Bizler kader konusunu, öyle yanlış anlıyoruz ve topluma anlatıyoruz ki, adeta bu anlayışımızla Allah a saygısızlık yapıyor ve Allah ın adaletini zerre kadar anlayamıyoruz. Kur’an da geçen Kader kelimesi Allah ın TAKDİRİ, ÖLÇÜSÜ ANLAMINDADIR. Kur’an kader kelimesini, dünyanın, tabiatın ve canlıların yaratılması ve onun eşsiz yapısını anlatırken de kullanır. Örneğin Rad suresi 8. ayetinde, ONUN KATINDA HER ŞEY ÖLÇÜ İLEDİR diyerek, bu âlemin şaşmaz bir ölçüyle, düzenle, dengede yaratıldığını anlatır bizlere. Yani Allah ın yarattığı kaderde, düzende asla bozulma, düzensizlik, kargaşa yoktur. KARGAŞANIN, BOZGUNCULUĞUN OLDUĞU HER YERDE, İNSANLARIN USLANMAZ NEFİSLERİNİN AZGINLIĞI VARDIR.
Allah bizleri yaratırken nasıl bir takdir, yani kader ölçüsü kullanmış, onu anlamaya çalışalım Kur’an dan. Önce Allah ın bizler için takdiri, yani kaderimizde adaletsizliğin olamayacağını unutmamalıyız. Kader konusunun, çok hassas bir konu olduğunu söylemek isterim. Bazen bir yere gelip, oradan öteye gidemeye biliyor insan. Çünkü bunun nedeni, sebep sonuç ilişkisini kuramadığımızdan, bu konunun da detayına Kur’an, çok fazla girmediğinden diyebiliriz. Allah anlayabileceğimiz kadarını bizlere bildirmiştir. Yaradan bu dünyada sizleri, imtihan ediyorum der bizlere. Bu imtihanın sonucunda da, yaptıklarımızın karşılığı olarak, bakın neler yaptığı bilgisini veriyor.
Nisa 79: Sana gelen iyilik Allah'tandır. BAŞINA GELEN KÖTÜLÜK İSE NEFSİNDENDİR. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter. (Diyanet vakfı meali)
Bu ayetten de anlıyoruz ki, yaşantımızda başımıza gelen her musibet, şer bizlerin yaptıklarının karşılığı olduğunu çok açık bildiriyor. Yani ne yapıyorsak, onun karşılığını görüyoruz bu dünyada. Bu konu üzerinde düşünelim şimdide. Her ne hikmetse çok büyük acılar, keder ve üzüntüler, acaba neden Müslüman toplumlarının başına geliyor, hiç düşündünüz mü?
Geçen gün bir kız yurdunda çıkan yangında, küçük masum kızlarımız öldü. Acil tahliye kapısından, sanırım açık olmadığı için çıkamamışlar. Buna Allah ın takdiri diyebilir miyiz? Allah böyle istemiş, takdir etmiş diyen bir insan, ALLAH A SAYGISIZLIĞIN EN BÜYÜĞÜNÜ YAPMIŞ DEMEKTİR. Allah adaletsiz değildir. Adaletsiz bizleriz. Allah da yaptıklarımızın karşılığında, ortaya çıkan acı ve kederin oluşmasını engellemiyor, lütfen dikkat TAKDİR ETMİYOR. Yukarıdaki ayette olduğu gibi, başımıza gelen musibetler, kötülükler bizlerin elleriyle yaptıklarının karşılığıdır. KENDİ SUÇUMUZU ALLAHA ATARAK, BU İŞİN İÇİNDEN SIYRILACAĞIMIZI SANMAYALIM. Böyle gidersek, daha çok acılar çekeriz.
Bir insanın elinde olmayan bir kaderi vardır ki, buda dünyaya gelişi ile ilgilidir. Bu konuda da sanırım hiç birimizin, konuşmaya yetkisi olacağını zannetmiyorum. Çünkü konuyla ilgili hiçbir bilgiye sahip değiliz. Bununda bu dünyada, imtihanımızla ilgili bir nedeni mutlaka vardır. Kader konusunda Kur’an dan öyle ayet örnekleri veriyorlar ki bazı kişiler, batıl inançlarına delil yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü öyle bir inanca sahipler ki, Allah bizlerin hayatını daha önceden yazmış, bizlerde bu yazgıyı/kaderi yaşıyoruz. Hani bu dünyada, imtihan ediyordu bizleri Allah? Bu nasıl adaletsiz bir imtihan ki, bizlerin hayatımızda hiç takdir hakkı yok. Böyle bir adaleti, Yaradan a nispet etmekten Allah a sığınırım.
