Ben suskunluğunun esiriyim. Konuşmayan sözcükleriningözlerine yansıyan tarafının esiriyim. Bana bakmayan gözleriningizliden gizliye izleyen bakışlarının...
Seni hep bir şeylerden saklayan yanımgece uyuduğunda sevgimi avazım çıktığı kadar bağıraraktüm Dünya'ya haykıran yanım... Yüzüne sessiz çığlıklarımla haykırmanın huzur dolu hırçınlığındakendimi kaybetmemek için derin bir nefes daha çektim kokundan. Ellerini tuttum sıkıca ve senin yaptığın gibiyanaklarımı ellerinin o sıcaklığına yerleştirdim. Biliyor musun? Kendimi kandırıyorum ben. Sen hiçbir yerde yoksun. Aslında yokluğunu oyunlarımla kapatmaya çalışıyorum. Sen varmışsın gibi masaya iki tabak yerleştiriyorum. Hala sevdiğin yemekleri yapıyorum biliyor musun? Gece yatağa uzandığımda düşlerinin binbir tanesiyle süslüyorum uykularımı. Seni beklerkenresimlerinle konuşuyorumbazen kavga ediyorum onlarla. Evet farkındayımben hala anılarımı toparlamaya çalışıyorum. Hala uykumu yastıklarla boğupgözlerime bir kibrit çöpü daha koyarak seni bekliyorum. Bir gün bu kapının çalacağını ve senin geleceğini düşündükçeiçimdeki uçurtmaların hepsi dans ediyor benimle.
Seni beklerken umutlarımın en beyazını giyiyorum üstüme. Seni beklerken renklerle boğuşuyorum. Anladımben gene kendimi kandırıyorum...
Gelmeyeceğini bile bile umutlarımlahayallerimle dalga geçiyorum. Artık senden başkasına verecek sevgimenerjimsabrım kalmadı. Yokluğundasığınabileceğimoyunlarla avunabileceğim bir ben kalmadı. Düşünüyorum da aramızdan neler geçmişben nelere bürünmüşüm. Kendim olmak bir yana ne yalanlar geçmiş kimliğimden. En çok hangi kimliğimi sevdin çok merak ediyorum. Yokluğumu mu? Varlığımı mı? Yoksa sana esir olan yanımı mı? Yalvarışımı mı sevdin en çok? Sana dalıp giden gözlerimi mi sevdin? Yoksa kaybetme korkusuyla her gün eriyip giden tarafımı mı? Şehrine geldim senin hatırlıyor musun? Yoksa oradaki yabancılığımı mı sevdin benim? Sana karşı olan acizliğimsevgimin umutsuzluklarla yok olup giden tarafı ve baştan başa her tarafı sen olan yaşam kaldı elimde...
Seni hep bir şeylerden saklayan yanımgece uyuduğunda sevgimi avazım çıktığı kadar bağıraraktüm Dünya'ya haykıran yanım... Yüzüne sessiz çığlıklarımla haykırmanın huzur dolu hırçınlığındakendimi kaybetmemek için derin bir nefes daha çektim kokundan. Ellerini tuttum sıkıca ve senin yaptığın gibiyanaklarımı ellerinin o sıcaklığına yerleştirdim. Biliyor musun? Kendimi kandırıyorum ben. Sen hiçbir yerde yoksun. Aslında yokluğunu oyunlarımla kapatmaya çalışıyorum. Sen varmışsın gibi masaya iki tabak yerleştiriyorum. Hala sevdiğin yemekleri yapıyorum biliyor musun? Gece yatağa uzandığımda düşlerinin binbir tanesiyle süslüyorum uykularımı. Seni beklerkenresimlerinle konuşuyorumbazen kavga ediyorum onlarla. Evet farkındayımben hala anılarımı toparlamaya çalışıyorum. Hala uykumu yastıklarla boğupgözlerime bir kibrit çöpü daha koyarak seni bekliyorum. Bir gün bu kapının çalacağını ve senin geleceğini düşündükçeiçimdeki uçurtmaların hepsi dans ediyor benimle.
