"Gidişlerinin ardında yıkık birer kainat bırakanlara..."
Yüzün vardı önceleri,bakılmaya ve tebessüme değer...
Yüzün vardı önceleri,dokunulmaya kıyıla-mayası...
Kah bir şarkıydın,kah şiirimin satırlarında hecelerim...
Kah bir gözyaşıydın,kah ansızın gönlümde sevincim...
"Ayrılık" deseydin, giderdim..
Durmazdım karşında anlamsız ve manasız..
Anlamı olmalı kalmanın..
Demedin oysa...
Ve koşar adım terk ettin..
Durdum,kımıldamadım hiçbir yere..
Dur oldum...
Sus oldum...
Pus oldum....
Ama gitmedim...!
Gidemedim gittiğin yerlerden...
Çok aradım...
Hiç bir şarkının nakaratında..
Hiç bir şiirin satırında..
Gece indiğinde hiç bir sokak lambasının altında..
Gün doğduğunda bu kente..
Hiç bir kaldırım taşında yoktu izin....
"Dur"madım senden sonraları,ben de duramadım..
Bir ceket,bir gömlek terk ettim bu kenti..
Sonraları da aramadım..
Bırakıp gitmenin tadını tattım..
Bakmadan dönüpte arkama..
Durmadan...
Acımadan...
Yanmadan...
Hangi şairin şiirisin sen?
Hangi kalemin kara mürekkebi ?
Hiç bir renge sığdıramazken ben seni..
Anlamlar kaybolup..
Renkler solarken gözlerinin baktığı yerde..
Hangi şair sığdırdı seni Gidişin Kara Rengine?...
Sonsuz bir kainatı az bulurken ben sana..
Avuçlarının kokusunda kaybolurken mekan..
Ben,Yanındayken bile gebe kalırken özlemine..
Hangi "serseri" sığdırdı seni Gidişin Kara Rengine?...
Duyduğum ne bir nota sesi...
Ne de bir kemanın melodisi...
Kala "kaldım" içimde..
Fark ettin mi ?
Sen sustun..
"Ben anlamlarımı yitirdim susuşlarında..."
Şimdi firariyim..
Bir o kadar da hasret...
Nefesimde gizlenen kokuna..
Ve
Bilmediğim bir kentte..
İzini bıraktığın kaldırım taşlarına...
Beni "soyup" gittiğin gün gibiyim..
Öylesine yalın ve çıplak..
İki dudak arasından çıkıpta..
Dünyaya sığmayan nikotin gibiyim...
Şimdi..
Söyle bana celladı olayım...
Söyle...
Hangi kendini bilmez mahluk..
Seni mahkum etti "Gidişin Kara Rengine?"...
"Ben senin devamın olmak istiyorum"...