[COLOR="DarkGreen"]
[SIZE="3"]Bir bardak çay gibi ömür… Kiminin ki bir dikişte biter kimininki ise yudum yudum… Dibinde kalan çöpler ise hayattan kalan kalıntılar…
Üç şeye dikkat etmek gerekir yaşamda… Göz, dil ve gönül… Göz ve dile hâkim olmak zor ama gönül’e hâkimiyet daha güç… Gönlü sakınmak lazım; kin nefret ve kıskançlık yatağı olmaktan… Tereddütte kalmamak, ne istediğini bilmek veyahut neyi isteyeceğimizi bilmek… Küstahlığa düşmek korkusu da var tabi insanın içinde davaya, hayata ve ilme karşı… Övünmek korkusu da var tabi insanın küfre, cisme ve an’a karşı… Sanki canavarın esiri gibi bir sağa bir sola çarpıyor, istikrarsız ekonomi gibi bir ileri bir geri gidiyorsun… Enflasyonun canavarı olmuşuz haberimiz yok…
Karanlıkta kaybolan gölge misali silinmiş hayattan, ayrılmak zor ama sonu bilmek daha zor… Hazan mevsiminde dökülen yapraklar gibi, tek atımlık kurşunu kalmış kovboy gibi, ölümün soğukluğunu hisseden gladyatör gibi, hızlı adımlarla çıkan ve yine hızlı adımlarla düşen başarısızlıktan korkan, başarınca başarısızlığı unutan, başarısız bir başarılı gibi…
Ben mutluluk sınırlarını aşıyorum… Asım’ın nesliyiz acıların içinde… Acılarımı anıyorum devamlı günbegün… Dost görünen düşmanlar, düşman olan dostlar ile… Aklımın duru olması zihnimi karmakarışık yapıyor, her bölgesi neden ve niçinler ile dolu… Toprakta çürüyen beden ve saç, yoldaş olan kefenle nefis, peşime düşen sessiz gölgeler… Karanlık sokaklarda sessiz ve çaresiz şikâyetname hazırlamaktalar hakkımda… Öldü dersiniz… Ölümü hak edecek yeterlilikte de değilim ama medet bekleyecek tek bir kabı, felaha çıkacak bir yol vardır belki…
Rengârenk hayatın renksiz yaşamı... Sonsuz zamanın ruhsuz ecdadı... Yaşanmış an'ın yaşanmamış saati... Susuz bahçenin solmuş gülü… Hayatın acımasızlığı ile ruhum tevafuklar ile ayakta… Gül yüzlülerin hayranlığı var sana… Bunu düşün sükût et… Et ki en azından adam bilinesin sükûtsuzlar arasında…
Arkadaşlık, dostluk önemlidir... Değerini bilmek gerekir... Sırrını paylaşabileceğin, derdini anlatabileceğin, üzüntünü dile getirebileceğin, sevincini haykırabileceğin bir kişinin çevrende olması insana hem güven hem de mutluluk verir... Sende taşın altına elini koyacaksın ama her şeyi başkasından beklememelisin… Kılıç üzerinde yürüyeceksin ama kılıç hayatı ve seni kesmeyecek… Yok, öyle yağma… Kalbini açık tutacaksın hayata… Kalbin kör olursa gözler görür mü ki hiç… Gözü kör, kalbi kör, yaramaz bir beden…
Palyaçolara özendim… Yüzüm sırıtırken içime kan akıtıyorum… Metafizik âlemde takılıyor, patlamaya hazır bombaya dönüşüyorum… Saniyeler var patlamaya… İyiler arasında kötülük yüklü bir bombayım… Bütün kötülükleri yok etmek adına… İyiliğin değerini anlamak için bu yapılanlar… Kötülük olmasaydı iyiliğin hiçbir özelliği kalmazdı... Onun değerini ortaya çıkarır kötülük…
Bir bardak çay gibi ömür…
Kiminin ki bir dikişte biter
