Sevgili, en sevgili, ey sevgili....
Seni unutmak için mi yoksa senle unutmak için mi çarpar bu kurmalı kalp saati.Gündelik aşkların elinde her gün aynı saatte çalan ve uyandırmayı bekleyen bir sızı değildir oysa.Hergün ertesi gün için kırmaya karar verdiğin ama sesini duymadığın zaman içinin gülen yüzünden bir damla yaş akıttığın o çalar aşk yumağı bu sefer böyle uyandırır seni.Hangisini istediğine karar veremezsin,ikisi de acıtır oysa.İşte o an, o ezilmenin ve hıçkırık nefesinin o vaktinde "görmeyi" istersin,"duymayı" istersin, " dokunmayı" istersin, "koklamayı" istersin,"konuşmayı" istersin, ölesiye istersin...beş vakitte beş kere karşına çıkar senin.Her beş vakitte, her beş şekilde,her beş yerinde değil tam en zayıf yerinde beş parça bulursun, alev alev...Onsuz olabilir misin? yoksa aşksız olabilir misin? Mecnun bile Leyla'sını beş dakika görmemiş midir oysa ömrünce sevdiği...Mevlana "ben ol da bil" dememiş midir aşkı, maşuksuz bir aşık değil midir? Şair "en yüce düştür benim aşkım,küçük düşleri görmeye gerek yok" diye tasvir etmemiş midir düşüne sığdırdığı maşuksuz aşkını? Aşkı günü birlik sevdalara sıkıştıramıyorum oysa.
Eski Türk filmelerinin gerçekliğini şimdi anladım.Bir film gibi yaşamanın ne demek olduğunu şimdi anladım.Şimdi anladım korkmanın ne olduğunu,kaçmayı da.Kaybetmeyi de öğrendim artık.Mecnun'a dar gelen çölde yerim olduğunu aramakla,,Ferhat'ın dağlar deldiği taşta terim olduğunu çabalamakla,pes etmemekle,,Nesimi'nin bedeninde derim olduğunu acı ve çileyle,,Yüzyıllardan bana geçenin "Aşk" olduğunu,,fermanları hiçe saymanın "Aşk" olduğunu şimdi anladım.Ama asıl acı nedir bilir misiniz? Bu Acı geçtikten sonraki asıl Acı? Yüreği BEŞŞŞ para etmez biri için bu acıyı çekmiş olmaktır! İşte o bu acıya değmez,İşte o zaman Yandın demektir! Oysa AŞK, adam olan herkesin içindeki "yanmaz" bir deli yürektir...
Sevgili, en sevgili,ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim...(d£r)
Seni unutmak için mi yoksa senle unutmak için mi çarpar bu kurmalı kalp saati.Gündelik aşkların elinde her gün aynı saatte çalan ve uyandırmayı bekleyen bir sızı değildir oysa.Hergün ertesi gün için kırmaya karar verdiğin ama sesini duymadığın zaman içinin gülen yüzünden bir damla yaş akıttığın o çalar aşk yumağı bu sefer böyle uyandırır seni.Hangisini istediğine karar veremezsin,ikisi de acıtır oysa.İşte o an, o ezilmenin ve hıçkırık nefesinin o vaktinde "görmeyi" istersin,"duymayı" istersin, " dokunmayı" istersin, "koklamayı" istersin,"konuşmayı" istersin, ölesiye istersin...beş vakitte beş kere karşına çıkar senin.Her beş vakitte, her beş şekilde,her beş yerinde değil tam en zayıf yerinde beş parça bulursun, alev alev...Onsuz olabilir misin? yoksa aşksız olabilir misin? Mecnun bile Leyla'sını beş dakika görmemiş midir oysa ömrünce sevdiği...Mevlana "ben ol da bil" dememiş midir aşkı, maşuksuz bir aşık değil midir? Şair "en yüce düştür benim aşkım,küçük düşleri görmeye gerek yok" diye tasvir etmemiş midir düşüne sığdırdığı maşuksuz aşkını? Aşkı günü birlik sevdalara sıkıştıramıyorum oysa.
Eski Türk filmelerinin gerçekliğini şimdi anladım.Bir film gibi yaşamanın ne demek olduğunu şimdi anladım.Şimdi anladım korkmanın ne olduğunu,kaçmayı da.Kaybetmeyi de öğrendim artık.Mecnun'a dar gelen çölde yerim olduğunu aramakla,,Ferhat'ın dağlar deldiği taşta terim olduğunu çabalamakla,pes etmemekle,,Nesimi'nin bedeninde derim olduğunu acı ve çileyle,,Yüzyıllardan bana geçenin "Aşk" olduğunu,,fermanları hiçe saymanın "Aşk" olduğunu şimdi anladım.Ama asıl acı nedir bilir misiniz? Bu Acı geçtikten sonraki asıl Acı? Yüreği BEŞŞŞ para etmez biri için bu acıyı çekmiş olmaktır! İşte o bu acıya değmez,İşte o zaman Yandın demektir! Oysa AŞK, adam olan herkesin içindeki "yanmaz" bir deli yürektir...
Sevgili, en sevgili,ey sevgili uzatma dünya sürgünümü benim...(d£r)