Yağmurlu bir günde , sessiz ve kimsenin olmadığı ıssız sokaklarda yürüyorum. aslında ayaklarımın götürdüğü yere gidiyorum.
çünkü beynim durdu ve tek şey düşünüyor.
iMKANSIZ SEVDAMI…
Düşünüyorum ama düşündüğüm yanlızca imkansız olduğu , artık kavuşamıyacağım ama hep onu onsuz yaşayacağımı artık dayanamıyorum. Dilim sussa bile gözlerim haykırıyor, kalbim çırpınıyor tıpkı bir güvercin gibi onu delice sevdiğimi.
Bırak diyor gözlerim nehir olayım içine akayım, kalbimdeki güvercin ;aç kafesimi imkansız olmadığını anlatayım.
Ama olmuyor çünkü ben…
benim ya nasıl anlatsam işte ben korkuyorum ..
BEN MUTLU OLMAKTAN KORKUYORUM.
artık halim kalmadı denizin dalgalarına teslim olmak üzere iken bir banka oturdum.
Martılar bana birşeyler anlatıyor tıpkı dalgalarla dans ediyor.
Bakıyorum boğulacaklar ama aldırış etmiyorlar. Yüzüme dalgalar geliyor damla damla deniz suyu … sonra kendime yavaş yavaş gelmeye başladım.
Martı bile küçücük kalbi bile büsbüyük denize aşıksa ve ulaşabiliyorsa ben ya ben niye başkalarının aşkını seyredeyim.
evet banktan kalktığım gibi bu kez gönülden dile gelen
bir sevda ile
sen benim imkansız sevdam değilsin diye
ve işte o an
..........................................
ben ona giderken o bana gelmiş bile inanmıyorum karşımda !
imkansız hiç birşey yokmuş bu kez göz yaşları konuşuyor
ve diyorlar ki
imkansız değilsin