Bazen sanıyordum ki sen hep vardın…
Bazen sanıyordum ki sen hep olacaktın.. Yüreğimdeki sevgi kimliğini yitirmeyecekti zamanla… Ben hep senin olacaktım. Sen hep bana aynı gözlerle bakacaktın. Sana ilk kez dokunduğum o karanlık akşamdaki gibi birden bire oluverdi her şey bizim hayatımızda… Bizim bir hayatımız var mıydı onu bile bilmiyorum şimdi. . .
Yüreğimde türlü yıkıntılarla gezerken tanımıştım onu.. Yaprakları buz tutmaya alışmış ve yere düşmekte olan son yapraktım belki de ona söyleyin; güneş oldu doğdu yüreğime... İlkbaharımı onunla buldum ben öyle bir yaşam seçtik ki birbirimize o ilk gülümsemenin sıcaklığı ile her gün daha fazla ısıttık birbirimizi.. Daha fazla hep daha fazlası... Ve bazen olup da aramızdaki mesafe arttıkça üşür olduk üşüdük... Ona söyleyin; buz tutan ellerimi en güzel o ısıtırdı..
Zaman geldi alışkanlılarımız değişti...
Artık biz vardık.. İkimiz.. Onun yanında olmak onu hissetmek yollarda onunla adım atmak ona; dostum bitanem her şeyim diyerek sımsıkı sarılmak dünyanın en büyük mutluluğuydu... Mutluyduk... Ne yalanlar söyledik ama en güzelleri en profesyonelce olanları bizimdi... En son adıma kadar düşünür öyle söylerdik hepsini arkasında en ufak bir şüphe bırakmadan; bu yalanların bir gün gelip bizi bulacağını nereden bilirdik ki... Ama en huzurlu insanlar hep biz olduk.. Çünkü o vardı onun için ben vardım; bulmuştuk artık birbirimizi... Ona söyleyin; benim hiçbir alışkanlığım onun kadar güzel değildi.. En değerlimdi...
Hep doğru yollar çizmeye çalıştık birbirimize.. Ben ölümü seçtim o bana ölüm oldu ölümün ellerine vermedi... Yasamaktan vazgeçtim yaşam oldu ben varım burada dedi.. Ölmedim öldürdü öldük; yaşamadım yaşattı yaşadık...
Ona söyleyin; onunla yaşam hiç bu kadar anlam kazanmadı..
Ama zaman geçtikçe bir şeyler yitirmeye başlamıştık... O büyük heyecan o büyük dostluk kan kaybediyordu artık... Kıskançlıklar davranışlar anlamsız tavırlar insanlar çiçekler böcekler.... Bir sürü de bahanemiz vardı bunun için... O kadar çok ve o kadar anlamsız bahaneler ki.. Gün geldi bunların arkasına sığındık.. Halbuki hiç böyle yapmazdık biz.. Yapmadık.. Yapamadık.. Ve gün geldi birbirimizin arkasında durmak birbirimize sığınmak varken bahanelere sıgındık bizi unuttuk.. Unutturdular... Unutmak zorunda kaldık... Ona söyleyin; o olmadığında yanan acıyan yüreğim bir daha asla öyle yanmadı... Yanmaz... Yanmayacak..
Ve o kadar zamanın ardından anlayışımızı kaybettik.. Dostluk anlayısını bağlılığı... Aslında biz kendimizi kaybettik bizi birbirimizi... Farklı insanlar farklı yüzler tanıdıkça birbirimizi göremez olduk artık... Tercihimiz hep farklı yüzler oldu... Gerçeklerden hep kactık o kovaladı biz sürekli her seferinde defalarca ama defalarca kaçtık... Çok uzaklara gittik.. Kapılarımızı kapattık her şeye adı yeter ki gitmek diye konulsun dedik ve gittik.. Ona söyleyin; tak etmişti hayatın canına ve dur dedi artık! Dediğimde kimse bana bu kadar kızmamıştı....
Bir aksam bir hoşçakal kelimesiyle yıkıldı içimdeki her şey.. Anlamadan dinlemeden anlamaya bile çalışmadan hoşcakal... Gitti.. Tarifi olmayan bir hüzün tuhaf bir bakış buğulu gözlerle arkasında bıraktı her şeyi ve gitti... İçimdeki o yangın o gidişle söndü.. Onu öldürdüm... Yüreğimdeki onu öldürdüm... Hem de kendi ellerimle kendi yüreğimle... Ona söyleyin; ben hiçbir şeyi onu üzmek için yapmadım;belki o da.....