Kimininki ise yudum yudum…
Dibinde kalan çöpler ise
Hayattan kalan kalıntılar…[/SIZE]
[/COLOR]Üç şeye dikkat etmek gerekir yaşamda… Göz, dil ve gönül… Göz ve dile hâkim olmak zor ama gönül’e hâkimiyet daha güç… Gönlü sakınmak lazım; kin nefret ve kıskançlık yatağı olmaktan… Tereddütte kalmamak, ne istediğini bilmek veyahut neyi isteyeceğimizi bilmek… Küstahlığa düşmek korkusu da var tabi insanın içinde davaya, hayata ve ilme karşı… Övünmek korkusu da var tabi insanın küfre, cisme ve an’a karşı… Sanki canavarın esiri gibi bir sağa bir sola çarpıyor, istikrarsız ekonomi gibi bir ileri bir geri gidiyorsun… Enflasyonun canavarı olmuşuz haberimiz yok…
Karanlıkta kaybolan gölge misali silinmiş hayattan, ayrılmak zor ama sonu bilmek daha zor… Hazan mevsiminde dökülen yapraklar gibi, tek atımlık kurşunu kalmış kovboy gibi, ölümün soğukluğunu hisseden gladyatör gibi, hızlı adımlarla çıkan ve yine hızlı adımlarla düşen başarısızlıktan korkan, başarınca başarısızlığı unutan, başarısız bir başarılı gibi…
Ben mutluluk sınırlarını aşıyorum… Asım’ın nesliyiz acıların içinde… Acılarımı anıyorum devamlı günbegün… Dost görünen düşmanlar, düşman olan dostlar ile… Aklımın duru olması zihnimi karmakarışık yapıyor, her bölgesi neden ve niçinler ile dolu… Toprakta çürüyen beden ve saç, yoldaş olan kefenle nefis, peşime düşen sessiz gölgeler… Karanlık sokaklarda sessiz ve çaresiz şikâyetname hazırlamaktalar hakkımda… Öldü dersiniz… Ölümü hak edecek yeterlilikte de değilim ama medet bekleyecek tek bir kabı, felaha çıkacak bir yol vardır belki…
Rengârenk hayatın renksiz yaşamı... Sonsuz zamanın ruhsuz ecdadı... Yaşanmış an'ın yaşanmamış saati... Susuz bahçenin solmuş gülü… Hayatın acımasızlığı ile ruhum tevafuklar ile ayakta… Gül yüzlülerin hayranlığı var sana… Bunu düşün sükût et… Et ki en azından adam bilinesin sükûtsuzlar arasında…
Arkadaşlık, dostluk önemlidir... Değerini bilmek gerekir... Sırrını paylaşabileceğin, derdini anlatabileceğin, üzüntünü dile getirebileceğin, sevincini haykırabileceğin bir kişinin çevrende olması insana hem güven hem de mutluluk verir... Sende taşın altına elini koyacaksın ama her şeyi başkasından beklememelisin… Kılıç üzerinde yürüyeceksin ama kılıç hayatı ve seni kesmeyecek… Yok, öyle yağma… Kalbini açık tutacaksın hayata… Kalbin kör olursa gözler görür mü ki hiç… Gözü kör, kalbi kör, yaramaz bir beden…
Palyaçolara özendim… Yüzüm sırıtırken içime kan akıtıyorum… Metafizik âlemde takılıyor, patlamaya hazır bombaya dönüşüyorum… Saniyeler var patlamaya… İyiler arasında kötülük yüklü bir bombayım… Bütün kötülükleri yok etmek adına… İyiliğin değerini anlamak için bu yapılanlar… Kötülük olmasaydı iyiliğin hiçbir özelliği kalmazdı... Onun değerini ortaya çıkarır kötülük…
Bir bardak çay gibi ömür…
Kiminin ki bir dikişte biter
Kimininki ise yudum yudum…
Dibinde kalan çöpler ise
Hayattan kalan kalıntılar…[/SIZE]
alıntı