Tevbe 51: De ki: ALLAH'IN BİZİM İÇİN YAZDIĞINDAN BAŞKASI BİZE ASLA ERİŞMEZ. O bizim Mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. ( Diyanet vakfı meali)
Kader konusundaki yanlış inanç sahipleri, bakın bu ayette Allah, bizim için yazdığından başkası bize erişmez diyor, demek ki Allah bizler için her şeyi yazmış, bizde onu yaşıyoruz diyecek kadar, Kur’an dan ve Allah ın adaletinden uzak bir inanç yaşıyoruz. Bu ayetin bir öncesini yazalım şimdide.
Tevbe 50: Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer. Ve eğer başına bir musibet gelirse, «İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız» derler ve böbürlenerek dönüp giderler. (Diyanet vakfı meali)
Bakın Allah, inkârcıların sözlerine karşı, Allah bunu söylemiş ve demiş ki iman etmeyenlere, ALLAH NE TAKDİR ETTİYSE O OLUR. SİZLER BOŞUNA KONUŞUYORSUNUZ. Allah bu ayetinde, tüm iman edenlere hitaben, siz ne yaparsanız yapın, ben sizin için ne takdir ettiysem o olur demiyor. Ayetleri doğru anlamak için, Kur’an ın diğer ayetleri ile mutlaka bağlantı kurmalıyız. Çünkü Allah bir ayetinde söylediğinin, diğer bir ayette tersini asla söylemez.
Kader konusunda, yanlış algıladığımız bir konu daha var. Bir insan sarhoş, ya da ehliyetsiz trafik kazası geçiriyor ölüyor. Kişilerin hataları sonucu, depremlerde yanlış yapılmış eksik malzeme konmuş binalarda, binlerce kadın, erkek, çocuklar ölüyor, birileri çıkıyor diyor ki, ALLAH IN TAKDİRİ İLAHİSİ BUYMUŞ. Bunları söyleyenler nasıl bir RAB edinmişler bilemem, ama benim Allah ım, Rabbim asla adaletsiz değildir. Bunu da onun gönderdiği rehberinden anlıyorum.
Kendi rezilliklerini, adaletsizliklerini, hırsızlıklarını örtmek için, ALLAH IN İSMİNİ MASKE OLARAK KULLANANLAR, BİR GÜN MUTLAKA BU DÜNYADA VE MAHŞERDE CEZALARINI BULACAKLARDIR. Din simsarcılarına sormak isterim, kurallara ve kaidelere uyarak binalar yapan, depremlerde neredeyse hiç can kaybı olmayan ve neredeyse her gün deprem olan Japonya yı Allah, bizlerden daha mı çok seviyor? Oradaki insanların kaderinde, depremden ölmeyi Allah yazmamış mı?
Allah yarattığı tüm kullarına, Fatır suresi 37. ayetinde, SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN, DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? der. Bu sözleri hatırlayalım ve üzerinde düşünelim. Demek ki Allah ın takdiri bu yönde, imtihan için eşit zaman takdir edilmiş. Peki, erken ölenler ne olacak? Onlara Allah gereken yaşamı vermemiş mi? Elbette onlarında hakkı gözetilmiş ve Kur’an da bununda bilgisini veriyor ve diyor ki Allah;
Vakıa 60,61: Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve SİZİ BİLEMEYECEĞİNİZ BİR ŞEKİLDE YENİDEN YARATMAK ÜZERE ARANIZDA ÖLÜMÜ BİZ TAKDİR ETTİK. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.(Diyanet meali)
Rum 11: Allah yaratmayı ilkin yapar, SONRA DA ÇEVİRİR ONU YENİDEN YAPAR; SONRA HEP DÖNDÜRÜLÜP O'NA GÖTÜRÜLECEKSİNİZ.(Elmalı Hamdi meali)
Buradan da anlıyoruz ki, imtihan için verilen zamandan önce ölenler, tekrar dünyaya gelip imtihanlarını tamamlıyorlar. Tabi imtihan vakti kadar bu dünyada kalanların, tekrar dünyaya gelmeleri mümkün değil. Bu bilgilerden yola çıkarak, kader konusunu değerlendirdiğimizde, şunları söylemeliyiz. Bir kişiyi, başka bir insan öldürdüğünde, bu trafik kazası da olabilir, silahla da olabilir, hatta gereken önlemleri alınmamış bir evde, okulda çıkan yangında ölenlerde olabilir, depremde gereken ölçülerde yapılmamış bir evin yıkılmasında ölen insanlara, BU ALLAH IN TAKDİRİDR, ONLARIN KADERİDİR DEMEMİZ BÜYÜK HATA OLUR. HATTA BU SÖZLER, KENDİ HATAMIZI ALLAH IN ÜSTÜNE ATMAKTIR, İFTİRADIR.
