Ateş veda etti Yağmur’a. Aşk yarım kaldı orada. Bir yol kenarındaydı Yağmur ve Ateş. Ateş bakamadı o anda Yağmur’un gözlerinin içine. Bakamadı ama ben sana o gözle bakmadım dedi ya o anda bitti Yağmur. İçinde kopan fırtınalar, değil yağmasına; soluk almasına imkan vermiyordu. Nefesini tutmak, vermek, yaşamak, ölmek neydi hissettiği. Yağmur, “Tamam dedi”. Kontrolü almalıydı eline. Rahatlatmalıydı karşısındaki adamı. “Sevda bu! Her aşık olan karşılık görmek zorunda değil ki! Hissetmiyorsan, hissetmiyorsundur” dedi Ateş’e. Yine aynı aşk heyecanıyla konuşuyordu ama karşılık göremeyeceği gerçeğini öğrenmişti. Umudunu yıkamazdı sevdiği adamın. Teselli etmeli. İncitmemeliydi duygularını...
Yağmur, “Sevmiyorsan, sevmiyorsun. Hisler böyledir. Çok normal. Ben sana aşık oldum diye sen de bana aşık olmak zorunda değilsin ki” dedi Ateş’e.
Ateş, “Seni seviyorum ve değer veriyorum Yağmur, seni kaybetmek istemiyorum. Hayatımda değerlisin ama o gözle bakmıyorum sana. Seninle o kadar hayal kurduk, plan yaptık şunu yapacağız, bunu yapacağız şimdi hepsi yarım mı kalacak” dedi Yağmur’a..
Yağmur gülümsese gülümseyemeyecek, ağlamak istese ağlayamayacaktı. Yağamıyordu artık...
“Yarım kalmayacak Ateş” dedi Yağmur... “Sana aşkımı itiraf ettim diye beni alışverişe götürmezsen o zaman herkese rezil ederim seni” dedi Ateş’e. En azından küçük bir tebessüm yaratabilmişti sevdiği adamın yüzünde. Espriye vuruyor, o hüzünlü dakikaları olabildiğince huzurlu atlatabilmek için çaba harcıyordu.
İkisi birlikte karar vermişlerdi. Birbirlerinin hayatları için değerli iki arkadaştılar. Birbirlerini kaybetmeyi göze alamayacak kadar anlam ifade ediyorlardı kendi hayatlarında. Ateş ve Yağmur karşılıklı sevgi, saygı ve güvene dayanan sağlam bir bağ kurmuştu aralarında/hayatlarında. İkisi de göze alamadı bu bağı koparmayı. Arkadaş kalacak, devam edeceklerdi hayatlarına.
Yağmur, Ateş ile başlamıştı bu aşk hikayesine. Ateş veda etti Yağmur ile aşka. Yağmur, kalbini o yol kenarında Ateş’in avucunda bıraktı...
O günden sonra Yağmur’u gören olmadı... Yağmur’un kalpsiz yaşaması mümkün olmadığı gibi, Ateş olmadan da aşkı yaşayamazdı.
İlk kez böylesi güçlü hislerle, heyecanla yaşama sarılmıştı. Yağmur gerçeği öğrenmişti. Sevmiş ama sevilmemişti. İlk kez başına geliyordu bu duygular. Hayatında ilk adımı atan olmamıştı. Fırsat da vermemişti hayat ona. Sevildiğini söyleyen insanlar vardı etrafında. İlk kez sevmedim diyordu karşısındaki adam Yağmur’a. Aslında Ateş, sevmiyorum da demiyordu. “Seviyorum, değer veriyorum ama sana o gözle bakmadım” diyordu.
Keşke dedi Yağmur o an içinden muzipçe, “Tanrı o gözü verseydi Ateş’e de bana o baksaydı o gözle”...
“Neydi o göz. Aşk gözü mü vardı ayrı. İnsan isteyince onu mu takıp bakıyordu çevresindeki insanlara... Tüm bunlar tüm o acıların içinde şakalar tabii ki”... O da biliyordu zorla güzellik olmaz...
“Dert etme Ateş, üzülme. Hissetmiyorsan, hissetmiyorsun. Aşkım karşılık bulmak zorunda değil ki. Ben senin davranışlarını yanlış yorumlamışım. Ters algılamışım. Yanlış sinyaller almışım. Huzurunu kaçırma Ateş. Konuştuk, paylaştık artık ne yapmamız gerektiğini biliyoruz” diyerek Yağmur...
Çırpınıyordu minicik yüreği bir kuş misali. Çırpındı, can çekişti dayanamadı ve eve dönmeden önce can verdi Ateş’in kollarında. O yol kenarında Ateş’in avucunun içinde kaldı kalbi. Aşkıyla karar vermişti öldürmeye. Ateş isteyecek de Yağmur yapmayacak mıydı. Onun için vazgeçti kalbinden...
Yağmur, Ateş ile yağıyordu. Ateş’in aşkıyla sırılsıklam yaşıyordu. Ateş alevini çekince Yağmur’un üzerinden Yağmur o yol kenarında baktı son kez aşık olduğu adamın gözlerine. Kazıdı son anı, gözlerini ve son kez gözleri konuştu Ateş ile Yağmur’un...
