Seni kaybediyorum sonsuza dek, avuçlarımın arasından o toprağa usulca bırakarak!
bir anlık nefretimi kusarcasına haykırıyorum. içimden seni, kaybetmemek istercesine elimi yüreğime bastırıyorum. yüzümü ellerimim arasına alıp, sensizliğimle kendim arasında bir yerde sıkışıp kalıyorum. olmuyor sevdiğim, seni toprağın altına koyduğuma inandıramıyorum kendimi. elimde yokusu kalan toprak bile hala sen kokuyor.
ben seni severkende acı çektim, razıydım bu kadarına. zaten sen gittikten sonra acılarım sadece benimdir artık. senden kalanları ve geriye kalan tüm hayatımı geri istiyorum. arkamdan çıkıp gelen yalnızlığım da benimdir artık.
sana ödünçtü bütün hissettiklerim, ödünçtü diyorum çünkü sen tamamıyle hiçbir zaman kabul edemedin o hisleri. ruhsuzca iade ettin bana ait olan emanetimi, ve bende sana bir avuç bensizlik bırakıyorum içim kan ağlayarak.
ne gece ne gündüz artık derman olmaz kanayan yarama. zaten hiçbir kavram sensizliği doldurmaya yetmez ki. senden sonrası boşlukta asılı kalan bir hissizlik sanki. kulaklarımı sağır eden, bir iç sesim vardı halbuki hep sesini fısıldayan.
bir anlık benimlesin, saniyelerle sınırlı seni görüşlerim. karşımda silulet olarak duran bir ışıksın artık rüyalarımı aydınlatan. sadece bir hayalden ibaretsin artık, hem gündüz hem geceleri. biraz sonra yitip gideceksin benden uzanıp karanlığına.
bu acı çok fazla bana. içimi kemirenlerin ne önemi var; SEN YOKSUN Kİ!
artık ne alacağım ver senden ne bir nefretim içime sığmayan. nüksetmemeli eski acılarım, sakladığım yerden hiç çıkmamalı. bundan gayrı, ruhumu delercesine hiçbir acıyı benliğime işleyemem. senden kalanlara sıkı sıkı bağladım pamuk ipliği hayatımı. parmağımda sana bağlılığımı anlatan bu yüzüğü, ömrüm bitip seninle tekrar buluşacağım ana kadar saklayacağım. zaten bizi birbirimize bağlayan bu yüzük değil ki. yüreğimle sımsıkı düğümlüyüm ben sana.
senden alıp gidemiyorum ki,
kendimi...
ruhumu...
benliğimi...
hepsinin içinde zaten sen varsın...
kendimi...
ruhumu...
benliğimi...
hepsinin içinde zaten sen varsın...