Küçükken çoğu çocuk gibi ben de bitlenmiştim. Saçlarım çok gür ve kıvırcık olduğu için annem ne denediyse o bitlerden kurtulamamıştı. Sonunda annemin çok zeki(!) arkadaşlarından biri beni denize sokup kafamı iyice kumla ovalamasını söylemişti. Dayım ayaklarımdan tutup baş aşağı denize kafamı sokmuş annemse kumu alıp alıp kafamı ovalamıştı. Sonuç olarak ortada; sinir krizi geçiren bir anne vicdan azabından ne yapacağını bilemeyen bir dayı ve boğulma sebebiyle acile kaldırılmış kafasında halen bitler cirit atan bir çocuk kalmıştı.
Kışın aldığı fazla kilolardan göbeği kocaman olan ve oturduğu zaman katlanan göbeğini açıp "Aaa bak gülüyor!" deyip mutlu olan insan benim halam olur.
Balkonumuzda annemin içinde soğan yetiştirdiği 15 cm çapında bir saksımız var ve annem bu saksıdan "soğan bahçesi" diye bahsediyor. Bahçeye gidip soğan topluyor bahçeye su veriyor. Biz mi? Yıkmıyoruz annemin dünyasını ve susuyoruz.
Sokağımızın dişi kedisinin yeniden kızışması etrafta peydahlanan erkek kedilerin alışılmamış azgınlığı devamlı taciz ve hatta tecavüzleri; hiçbiri sorun olmadı da dul komşumun herkesin balkonlarda pencerelerde olduğu saatte "Ne yapıyorlar bunlar böyle gabari bey?" diye bağırması sorun oldu. Basit bir açıklama bile gülmekten yerlere yatan bu kadar insanın ortasında hele de hazırlıksız yakalanınca çok zor olabiliyor komşum affet!
Aniden önümüze fırlayan ambulansa; "Can almaya mı çıktın yola p.venk?" diye bağıran eniştemi anladım da "Ne yapsın ekmek parası müşteri arttırmaya çalışıyor!" diyen teyzemi anlayamıyorum!
Evde yalnız kalınca önce duş almaya kalkışıp kombiyi açamayan TV seyretmeye çalışıp uydunun kumandasından açmayı beceremeyen acıkınca da ocağı yakamadığından hazır yemek söyleyen sivri zekalı benim! Bir de annem çıkarken "Sen dalgınsın evi yakma sakın!" diye uyarıyor ah anneciğim ben ocağı bir yakabilsem! Sanırım evlilik planlarımı biraz ertelesem iyi olacak.
Hiç üşenmeyip kremalı bisküvilerin arasındaki kremaları sıyırıp yerine diş macunu sürüp bisküvileri tekrar kapatarak bizlere ikram eden şakacı(!) arkadaşıma huzurlarınızda saygılarımı sunuyorum!
Bebekken bezinden düşeni çikolata sanıp yemeye çalışan biraz daha büyüyünce yediği 3 tabak kurufasulye yüzünden saatlerce yerde yatan şimdi 18 yaşında sürekli yemeğe devam eden ve aç olduğu zamanlarda marketlerin broşürlerine bakarak hayaller kuran bir kardeşim var. Tuhaf tarafı zafiyet geçirecek kadar sıska! Ben ise neredeyse yarı aç geziyorum ve kilo sorunu yaşıyorum. Hayat hiç adil değil.
Tuttuğu küçük balıkları büyüsün diye tekrar denize salan bunu yaparken de acaba tekrar oltama vuracak mı merakıyla onları asetatlı kalemle işaretleyen doğa aşığı can dostuma bir alkış lütfen. Eğer boyalı bir balık tutarsanız ona bir şans daha verin.
Yaz sıcağı bastırdı malum biz de balkonumuzda çekirdek ve kolamızı yanımıza alarak aile saadetimizi kurmuş oturuyoruz. Saat 22:00 olmuş ancak çoluk çocuk sokakta bağıra çağıra oyun oynuyor. Bir süre sonra bağrışmaları hat safhaya varıyor gerginiz ama çocuktur diyerek karışmamaya devam ediyoruz. Oyunları devam ederken çocuklardan biri var gücüyle bağırmaya başlıyor: "Çömleeek patlaaadıııı çömleeek patlaaadıı". Karşımızdaki evde oturan teyzemiz cama çıkıyor ve kolamızı fışkırtmamıza neden olan yorumu yapıyor: "Orayaa gelirseeem patlamadık çömleğinizi bırakmıcaaam eve giriiiin eşek sıpaalarıııı"
Tek yumurta ikizi ve haliyle birbirlerinin kopyası olan iki doktor kardeşin ikisinin de aynı hastanede üstelik de göz ihtisası yapmasına diyecek söz bulamıyorum. Hadi kolaysa inandırın şimdi hastaları çift görmediklerine!
