Kelimelerin bir dağ yamacında biriktirdiği yağmurlarım ben.
Damla damla tükenmeye hazır bir ateş bağrımdaki.
Sevdiğimin kor bakışları yok bu şehirde.
Hazır değilim sonu sızılı kelimeler kurmaya.
İçimde büsbütün ıslaklığını tadıyorum ayrılığın.
Sevgilim...
Uzun zamandır gözlerin gözlerimde değil,
Şarkılar söyleyen senin, kulaklarımda ezgileri ek****
Zaman geçti...
Bir buruk yağmur yağdı üzerime.
Omuzlarımdan avuçlarıma...
Dokundukça yoksun,
Yoksun...
Yüreğimde acıdı bu sözcük,
Adı ayrılıktı...
Hıçkırdım sözcükleri dudaklarımdan,
Sancılarını çektim kalabalıklar içinde yüzümde gülücüklerle...
Hepsi yalandı...
Maskeler taktım,
Gülücük perisiydim karşısında hayatın.
Oysa içimdeki ben kandırılamaz bir gerçeğin izleriydi.
Dudaklarımdan hıçkırıklarla yoksun dedim,
Sessiz karanlıklara çekildim,
Çığlıklarımla içimde depremler yarattım.
Ayrılıktı...
Hıçkırdım... Öğrendim acılı kelimeler kurmayı,
ve yüreğimde bir gemi terkettim,
İçinde mutluluğun yolcuları vardı,
Dudakların vardı sabahları güneşten önce gözlerimi öpen.
İçinde yağmurların tadı vardı,
Binbir gece binbir renkte dokunmaların...
Ay gözlerinde parlıyordu,
Dudakların masallar gibi dudaklarıma heceliyordu,
Senin tenin kırmızı meşale gibi yüreğimi aydınlatan,
Kor siyahlar içinden yüzümü göğe uzatan...
Sevgilim,
Gitme...
Gitme güneşleri sereyim mavi şehirlerine,
Gitme...
Gitme bulutları yağmur gibi ekerim gözlerime...
Senin tadında hiçbir çiçek,
Hiçbir toprak,
Hiçbir yağmur geçmiyor...
Sessizlikte dalgalar denizde,
Suskunluğun şarkısını duyuyorum.
Yalnızım,
Saçlarından okşadığım ellerim kadar yalnız...
Özledim...
Rüzgar sesini özledim,
Mavi düşlerime ninni ezgilerini...
Çiçekler kokan tenini...
Bir gülüşünle rüyalara dalardık iki beden.
Gelincikli saçlarımdan tut hadi.
Bir kere daha gamzeli yanaklarına dokunsun ellerim,
Ellerim üşüyor Sevgilim...