Seni beklerken umutlarımın en beyazını giyiyorum üstüme. Seni beklerken renklerle boğuşuyorum. Anladımben gene kendimi kandırıyorum...
Gelmeyeceğini bile bile umutlarımlahayallerimle dalga geçiyorum. Artık senden başkasına verecek sevgimenerjimsabrım kalmadı. Yokluğundasığınabileceğimoyunlarla avunabileceğim bir ben kalmadı. Düşünüyorum da aramızdan neler geçmişben nelere bürünmüşüm. Kendim olmak bir yana ne yalanlar geçmiş kimliğimden. En çok hangi kimliğimi sevdin çok merak ediyorum. Yokluğumu mu? Varlığımı mı? Yoksa sana esir olan yanımı mı? Yalvarışımı mı sevdin en çok? Sana dalıp giden gözlerimi mi sevdin? Yoksa kaybetme korkusuyla her gün eriyip giden tarafımı mı? Şehrine geldim senin hatırlıyor musun? Yoksa oradaki yabancılığımı mı sevdin benim? Sana karşı olan acizliğimsevgimin umutsuzluklarla yok olup giden tarafı ve baştan başa her tarafı sen olan yaşam kaldı elimde...
Gelgitlerden yorulmuş bir bedenkonuşmayı unutmuş sözcükler kaldı. Hayatımda ne varsa tükettim senin için. Kendime ve insanlara olan güvenimi; sana olan sevgimdeki inancımıo iki kelimenin anlamını... Hatırlıyor musun sevgilibana kızdığın zamanlarda kendi şehrine git derdin. Yalvarışımın çığlıklarını hatırlıyor musun? Sonra geçerdi kızgınlığınyanına çağırırdın beni. Gel derdin gelirdim ve yeniden giderdim. Bana varlığımdan bahsettiğin zamanlardabirkez daha kovulurdum Dünya'ndan. Varlığımdan rahatsız olmadığınıhatta sadece varlığımın olmasının sana yettiğini söylerdin. Bana olan ilgisizliğini böyle açıklardın. Yokluğumda ise beni özlediğini söylergeldiğimde varlığımın sana verdiği huzurlabeni tek başıma gecenin karanlığına iterdin. İştegelgitler arasındaki kayboluşum ilk burada başladı.
Anladım; ben gene kendimi kandırıyorum...
Artık beklemenin o korkunç karanlığını yaşamaktan vazgeçipsenin beni her terk edişinde attığın o dipsiz kuyuya ben atıyorum kendimi. Çünkü çırpındıkça biraz daha batıyorum yokluğuna. Seni sevebilmek için verdiğim çabalarımı gene seninle tüketiyorum. Artık senin varlığınıyokluğunla birleştirip tozlu raflara kaldırıyorum. Nasıl olsa ikisi de aynı...
Varlığında yoklukyokluğunda beklentilerin en zehirlisi... Sana ise renklerin en koyusunuyokluğumu bırakıyorum. Sana sadece sevgimin en siyahını bırakıyorum...
Anladım; ben gene kendimi kandırıyorum...
Artık beklemenin o korkunç karanlığını yaşamaktan vazgeçipsenin beni her terk edişinde attığın o dipsiz kuyuya ben atıyorum kendimi. Çünkü çırpındıkça biraz daha batıyorum yokluğuna. Seni sevebilmek için verdiğim çabalarımı gene seninle tüketiyorum. Artık senin varlığınıyokluğunla birleştirip tozlu raflara kaldırıyorum. Nasıl olsa ikisi de aynı...
Varlığında yoklukyokluğunda beklentilerin en zehirlisi... Sana ise renklerin en koyusunuyokluğumu bırakıyorum. Sana sadece sevgimin en siyahını bırakıyorum...