Damarlarımdan...Geçit vermeyen yolların dar köşelerinden...
Suçlu sevilerin yaralı bekleyişlerinden...
Yürekten dökülen demli sözlerin tesellisinde...
Akıyorum ey zaman...! Sana doğru...
Suçlu sevilerin yaralı bekleyişlerinden...
Yürekten dökülen demli sözlerin tesellisinde...
Akıyorum ey zaman...! Sana doğru...
Yerden yere vuruldu yıllarca içimdeki mevsim...
Ne kışı bildim ne de yazı... Tek mevsim yolculuğum vardı adını benim bile bilemediğim bilmediğim... Kayıp anların tortusunda devraldım ışığın tenime değen rengini... Saf berrak ve öylesine ben doluydu...
Bir sır gibi...
Ömrümden ömrüne açılacak binlerce kapıdan tek bir kapı var yol aldığım... Canını canıma emanet ettiğin yerde duruyorum... Akan yaşların duruluğunda taşıyorum içime ektiğin tohumları zamansız şarkıların dillendirişi gibi kapanmış yolları... Hasret taşırıyorum yüreğimden an be an... Özlem kavşaklarını dönüyorum adım adım ve her adımda düş taşıyıcılığı yapıyorum...
Seninle aldığım nefeslerin tadı hiç olmadı sevdiğim... Bilmiyorum...
Hayat bazen öyle küçük anlarda kuşatıyor ki dünyamı ben bile ellerimin çocuksu kapanışlarına dayanamıyorum... Kapanıyorum...
İçimdeki girdapların sayısını ezberlediğim nice senem oldu şu yaşta... Bazı şeyler var ki gözlerimizden taşıyor geceye... Hangi doğuma uyanıyoruz ve hangi düşlerin kucağında yatırıyoruz mayalı bekleyişlerimizi kestiremiyorum... Asıl daralan bekleyişlerin boynumuza astığı o kalın ip...
Bizi çıkmaza sürükleyen... Bir sigaraya bile dayanmıyor gecem başım dönüyor... Özleminin vurduğu kalbim içten içe çekiliyor sana... Bil ki ben de varoluyorum ölümün kucak açtığı bir hayatta verdiğin o muhteşem tatla... İnsan bazı duyguların eşiğinde yaşamamışlık çıkmazında açmaza düşüveriyormuş anladım... Yıllarca taşıdığım sevgi damlaları bu defa beni vurdu...
Çiçek çiçek dokunuyorsun ömrüme kendimi ertelediğim bir anda... Ordasın... Yıldızlara boyun eğdiğin ellerini sıkıca başında birleştirdiğin gecenin yalnız odasında...
Beklediğim...
Canıma bir ömür yoldaş olacak sevdiğim...Birgün daha yaşandı kollarımda...
Ufak bir kız çocuğu göz kırpıyor yanaklarıma... İlk çığlığını duyuyorum derinlerden... Su gibi... Suya dokunmak gibi...
Terk edip koca bir şehri bilinmezliğin içinde yepyeni bir sayfa açmak gibi...
Kırmızı tokaları olsun annesinden saçlarına dokunan... Düşleri olsun yaprak yaprak gecelere dokunan ben gibi...
Sevdim...
Birtek seni seçtim tüm yaşanmışlıklar adına...
Adınla yatacağım bu gece uykuya... Saatler kala paylaşacaklarımıza gerçek yaşama ulaşmadan gri bir gökyüzü ellerimle sıyıracağım bu geceyi bulutların arasından...
Üzülmemeliyim biliyorumki! KALBİMDESİN KALBİNDEYİM...
Sesim...
Sesinin yankısı...
her nerdeysen düşünde senin yanına geliyorum sevdiğim..
Eğer buradaysan senden başka bir yere gitmiyorum...
Yazgım biraz da kanaması hayatın...
hala kanayabildiğimi görebilmek belki de...
tıpkı uykunda açtığın tenini tenimle örtebilmek gibi..
Güçsüz bırakmayacağını ellerinle ömrüme her zaman dokunacağını ve seni ömrüm yettiğince seveceğimi biliyorum...
Sen sevdiğimsin...
Göğsünde ölmeyi beklediğimsin
Bil ki her can alışında hayat çeperlerini tekrar doğmak için tekmeliyorum..
günaydınım...
sevdiğim...
Ne kışı bildim ne de yazı... Tek mevsim yolculuğum vardı adını benim bile bilemediğim bilmediğim... Kayıp anların tortusunda devraldım ışığın tenime değen rengini... Saf berrak ve öylesine ben doluydu...
Bir sır gibi...
Ömrümden ömrüne açılacak binlerce kapıdan tek bir kapı var yol aldığım... Canını canıma emanet ettiğin yerde duruyorum... Akan yaşların duruluğunda taşıyorum içime ektiğin tohumları zamansız şarkıların dillendirişi gibi kapanmış yolları... Hasret taşırıyorum yüreğimden an be an... Özlem kavşaklarını dönüyorum adım adım ve her adımda düş taşıyıcılığı yapıyorum...
Seninle aldığım nefeslerin tadı hiç olmadı sevdiğim... Bilmiyorum...
Hayat bazen öyle küçük anlarda kuşatıyor ki dünyamı ben bile ellerimin çocuksu kapanışlarına dayanamıyorum... Kapanıyorum...
İçimdeki girdapların sayısını ezberlediğim nice senem oldu şu yaşta... Bazı şeyler var ki gözlerimizden taşıyor geceye... Hangi doğuma uyanıyoruz ve hangi düşlerin kucağında yatırıyoruz mayalı bekleyişlerimizi kestiremiyorum... Asıl daralan bekleyişlerin boynumuza astığı o kalın ip...
Bizi çıkmaza sürükleyen... Bir sigaraya bile dayanmıyor gecem başım dönüyor... Özleminin vurduğu kalbim içten içe çekiliyor sana... Bil ki ben de varoluyorum ölümün kucak açtığı bir hayatta verdiğin o muhteşem tatla... İnsan bazı duyguların eşiğinde yaşamamışlık çıkmazında açmaza düşüveriyormuş anladım... Yıllarca taşıdığım sevgi damlaları bu defa beni vurdu...
Çiçek çiçek dokunuyorsun ömrüme kendimi ertelediğim bir anda... Ordasın... Yıldızlara boyun eğdiğin ellerini sıkıca başında birleştirdiğin gecenin yalnız odasında...
Beklediğim...
Canıma bir ömür yoldaş olacak sevdiğim...Birgün daha yaşandı kollarımda...
Ufak bir kız çocuğu göz kırpıyor yanaklarıma... İlk çığlığını duyuyorum derinlerden... Su gibi... Suya dokunmak gibi...
Terk edip koca bir şehri bilinmezliğin içinde yepyeni bir sayfa açmak gibi...
Kırmızı tokaları olsun annesinden saçlarına dokunan... Düşleri olsun yaprak yaprak gecelere dokunan ben gibi...
Sevdim...
Birtek seni seçtim tüm yaşanmışlıklar adına...
Adınla yatacağım bu gece uykuya... Saatler kala paylaşacaklarımıza gerçek yaşama ulaşmadan gri bir gökyüzü ellerimle sıyıracağım bu geceyi bulutların arasından...
Üzülmemeliyim biliyorumki! KALBİMDESİN KALBİNDEYİM...
Sesim...
Sesinin yankısı...
her nerdeysen düşünde senin yanına geliyorum sevdiğim..
Eğer buradaysan senden başka bir yere gitmiyorum...
Yazgım biraz da kanaması hayatın...
hala kanayabildiğimi görebilmek belki de...
tıpkı uykunda açtığın tenini tenimle örtebilmek gibi..
Güçsüz bırakmayacağını ellerinle ömrüme her zaman dokunacağını ve seni ömrüm yettiğince seveceğimi biliyorum...
Sen sevdiğimsin...
Göğsünde ölmeyi beklediğimsin
Bil ki her can alışında hayat çeperlerini tekrar doğmak için tekmeliyorum..
günaydınım...
sevdiğim...