Aşklarıyla eriyip eski bedenlerinden çıkıp
tek vücut olan ya da yok olanların şiiri.
Kim bilir beklide yok olmalıydılar,
Belki de hiç bitmeyecek bir öyküde uyandılar,
Belki tek vücut, belki ayrı,
Kesin olan tek bir şey vardı; mutluydular.
Mumlarla çevrili,
Bulutlar kadar yumuşak sıcacık bir yatak.
Yanı başımda sen, çırılçıplak.
Aşkınla yanan avuçlarım, dolaşıyor vücudunda,
Eriyorum yanan mumlar gibi avucunda,
Kollarında kayboluyorum, bitiyorum.
Eriyorsun sen de yanan mumlar gibi avuçlarımda,
Havaya mis gibi kokun yükseliyor eridikçe.
Eridikçe birbirine karışıyor; kokularımız,
Ellerimiz, saçlarımız, yanan vücutlarımız.
Eriyor her şey yavaş yavaş, biz, mumlar,
Ve bulutlar kadar yumuşak yatak,
Ortalık sımsıcak.
Birlikteler yine, çünkü vücudun, kalıbın,
Ellerin, bacakların, ne önemi vardı aşklarında.
Belki birer su damlasıydılar, gökyüzünden düşen,
Birbirine hiç değmeyen iki su damlası.
Milyonlarca insanın arasında ya da gökyüzünde,
Onlar yan yana olduktan sonra ne fark eder?
birbirlerine dokunamamaları.
Yanan iki su damlası.
Hiçbir şeyin yok olmadığı,
Dönüşümlerle dönüp giden, bu koskocaman dünyada,
Fark eder mi? aşklarıyla yananlar için ne oldukları.
Aşk hiç bitmeyecek,
Hiç yitirilip gitmeyecek nasıl olsa.
Belki buhar olacak bir gün su damlaları,
ve rüzgarla ayrılacak yolları.
Biri Afrika’ya düşecek mesela,
Biri de çok uzaklara bir okyanusa.
ve milyonlarca yıl ayrı olacak su damlalarının yolları.
Ne yapar? o zaman su damlaları.
Unuturlar mı? birbirlerini.
Alışırlar mı?
Beklemezler mi?
Hiçbir şeyin yok olmadığı dünyada,
Yine kavuşmayı.
Beklerler sabırsızlıkla hiç eskimeden aşkları.
Ve bir gün,
onları milyonlarca yıl önce karşılaştıran,
ve bir daha ayırmayan yazgı,
Yine estirecek aynı yönde rüzgarı,
Yine kavuşturacak aşıkları.
Belki toprakta, belki yine gök yüzünde,
belki bir gülün yaprağında yan yana,
ve biri diğerine akacak gülün kıvrımında.
ve yine birleşecek iki aşık,
Yanan tek vücutta.
tek vücut olan ya da yok olanların şiiri.
Kim bilir beklide yok olmalıydılar,
Belki de hiç bitmeyecek bir öyküde uyandılar,
Belki tek vücut, belki ayrı,
Kesin olan tek bir şey vardı; mutluydular.
Mumlarla çevrili,
Bulutlar kadar yumuşak sıcacık bir yatak.
Yanı başımda sen, çırılçıplak.
Aşkınla yanan avuçlarım, dolaşıyor vücudunda,
Eriyorum yanan mumlar gibi avucunda,
Kollarında kayboluyorum, bitiyorum.
Eriyorsun sen de yanan mumlar gibi avuçlarımda,
Havaya mis gibi kokun yükseliyor eridikçe.
Eridikçe birbirine karışıyor; kokularımız,
Ellerimiz, saçlarımız, yanan vücutlarımız.
Eriyor her şey yavaş yavaş, biz, mumlar,
Ve bulutlar kadar yumuşak yatak,
Ortalık sımsıcak.
Birlikteler yine, çünkü vücudun, kalıbın,
Ellerin, bacakların, ne önemi vardı aşklarında.
Belki birer su damlasıydılar, gökyüzünden düşen,
Birbirine hiç değmeyen iki su damlası.
Milyonlarca insanın arasında ya da gökyüzünde,
Onlar yan yana olduktan sonra ne fark eder?
birbirlerine dokunamamaları.
Yanan iki su damlası.
Hiçbir şeyin yok olmadığı,
Dönüşümlerle dönüp giden, bu koskocaman dünyada,
Fark eder mi? aşklarıyla yananlar için ne oldukları.
Aşk hiç bitmeyecek,
Hiç yitirilip gitmeyecek nasıl olsa.
Belki buhar olacak bir gün su damlaları,
ve rüzgarla ayrılacak yolları.
Biri Afrika’ya düşecek mesela,
Biri de çok uzaklara bir okyanusa.
ve milyonlarca yıl ayrı olacak su damlalarının yolları.
Ne yapar? o zaman su damlaları.
Unuturlar mı? birbirlerini.
Alışırlar mı?
Beklemezler mi?
Hiçbir şeyin yok olmadığı dünyada,
Yine kavuşmayı.
Beklerler sabırsızlıkla hiç eskimeden aşkları.
Ve bir gün,
onları milyonlarca yıl önce karşılaştıran,
ve bir daha ayırmayan yazgı,
Yine estirecek aynı yönde rüzgarı,
Yine kavuşturacak aşıkları.
Belki toprakta, belki yine gök yüzünde,
belki bir gülün yaprağında yan yana,
ve biri diğerine akacak gülün kıvrımında.
ve yine birleşecek iki aşık,
Yanan tek vücutta.