Sigara içtiğimi babamdan dip bucak sakladığım yıllarda çakmakla oynamayı seven yeğenim evin salonunda ailecek oturduğumuz bir akşam odamdan sigara paketimi alıp gelmiş ve ulu orta içinden bir dal sigara çıkarıp bana zorla yaktırmaya çalışmış ben kaş göz işareti yaptıkça inadına üstüme gelmiş ve yakmayınca "Bir sefer de benim için içsen ne olur?" diye salya sümük ağlamıştı. Hayır o dünya tatlısı yeğenimin ağlamasına mı içleneyim babamın sigara içtiğimi öğrenmesine mi yanayım bilemedim. Çocuktan al haberi diye boşuna dememişler.
Kışın aldığı fazla kilolardan göbeği kocaman olan ve oturduğu zaman katlanan göbeğini açıp "Aaa bak gülüyor!" deyip mutlu olan insan benim halam olur.
Balkonumuzda annemin içinde soğan yetiştirdiği 15 cm çapında bir saksımız var ve annem bu saksıdan "soğan bahçesi" diye bahsediyor. Bahçeye gidip soğan topluyor bahçeye su veriyor. Biz mi? Yıkmıyoruz annemin dünyasını ve susuyoruz.
Sokağımızın dişi kedisinin yeniden kızışması etrafta peydahlanan erkek kedilerin alışılmamış azgınlığı devamlı taciz ve hatta tecavüzleri; hiçbiri sorun olmadı da dul komşumun herkesin balkonlarda pencerelerde olduğu saatte "Ne yapıyorlar bunlar böyle gabari bey?" diye bağırması sorun oldu. Basit bir açıklama bile gülmekten yerlere yatan bu kadar insanın ortasında hele de hazırlıksız yakalanınca çok zor olabiliyor komşum affet!
Aniden önümüze fırlayan ambulansa; "Can almaya mı çıktın yola p.venk?" diye bağıran eniştemi anladım da "Ne yapsın ekmek parası müşteri arttırmaya çalışıyor!" diyen teyzemi anlayamıyorum!
Evde yalnız kalınca önce duş almaya kalkışıp kombiyi açamayan TV seyretmeye çalışıp uydunun kumandasından açmayı beceremeyen acıkınca da ocağı yakamadığından hazır yemek söyleyen sivri zekalı benim! Bir de annem çıkarken "Sen dalgınsın evi yakma sakın!" diye uyarıyor ah anneciğim ben ocağı bir yakabilsem! Sanırım evlilik planlarımı biraz ertelesem iyi olacak.
Hiç üşenmeyip kremalı bisküvilerin arasındaki kremaları sıyırıp yerine diş macunu sürüp bisküvileri tekrar kapatarak bizlere ikram eden şakacı(!) arkadaşıma huzurlarınızda saygılarımı sunuyorum!
Bebekken bezinden düşeni çikolata sanıp yemeye çalışan biraz daha büyüyünce yediği 3 tabak kurufasulye yüzünden saatlerce yerde yatan şimdi 18 yaşında sürekli yemeğe devam eden ve aç olduğu zamanlarda marketlerin broşürlerine bakarak hayaller kuran bir kardeşim var. Tuhaf tarafı zafiyet geçirecek kadar sıska! Ben ise neredeyse yarı aç geziyorum ve kilo sorunu yaşıyorum. Hayat hiç adil değil.
Tuttuğu küçük balıkları büyüsün diye tekrar denize salan bunu yaparken de acaba tekrar oltama vuracak mı merakıyla onları asetatlı kalemle işaretleyen doğa aşığı can dostuma bir alkış lütfen. Eğer boyalı bir balık tutarsanız ona bir şans daha verin.
Yaz sıcağı bastırdı malum biz de balkonumuzda çekirdek ve kolamızı yanımıza alarak aile saadetimizi kurmuş oturuyoruz. Saat 22:00 olmuş ancak çoluk çocuk sokakta bağıra çağıra oyun oynuyor. Bir süre sonra bağrışmaları hat safhaya varıyor gerginiz ama çocuktur diyerek karışmamaya devam ediyoruz. Oyunları devam ederken çocuklardan biri var gücüyle bağırmaya başlıyor: "Çömleeek patlaaadıııı çömleeek patlaaadıı". Karşımızdaki evde oturan teyzemiz cama çıkıyor ve kolamızı fışkırtmamıza neden olan yorumu yapıyor: "Orayaa gelirseeem patlamadık çömleğinizi bırakmıcaaam eve giriiiin eşek sıpaalarıııı"
Tek yumurta ikizi ve haliyle birbirlerinin kopyası olan iki doktor kardeşin ikisinin de aynı hastanede üstelik de göz ihtisası yapmasına diyecek söz bulamıyorum. Hadi kolaysa inandırın şimdi hastaları çift görmediklerine!
Sigara içtiğimi babamdan dip bucak sakladığım yıllarda çakmakla oynamayı seven yeğenim evin salonunda ailecek oturduğumuz bir akşam odamdan sigara paketimi alıp gelmiş ve ulu orta içinden bir dal sigara çıkarıp bana zorla yaktırmaya çalışmış ben kaş göz işareti yaptıkça inadına üstüme gelmiş ve yakmayınca "Bir sefer de benim için içsen ne olur?" diye salya sümük ağlamıştı. Hayır o dünya tatlısı yeğenimin ağlamasına mı içleneyim babamın sigara içtiğimi öğrenmesine mi yanayım bilemedim. Çocuktan al haberi diye boşuna dememişler.