çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum
kağıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı
aşk diyorsunuz
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım
saydım insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmayı
ki uçlarından çile damlardı
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum
insan kaybolmayı ister mi
ben işte istedim bayım
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister bak uzaklar da aşktan anlar bayım
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım
annem
ki beyaz bir kadındır
ölüsünü şiirle yıkadım
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım
aşk diyorsunuz ya
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak
öyle kötü kokan
yırtık ve perişan
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum
kağıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı
aşk diyorsunuz
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım
saydım insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmayı
ki uçlarından çile damlardı
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum
insan kaybolmayı ister mi
ben işte istedim bayım
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister bak uzaklar da aşktan anlar bayım
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım
annem
ki beyaz bir kadındır
ölüsünü şiirle yıkadım
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım
aşk diyorsunuz ya
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak
öyle kötü kokan
yırtık ve perişan
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız