Son demi yalnızlığın.
Son çığlığı sessizliğin.
Ve
Son ağıdı kerbela yüreği(mi)n!
...
Bir sükût işitiyorum ötelerden. Ruhumu kırmızıya ç/almış. Bir sükût ki adağımı hiçe saymış…
Âmâ bir dimağdan süzülen akıl almaz akılla aklanmaz ecri var dualarımın. Hep bir sücûd inleyişlerine teslim verdiğim çare/sizliğimi kalbimin kerbalasında aklıyorum. Bir yudum su bulamayışıma yanıyorum. Ellerim bağlı ve ömrüm hüseynin son kelâmına mühürlenmiş bir acı.
...
Kan yağıyor nasibime
Kan yağıyor geceme!
Âh! Son bu katlolma çöl ortasında. Son bu hiçe sayılma!
...
Sus! Yezidî nefsim aşk çölünde katlettin varlığımı. Bir damla aşk bile akmadı y/andığım varlığımdan. Bir söz bile taşmadı içip içip boğulduğum serâbımdan. Şimdi kan revan bir yetimlik pay ediyor firkat kül dudaklarından. Aşk içinde bir harf olamayışıma kan döküyor gözlerim sözlerim mecalini yitirmiş dudak arası haykırışlarım silinip giderken bir çığlık misali hiçliğime.
...
Bu son fasıl ey kerbala! Aşk şehidimin kanı çölünü sulamakta!
Bir anne çığlığı kerbela da yankılanan.
Bir kan gölü hasretin kucağına terk edilmiş.
Bir yangın Haticenin bağrından buram buram tüten.
...
Lâl rengi sükûtlar işleniyor kefenime. Aşka nakşolmuş âl bir kefen… Ömrüm dolanıyor saçlarımın arasından ayrılık hasretine düşmüş yürek sem'âlarıma. Her inleyiş bir duaya bedel. Her tahayyül nefse sükûn veren hüzün.
Son demi yalnızlığın.
Bir gazel tutturdum içinde neyzenler figân eder.
Bir ağıt ki bu diller sözden hicap eder!
Dil sustu ama
Dîl susadı kerbela'na…
(Âh Hüseyin (r.a) şefaat bi-çare teşnelere! )
Ezel ŞEN