İşte o günden sonra yanımda olması için bıraktığım elleri tekrar tutmaya başladım hem de en bastan itibaren; ilk bıraktıklarımdan başlayarak.. Birazcık sevgi biraz daha umut biraz daha değer taşımak için.. Biraz daha... Biraz daha.... Gün gelip beni görmek istediğinde de hayır dedim.. İçimdeki bu ateşi artık söndürmeliydim... Ben hayatımı verdim gülen yüzüne gecelerimi verdim geleceğimden vazgeçtim uğruna kendimi bıraktım ellerine ve sonuç... Biz değil... Ben... Sadece ben.. Bir ben... Ona söyleyin; dönüşü olmayan bu gidiş hiç bu kadar acı olmamıştı...
Şimdi günler geciyor zaman farklı demlerden çalıyor hayatımda.. Fırsatlar arıyorum her gecen gün.. Daha farklı umutlar atıyorum bana verdiği o masmavi o şirin kutuya.. Umutlar... Ama artık ona dair değil.. Bize dair değil...
Ona söyleyin; hep dediğimiz gibi diyorum artık... Hayat işte kader kısmet hayırlısı....... En hayırlısı bu muydu?
Ve bu da son vedam... Artık paylaşmak zorunda olduğun bir gökyüzün yok.. O artık sadece senin.. Daha gidecek çok yolumuz vardı ya hani o da yok... Bütün yollar sana kaldı.. En geniş haliyle... Daha rahat yürürsün eminim...
Dilerim en güzel hayat senin olur... En güzel yollarda sen yürürsün... Yaprakların hiç dökülmesin buna sakın izin verme... Onları da toplayamaz kimse sakın güvenme yazık etme hayallerine... Haa unutmadan anneni de sakın üzme.. Biz ölsek de onu üzmezdik sen de üzme...
Ona söyleyin;
Ona söyleyin...
Yalnız ona söyleyin...
Her şeyi ona söyleyin...
O da Hoşça kalsın....
O mu..? O bilir kendini...
Bazen sanıyordum ki sen hep olacaktın.. Yüreğimdeki sevgi kimliğini yitirmeyecekti zamanla… Ben hep senin olacaktım. Sen hep bana aynı gözlerle bakacaktın. Sana ilk kez dokunduğum o karanlık akşamdaki gibi birden bire oluverdi her şey bizim hayatımızda… Bizim bir hayatımız var mıydı onu bile bilmiyorum şimdi. . .
Yüreğimde türlü yıkıntılarla gezerken tanımıştım onu.. Yaprakları buz tutmaya alışmış ve yere düşmekte olan son yapraktım belki de ona söyleyin; güneş oldu doğdu yüreğime... İlkbaharımı onunla buldum ben öyle bir yaşam seçtik ki birbirimize o ilk gülümsemenin sıcaklığı ile her gün daha fazla ısıttık birbirimizi.. Daha fazla hep daha fazlası... Ve bazen olup da aramızdaki mesafe arttıkça üşür olduk üşüdük... Ona söyleyin; buz tutan ellerimi en güzel o ısıtırdı..
Zaman geldi alışkanlılarımız değişti...
Artık biz vardık.. İkimiz.. Onun yanında olmak onu hissetmek yollarda onunla adım atmak ona; dostum bitanem her şeyim diyerek sımsıkı sarılmak dünyanın en büyük mutluluğuydu... Mutluyduk... Ne yalanlar söyledik ama en güzelleri en profesyonelce olanları bizimdi... En son adıma kadar düşünür öyle söylerdik hepsini arkasında en ufak bir şüphe bırakmadan; bu yalanların bir gün gelip bizi bulacağını nereden bilirdik ki... Ama en huzurlu insanlar hep biz olduk.. Çünkü o vardı onun için ben vardım; bulmuştuk artık birbirimizi... Ona söyleyin; benim hiçbir alışkanlığım onun kadar güzel değildi.. En değerlimdi...
Hep doğru yollar çizmeye çalıştık birbirimize.. Ben ölümü seçtim o bana ölüm oldu ölümün ellerine vermedi... Yasamaktan vazgeçtim yaşam oldu ben varım burada dedi.. Ölmedim öldürdü öldük; yaşamadım yaşattı yaşadık...
