Ben deliyim;
yorgun ve yalnız kaldırımlara misafirim...
Gecenin gözleri her daim üzerimdedir.
Denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem;
Yüreğimi bir yerde bırakmışım, bıraktığım yerlerden çok uzaklardayım.
Kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim.
Ben deliyim;
ama çok şey bilirim.
Renkler ve zevkler hiçbir şey ifade etmez benim için...
Sonların başladığı yerden, başlangıçların son bulduğu bir yere gidiyorum.
Kara bir tren gibiyim, bir istasyondan bir istasyona, hep aynı raylar üzerindeyim.
Ben deliyim;
yağmurun yağması benim için romantik değildir,
ben kurşun yağmurlarını bilirim.
Benim güneşim batmaz, dünyam dönmez, ay'ım hep mehtap halindedir,
rüzgârlarım hep doğudan eser...
Ezbere bilirim yaşamayı, yaşarken savaşmayı...
Ben deliyim;
benim mevsimim değişmez, kuşlardan sadece güvercini bilirim,
yüreğim kanatlarıyla beraber çarpar.
İnsanlardan sadece çocukları severim, onları da büyüyünce terk ederim.
Ben deliyim;
Bağıra bağıra şarkılar söylerim,
sessiz sessiz şiirler yazarım.
Bilmediğim yerlerin, tanımadığım kişilerin resimlerini çizerim.
Ben deliyim;
kendimle sohbet eder, kendi kendime gülerim.
Telefon kulübeleriyle kavga ederim.
Asfaltın siyahında kaybolur, düşüncelere dalarım.
Çıkmaz sokaklarda kendimi arar, bir de üstüne güzel hayaller kurarım.
Sonra hayallerimle beraber suya düşerim.
Ben deliyim;
çayım sekiz şekerlidir, cigara üstüne cigara yakarım.
Parayı sevmem ama para için çalışırım.
Dört yaşında aşık olduğumu,
sonra babamın hiç başımı omuzuna dayamadığını hatırlar,
hayal de olsa omuzlarında uykuya dalar, rüyalar görürüm,
uyandığımda hiçbirini hatırlamadığım halde...
Ben deliyim;
ben buralara ait değilim.
Dağları sırt sırta vermiş bir ülkem, etrafı surlarla çevrili bir şehrim,
saat on ikiden sonra uyanan caddelerimi bilirim.
Ben deliyim;
Çizilmiş sınırları reddetmişim.
Ölüm kurşun olup yağmış üstüme, ben öldürülmüşüm ama ölmemişim.
Duygularım hep sansüre uğramış...
Ufacık bir bakış boğazımı düğümlendiririr.
Neye hüzünlendiğimi bilmeden, hasretin en yoğun halini yaşarım.
İçimden dağıtmak gelir, dağıtamam ya,
kendimi dağıtırım.
Gözlerimin yeşili gitgide koyulaşır,
tüm insanlarınki kankırmızılaşır.
Bakamam kimsenin yüzüne, sevgiye muhtaç bir yavruya döner yüreğim...
Kalbim titrer, haykırırım ama duyuramam sesimi...
Yine de sardığım tütünde, yaktığım cigarada bulurum mutluluğu...
Ben deliyim;
ağlamamaya yemin etmiş gözlerim...
Sonu dramla biten bir hatıra, üç bölümlük bir komedi dizisiyim.
Çoğu zaman çorbama kinimi doğrar, öfkemi kaşıklarım.
Zehir kokan bir gül biter dudaklarımın arasından,
sonra bir bidon gökkuşağına döküp yakarım gülü,
külüyle birlikte zamana savrulurum.
Ben deliyim;
geceyi ikiye böler, sonra hayatın adını yalan koyarım...
Ben deliyim;
ben yüreklerde ünlem, kafalarda soru işaretiyim.
Ben deliyim;
bağrı taşlarla dolu bir toprak parçasıyım.
Bir uçtan bir uca kurumuşum.
Karınca yuvaları ve ayak izleriyle süslüdür tenim...
Kar yağar üşürüm, güneş olur kavrulurum.
Kimisi tükürür, kimisi öper ya; tükürene mezar, öpene lalezâr olurum.
Ben deliyim;
Mutluluğu uzaktan seyrederken cebimde küçük umutlar biriktirir,
gözlerimi kapının eşiğine dikerim.
İşte o zaman hayat acı kahve tadı verir, hep içime atarım ama,
kendimi içine atacak bir yer bulamam.
Anlamayana az gelirim, anlayana çok...
Ne yarınlar birşey bekler benden, ne de ben yarınlardan...
Dedim ya, ben deliyim...