Son kez o yol ayrımında yağdı Yağmur... Sonra bıraktı kalbini Ateş’e ve veda etti Yağmurlu günlere...
Ateş yaşıyor mu... Kim bilebilir ki! Belki de Yağmur’un kalbi de dahil iki kalple hem de büyük bir aşkla... Yağmur aşkını, kalbini verdi Ateş’e... Bir gün gelir de Ateş verirse kalbini yeniden Yağmur’un eline... Kimbilir! Yağmur yağar belki bir gün yine...
Buharlaşmış Yağmur Damlaları...
Yağmur, “Sevmiyorsan, sevmiyorsun. Hisler böyledir. Çok normal. Ben sana aşık oldum diye sen de bana aşık olmak zorunda değilsin ki” dedi Ateş’e.
Ateş, “Seni seviyorum ve değer veriyorum Yağmur, seni kaybetmek istemiyorum. Hayatımda değerlisin ama o gözle bakmıyorum sana. Seninle o kadar hayal kurduk, plan yaptık şunu yapacağız, bunu yapacağız şimdi hepsi yarım mı kalacak” dedi Yağmur’a..
Yağmur gülümsese gülümseyemeyecek, ağlamak istese ağlayamayacaktı. Yağamıyordu artık...
“Yarım kalmayacak Ateş” dedi Yağmur... “Sana aşkımı itiraf ettim diye beni alışverişe götürmezsen o zaman herkese rezil ederim seni” dedi Ateş’e. En azından küçük bir tebessüm yaratabilmişti sevdiği adamın yüzünde. Espriye vuruyor, o hüzünlü dakikaları olabildiğince huzurlu atlatabilmek için çaba harcıyordu.
İkisi birlikte karar vermişlerdi. Birbirlerinin hayatları için değerli iki arkadaştılar. Birbirlerini kaybetmeyi göze alamayacak kadar anlam ifade ediyorlardı kendi hayatlarında. Ateş ve Yağmur karşılıklı sevgi, saygı ve güvene dayanan sağlam bir bağ kurmuştu aralarında/hayatlarında. İkisi de göze alamadı bu bağı koparmayı. Arkadaş kalacak, devam edeceklerdi hayatlarına.
Yağmur, Ateş ile başlamıştı bu aşk hikayesine. Ateş veda etti Yağmur ile aşka. Yağmur, kalbini o yol kenarında Ateş’in avucunda bıraktı...
O günden sonra Yağmur’u gören olmadı... Yağmur’un kalpsiz yaşaması mümkün olmadığı gibi, Ateş olmadan da aşkı yaşayamazdı.
İlk kez böylesi güçlü hislerle, heyecanla yaşama sarılmıştı. Yağmur gerçeği öğrenmişti. Sevmiş ama sevilmemişti. İlk kez başına geliyordu bu duygular. Hayatında ilk adımı atan olmamıştı. Fırsat da vermemişti hayat ona. Sevildiğini söyleyen insanlar vardı etrafında. İlk kez sevmedim diyordu karşısındaki adam Yağmur’a. Aslında Ateş, sevmiyorum da demiyordu. “Seviyorum, değer veriyorum ama sana o gözle bakmadım” diyordu.
Keşke dedi Yağmur o an içinden muzipçe, “Tanrı o gözü verseydi Ateş’e de bana o baksaydı o gözle”...
“Neydi o göz. Aşk gözü mü vardı ayrı. İnsan isteyince onu mu takıp bakıyordu çevresindeki insanlara... Tüm bunlar tüm o acıların içinde şakalar tabii ki”... O da biliyordu zorla güzellik olmaz...
“Dert etme Ateş, üzülme. Hissetmiyorsan, hissetmiyorsun. Aşkım karşılık bulmak zorunda değil ki. Ben senin davranışlarını yanlış yorumlamışım. Ters algılamışım. Yanlış sinyaller almışım. Huzurunu kaçırma Ateş. Konuştuk, paylaştık artık ne yapmamız gerektiğini biliyoruz” diyerek Yağmur...
Çırpınıyordu minicik yüreği bir kuş misali. Çırpındı, can çekişti dayanamadı ve eve dönmeden önce can verdi Ateş’in kollarında. O yol kenarında Ateş’in avucunun içinde kaldı kalbi. Aşkıyla karar vermişti öldürmeye. Ateş isteyecek de Yağmur yapmayacak mıydı. Onun için vazgeçti kalbinden...
Yağmur, Ateş ile yağıyordu. Ateş’in aşkıyla sırılsıklam yaşıyordu. Ateş alevini çekince Yağmur’un üzerinden Yağmur o yol kenarında baktı son kez aşık olduğu adamın gözlerine. Kazıdı son anı, gözlerini ve son kez gözleri konuştu Ateş ile Yağmur’un...
Son kez o yol ayrımında yağdı Yağmur... Sonra bıraktı kalbini Ateş’e ve veda etti Yağmurlu günlere...
Ateş yaşıyor mu... Kim bilebilir ki! Belki de Yağmur’un kalbi de dahil iki kalple hem de büyük bir aşkla... Yağmur aşkını, kalbini verdi Ateş’e... Bir gün gelir de Ateş verirse kalbini yeniden Yağmur’un eline... Kimbilir! Yağmur yağar belki bir gün yine...
Buharlaşmış Yağmur Damlaları...