ufak bodur ağaçlar, ardında ucu gözükmeyen ormanlar…
Rengim yeşil oluverdi birden. Gürleyerek akıp geçtim ayılar, çakallar, ceylanların arasından.
Nice yollardan geçtim. Nice nağmeler dinledim. Bir türlü kendimi alamadım şu yalnız dağların efkarından.
Duman oldu yollarım, genişledi o incecik kollarım.
Bir hasret var sürekli içimde. Adını, görene kadar koyamadım.
Aktım, aktım, aktım sürekli bilinmeyenlere.
Ve rengim mavi oldu. Yavaşça görünmeye başladı yolun sonu.
O ismini koyamadığım hasretin bittiği noktada, yeni bir sevdaydım, maviydim, engin denizlere karıştım o hışımla.
Aldım karşıma geçtiğim yolları, sarp dağları. Yaşamadan bilemezsin mavi ile yeşil arasındaki sevdayı.
Bir tutkudur, maviyim, yeşile olan sevdam. Satırlara yazılır mavi ile yeşil olur destan.