Kelimelerimin hükmü azalmaya başladığında artırdım ilmikleri…
Cümlelerimi kuramıyordum “atkım”ı örüyordum…
Kalemim 8 numaralı şişe bırakmıştı yerini…
Mürekkebi yoktu belki ama dokunuşları vardı ipliğin her bir zerresine…
Düşlediklerim vardı her bir çentikte…
Söküşlerim vardı beğenmediklerimde…
Süslü harflerimin yerine renklerim vardı ilmikler üzerinde…
Ve “atkım” oluşacaktı sonunda yazılacak olan bu yazımın yerine…
Bir ters bir düz…
Senin bu bendeki “atkım” söz…
Bir düz bir ters…
“Atkım” sana susuşlarımdan bir ses…
Ne kadar emek harcadığımı görüyordum…
Oluşacak olan bir “atk(ı)” için…
Bir şişten ötekine atıyordum tek tek bağları…
Oluşturuyordum köprü yumağını…
Kaçırmamalıydım tek bir ilmiği dahi…
Ola ki kaçırdım öğreniyordum küçücük hatanın oluşturduğu o büyük çabayı…
İlmek kaçırmak kolaydır ilmeğin açacağı kocaman deliği oluşturmak da…
Ama kusursuz bir “atkım” olmasını istiyorsam ben…
Doldurmam gerektiğini biliyordum o boşluğu büyümeden…
Bir düz bir ters…
Bu son hata bu son ders…
Bir ters bir düz…
Benden sana “atkım” bir şiir sözsüz…
Sabır dediğim oldu bazen sabır…
Her satır 50 ilmek…
Ve sayamadım toplam örmem gereken kaç satır…
Bitirince sıraları yavaş yavaş geri dönüp baktığımda bir arpanın boy uzunluğunu merak ediyordum…
Ne vardı çabucak bitiverse diyordum…
Ama nihayetinde biliyordum ki “atkım” dediğimi “atkın olsun” dediğime emanet ettiğimde…
Kafî gelecekti tek gülümseme tek susuş onun gözlerinde…
"Atkım" artık onun olmuştur…
Ve onda ne de güzel durmuştur…
Mutluyumdur…
Her atkım’daki t’lere ş’leri gömdüm…
"Atkım"ı her ilmekte bir kez daha ördüm…
Ve sen artık bu atk(ı)’da bir kördüğüm…
Cümlelerimi kuramıyordum “atkım”ı örüyordum…
Kalemim 8 numaralı şişe bırakmıştı yerini…
Mürekkebi yoktu belki ama dokunuşları vardı ipliğin her bir zerresine…
Düşlediklerim vardı her bir çentikte…
Söküşlerim vardı beğenmediklerimde…
Süslü harflerimin yerine renklerim vardı ilmikler üzerinde…
Ve “atkım” oluşacaktı sonunda yazılacak olan bu yazımın yerine…
Bir ters bir düz…
Senin bu bendeki “atkım” söz…
Bir düz bir ters…
“Atkım” sana susuşlarımdan bir ses…
Ne kadar emek harcadığımı görüyordum…
Oluşacak olan bir “atk(ı)” için…
Bir şişten ötekine atıyordum tek tek bağları…
Oluşturuyordum köprü yumağını…
Kaçırmamalıydım tek bir ilmiği dahi…
Ola ki kaçırdım öğreniyordum küçücük hatanın oluşturduğu o büyük çabayı…
İlmek kaçırmak kolaydır ilmeğin açacağı kocaman deliği oluşturmak da…
Ama kusursuz bir “atkım” olmasını istiyorsam ben…
Doldurmam gerektiğini biliyordum o boşluğu büyümeden…
Bir düz bir ters…
Bu son hata bu son ders…
Bir ters bir düz…
Benden sana “atkım” bir şiir sözsüz…
Sabır dediğim oldu bazen sabır…
Her satır 50 ilmek…
Ve sayamadım toplam örmem gereken kaç satır…
Bitirince sıraları yavaş yavaş geri dönüp baktığımda bir arpanın boy uzunluğunu merak ediyordum…
Ne vardı çabucak bitiverse diyordum…
Ama nihayetinde biliyordum ki “atkım” dediğimi “atkın olsun” dediğime emanet ettiğimde…
Kafî gelecekti tek gülümseme tek susuş onun gözlerinde…
"Atkım" artık onun olmuştur…
Ve onda ne de güzel durmuştur…
Mutluyumdur…
Her atkım’daki t’lere ş’leri gömdüm…
"Atkım"ı her ilmekte bir kez daha ördüm…
Ve sen artık bu atk(ı)’da bir kördüğüm…