Bana küçükken en çok sevdiğim rengi soruyorlardı. Renksizliği seçiyordum hep: “SİYAH”ı…
“Neden?” diyorlardı ısrarla… Sarıyı sevmelisin “GÜNEŞ”i ve bir de kırmızıyı “ELMA ŞEKERİ”ni… Ama ben yine “HAYIR” diyordum. Siyahı seçtim ben, karanlığı sevdim…
Adı …siyah Karanlık deniyor dört tarafı duvar olunca… Literatürlerde “renksizlik” diye tanımlanır genelde. Fotoğraflarda siyah- beyaz renksizliğin ifadesidir hep… Kırmızıyla mavinin ayırt edilemediği yerde renk yok demektir, hayat yok… Ki bu yüzdendir siyah çoğu zaman ölümü ve mutsuzluğu temsil eder belki de… Ve ben de ölümü seçtim siyahı sevdiğimde…
Adi siyah! Mutsuzluğun rengi, renksizliği hayatın… Seni verdi Tanrı gözlerimin rengine… Kara kaşlı, kara gözlü dediler… Ölümü gördüler gözlerimde… Karanlık, derin bir ölümü… Ben yine de seni seçtim: “siyah”… “Adi siyah”… Saçlarımı da boyadım siyaha, kömür karasına… Artık siyahtım, simsiyah… Renksizdim tamamen belki de…
Bir de mor vardı… Mosmor… Şizofrenin rengiydi ya da eşcinselin… Birileri bir şeyler uydurmuştu mor için, yalandı… Renkti işte altı üstü… Kırmızıyla mavinin senteziydi sadece…
Bir de mor vardı… Mosmor… Şizofrenin rengiydi ya da eşcinselin… Birileri bir şeyler uydurmuştu mor için, yalandı… Renkti işte altı üstü… Kırmızıyla mavinin senteziydi sadece…
Adı mor… “Yara” deniyordu, teninin üstünde halkalanınca ve canını acıttıkça, gün be gün rengi açıldıkça, her dokunuşunda sana O’nu hatırlattıkça adı mordu…
Ve adı kırmızı… “Kan” deniyordu içinde bir şeyler parçalandıkça… İçin kirmızı, kıpkırmızı olunca da “Kanıyorsun!” oluyordu… “Mor”la ortak çalışıyordu… Önce kanıyor, canını yakıyor sonra acını bir türlü unutama diye yerini mora veriyordu teninde halkalanması için…
Ve adı kırmızı… “Kan” deniyordu içinde bir şeyler parçalandıkça… İçin kirmızı, kıpkırmızı olunca da “Kanıyorsun!” oluyordu… “Mor”la ortak çalışıyordu… Önce kanıyor, canını yakıyor sonra acını bir türlü unutama diye yerini mora veriyordu teninde halkalanması için…
Ve mor da terk ediyordu seni her gün biraz daha solarak ve yitirerek kendini… Sonra sen unutuyordun kanadığını, morardığını yani sonuçta an be an ACIDIÄžINI…
Dönüp dolaşıp “SİYAH”a geliyordun… Hep siyaha, renksizliğe… Bütün renkler siyaha dönüyordu zaten, çünkü yitiriyorlardı kendilerini, önünde sonunda… Her bitiş siyahtı, biterken renkler siyah başlardı ve ben bitişleri sevdim biraz da…
Yani siyahtı tercihin hep… Adı karanlık, adi siyah… Altı üstü kare bir oda, yamuk bir yatak ortada… Ve dört duvar.. Karanlığı, siyahı, ölümü en derinden soluyabilmen için ideal bir ortamdı…
Dönüp dolaşıp “SİYAH”a geliyordun… Hep siyaha, renksizliğe… Bütün renkler siyaha dönüyordu zaten, çünkü yitiriyorlardı kendilerini, önünde sonunda… Her bitiş siyahtı, biterken renkler siyah başlardı ve ben bitişleri sevdim biraz da…
Yani siyahtı tercihin hep… Adı karanlık, adi siyah… Altı üstü kare bir oda, yamuk bir yatak ortada… Ve dört duvar.. Karanlığı, siyahı, ölümü en derinden soluyabilmen için ideal bir ortamdı…
Ben siyahı sevdim… Bitmeyi, acı çekmeyi en çok da...