Sen yabancı;
Hangi gündoğumu ülkesinden düştün de yollara,
Kaybettin tüm yıldızları,
Günleri hiç bitmeyen ülkelere vararak;
Ardında bana yalancı ışıkları bile olmayan geceler bıraktın....
/Oysa gelmen gitmen kadar uzun sürmemişti/
Yokluğunda;
Akreple yelkovan kaç kez boy ölçüştü sayamadım...
Nefesime çelmeler taktım,
Hayata bir kazık ta ben attım...
Sustum,
Haykırdım,
Düştüm,
Kalktım,
Nafile...
Varlığımın izdüşümü bile düşmedi yüreğine...
Sahi yabancı;
Bu kayıp ülkenin,
Hangi viran şehrinde kaybettin de kendini,
Şimdi bu kadar yurtsuzsun?
Kaç sahipsiz hayatla evcilik oynadın ki;
Şimdi her gördüğüm evsiz bana sen gibi bakıyor?
Dinle yabancı;
Giderken bir elvedayı bile çok gördün ama,
Ardından ben de şehirsiz kaldım...
Nefesimin havasıyla bir olduğu bu şehir,
Işıklarıyla yabancı göz kırpmalar gönderiyor,
Her köşe başında çingeneleriyle sarı güller sunuyor bana...
/Artık ben de en az senin kadar sokaktayım,
En çok bu şehir kadar..../
Yanımda ki sayılı göz kırpmalarının birinde düşmüştüm,
Kirpiklerine takılıp göz bebeğiden içine...
Hala duruyor mu izim o kırık kirpiğinde?
Yoksa bensiz bir dilek mi tuttun, yanağına düştü de...
Oysa, ben sana düştüğüm andaki her yaramı yaralıyorum yeniden...
Koparıyorum kabuklarını kimse görmeden...
/İyileşip te iyi etmesin beni senden.../
Yabancı;
Şimdi hangi şehirdesin;
Hangi yarayı sarıyorsun, yeniden yaralamak için
Bilmiyorum ama;
Ayağına takılan her taşta ben varım...
Belki de bakıpta göremediğin yüzlerce suretten biri benim...
Sana yüz çeviren her insan beni tanıyor, bunu bil...
Sıram geldi geçti hayatından...
/Şimdi yoksun, ne duam ne bedduamda...
Bertaraf oldum bir taraf olamadım bu hayatta.../
Hangi gündoğumu ülkesinden düştün de yollara,
Kaybettin tüm yıldızları,
Günleri hiç bitmeyen ülkelere vararak;
Ardında bana yalancı ışıkları bile olmayan geceler bıraktın....
/Oysa gelmen gitmen kadar uzun sürmemişti/
Yokluğunda;
Akreple yelkovan kaç kez boy ölçüştü sayamadım...
Nefesime çelmeler taktım,
Hayata bir kazık ta ben attım...
Sustum,
Haykırdım,
Düştüm,
Kalktım,
Nafile...
Varlığımın izdüşümü bile düşmedi yüreğine...
Sahi yabancı;
Bu kayıp ülkenin,
Hangi viran şehrinde kaybettin de kendini,
Şimdi bu kadar yurtsuzsun?
Kaç sahipsiz hayatla evcilik oynadın ki;
Şimdi her gördüğüm evsiz bana sen gibi bakıyor?
Dinle yabancı;
Giderken bir elvedayı bile çok gördün ama,
Ardından ben de şehirsiz kaldım...
Nefesimin havasıyla bir olduğu bu şehir,
Işıklarıyla yabancı göz kırpmalar gönderiyor,
Her köşe başında çingeneleriyle sarı güller sunuyor bana...
/Artık ben de en az senin kadar sokaktayım,
En çok bu şehir kadar..../
Yanımda ki sayılı göz kırpmalarının birinde düşmüştüm,
Kirpiklerine takılıp göz bebeğiden içine...
Hala duruyor mu izim o kırık kirpiğinde?
Yoksa bensiz bir dilek mi tuttun, yanağına düştü de...
Oysa, ben sana düştüğüm andaki her yaramı yaralıyorum yeniden...
Koparıyorum kabuklarını kimse görmeden...
/İyileşip te iyi etmesin beni senden.../
Yabancı;
Şimdi hangi şehirdesin;
Hangi yarayı sarıyorsun, yeniden yaralamak için
Bilmiyorum ama;
Ayağına takılan her taşta ben varım...
Belki de bakıpta göremediğin yüzlerce suretten biri benim...
Sana yüz çeviren her insan beni tanıyor, bunu bil...
Sıram geldi geçti hayatından...
/Şimdi yoksun, ne duam ne bedduamda...
Bertaraf oldum bir taraf olamadım bu hayatta.../