Ona söyleyin; onunla yaşam hiç bu kadar anlam kazanmadı..
Ama zaman geçtikçe bir şeyler yitirmeye başlamıştık... O büyük heyecan o büyük dostluk kan kaybediyordu artık... Kıskançlıklar davranışlar anlamsız tavırlar insanlar çiçekler böcekler.... Bir sürü de bahanemiz vardı bunun için... O kadar çok ve o kadar anlamsız bahaneler ki.. Gün geldi bunların arkasına sığındık.. Halbuki hiç böyle yapmazdık biz.. Yapmadık.. Yapamadık.. Ve gün geldi birbirimizin arkasında durmak birbirimize sığınmak varken bahanelere sıgındık bizi unuttuk.. Unutturdular... Unutmak zorunda kaldık... Ona söyleyin; o olmadığında yanan acıyan yüreğim bir daha asla öyle yanmadı... Yanmaz... Yanmayacak..
Ve o kadar zamanın ardından anlayışımızı kaybettik.. Dostluk anlayısını bağlılığı... Aslında biz kendimizi kaybettik bizi birbirimizi... Farklı insanlar farklı yüzler tanıdıkça birbirimizi göremez olduk artık... Tercihimiz hep farklı yüzler oldu... Gerçeklerden hep kactık o kovaladı biz sürekli her seferinde defalarca ama defalarca kaçtık... Çok uzaklara gittik.. Kapılarımızı kapattık her şeye adı yeter ki gitmek diye konulsun dedik ve gittik.. Ona söyleyin; tak etmişti hayatın canına ve dur dedi artık! Dediğimde kimse bana bu kadar kızmamıştı....
Bir aksam bir hoşçakal kelimesiyle yıkıldı içimdeki her şey.. Anlamadan dinlemeden anlamaya bile çalışmadan hoşcakal... Gitti.. Tarifi olmayan bir hüzün tuhaf bir bakış buğulu gözlerle arkasında bıraktı her şeyi ve gitti... İçimdeki o yangın o gidişle söndü.. Onu öldürdüm... Yüreğimdeki onu öldürdüm... Hem de kendi ellerimle kendi yüreğimle... Ona söyleyin; ben hiçbir şeyi onu üzmek için yapmadım;belki o da.....
İşte o günden sonra yanımda olması için bıraktığım elleri tekrar tutmaya başladım hem de en bastan itibaren; ilk bıraktıklarımdan başlayarak.. Birazcık sevgi biraz daha umut biraz daha değer taşımak için.. Biraz daha... Biraz daha.... Gün gelip beni görmek istediğinde de hayır dedim.. İçimdeki bu ateşi artık söndürmeliydim... Ben hayatımı verdim gülen yüzüne gecelerimi verdim geleceğimden vazgeçtim uğruna kendimi bıraktım ellerine ve sonuç... Biz değil... Ben... Sadece ben.. Bir ben... Ona söyleyin; dönüşü olmayan bu gidiş hiç bu kadar acı olmamıştı...
Şimdi günler geciyor zaman farklı demlerden çalıyor hayatımda.. Fırsatlar arıyorum her gecen gün.. Daha farklı umutlar atıyorum bana verdiği o masmavi o şirin kutuya.. Umutlar... Ama artık ona dair değil.. Bize dair değil...
Ona söyleyin; hep dediğimiz gibi diyorum artık... Hayat işte kader kısmet hayırlısı....... En hayırlısı bu muydu?
Ve bu da son vedam... Artık paylaşmak zorunda olduğun bir gökyüzün yok.. O artık sadece senin.. Daha gidecek çok yolumuz vardı ya hani o da yok... Bütün yollar sana kaldı.. En geniş haliyle... Daha rahat yürürsün eminim...
Dilerim en güzel hayat senin olur... En güzel yollarda sen yürürsün... Yaprakların hiç dökülmesin buna sakın izin verme... Onları da toplayamaz kimse sakın güvenme yazık etme hayallerine... Haa unutmadan anneni de sakın üzme.. Biz ölsek de onu üzmezdik sen de üzme...
Ona söyleyin;
Ona söyleyin...
Yalnız ona söyleyin...
Her şeyi ona söyleyin...
O da Hoşça kalsın....
O mu..? O bilir kendini...