Neden hata olur, çünkü bu konuda hiçbir bilgimiz yok. Bilgimiz olmayan bir şeyi, nasıl olurda Allah a nispetle söyleriz. Allah ne diyordu. Benden şer gelmez. Başınıza gelen kötülük, sizlerin yaptıklarınızdandır diyordu. Bu durumda nasıl olurda, Allah a böyle bir adaletsizliği nispet ederek, kendi hatalarımızı gizleriz. Küçücük çocuğun yanarak yurtta ölmesini, NASIL OLURDA ALLAH IN TAKDİRİ DERİZ VE ALLAH IN ÜSTÜNE SUÇÜ YÜKLERİZ. Bu kadar m ı azgın nefislere sahip olduk, bu kadar mı Kur’an dan uzaklaştık.
Kader konusu gerçekten çok hassas bir konu. Onun içinde bilmediğimiz bir şeyi, hele hele adaletsiz bir düşünceyi, lütfen Allah a nispet etmeyelim. Allah Kur’an da geleceği bildiğini söyler ama Allah ın geleceği görmesi, önlem almayacağı anlamında elbette değildir. Onun içinde bizlere elçiler ve kitaplar göndererek uyarmıştır. Sırf imtihanımızda başarılı olalım diyedir, Allah ın bu çabası. Çok dikkat çekici olan ise, Allah ın takdir ettiği ömürde, bazen kısaltmalarında yapıldığı, ama hepsinin kayıt altında olduğu, bilindiği bilgisini de verir bizlere.
Fatır 11: Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. BİR CANLIYA ÖMÜR VERİLMESİ DE, ONUN ÖMRÜNDEN AZALTILMASI da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır (Diyanet vakfı meali)
Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah her kulu için, gerekli ve adaletli bir ömür belirlemiştir. Elbette Allah bu ömrün yaşanmasını, kullarına imtihanları gereği kendilerine bırakmıştır. Örneğin kendi isteğiyle intihar etmeleri gibi. Ya da bir kişinin, diğer bir kişiyi değişik nedenlerden öldürmesi gibi diyebiliriz. Bizlerin yaptığı hatalar neticesinde, bir başkasının başına gelen bir musibet, kötü bir durumun, asla Allah ın bir diğer kulu için yazılan kaderi/takdiri olamayacağını bilmeliyiz. Ne yazık ki ayetlere öyle anlamlar veriyor ve bu yolla batıl inançlarımıza kanıt yaratmaya çalışıyoruz ki, ayetlerin anlamları farklılaşıyor.
Hadid 22: Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. (Diyanet vakfı meali)
Bu ayette örnek gösterilerek, Allah ın her şeyi önceden yazdığını ve bizlerin bu yazgıyı yaşadığımızı söylüyorlar. Hâlbuki bu ayette dikkat ettiyseniz, başınıza gelen yalnız musibetlerden, yani cezadan bahsediyor. Allah bu musibetleri, yani cezayı neden verdiğini bir ayetinde açıklamıştı. Kendi ellerinizin yaptıklarınızın karşılığı demişti. Allah adaletsiz değildir. İncir çekirdeği kadar yapılan bir şeyin karşılığını alacaksak, Allah ın vereceği musibetin, cezanın nedenini doğru anlamalıyız.
Allah bizlere üç şey için musibet verebilir. İMTİHANIMIZ İÇİN. YAPACAĞIMIZ KÖTÜ BİR ŞEYİ YAPMADAN, UYARI OLSUN DİYE. YA DA YAPTIKLARIMIZIN KARŞILIĞI, CEZA OLSUN DİYE. Bunların hiç birisini bizler takdir edemeyiz, nedenlerini bilemeyiz. Ama kendi yaptıklarımızı çok iyi biliriz. Eğer bizler, başımıza gelen tüm bu musibetlerden dersler almak istiyorsak, YAŞANTIMIZDA BAŞIMIZA GELEN MUSİBETLERİN, ASIL NEDENLERİNİ ARAŞTIRMALIYIZ. Eğer araştırmadan, ders çıkarmadan gerçeklere gözlerimizi yumarak, BUNLAR ALLAH IN TAKDİRİDİR, KADER DİYEREK, ALLAH IN ADALETİNE SAYGISIZLIK YAPAMAYA DEVAM EDERSEK, bilelim ki bu musibetler hem kişisel olarak, hem de toplum olarak, başımızdan hiç eksik olmayacaktır.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK