Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Rammsteın - İh Libe Raymştayn
Alman panzeri Rammstein endüstriyel metal'in bayrağını zirveye taşımaya devam ediyor. En son geçen sene "Reise, Reise" ile hayranlarını mutlu eden grup şimdi "Rosenrot" ile karşımızda.
DİL BARİYERİNİ ATLAYAN GRUP
Almanca gibi kaba bir dil bu dünyada veya bu galakside var mı bilmiyorum. Bildiğiniz gibi, Almanlar "seni seviyorum" gibi dünyanın en güzel cümlelerinden birini "İh Libe Dih" şeklinde söylüyorlar, gerçi ona söylemek te denmez, böğürüyorlar desek yeridir. Diyelim ki Almanca diye bir dil yok, oldu da bu romantik ortamda sevgilinize "ih libe dih" dediniz, orda sizi bırakmazsa ben de bu aşk meşk olaylarından anlamıyorum! (anlamıyorum, o ayrı) Faust'un yazarı Goethe'ye, William Tell'in yazarı Schiller'e ve bir çok Alman üstada ayıp olacak ama biz Rammstein'ın başarısının altını çizmek için belirtelim; sonuçta elinizde doğru dürüst sevdiğini dile getiremeyen bir dil var ve dünyadaki tüm popüler müzik grupları gibi siz de İngilizce'nin hakim olduğu bir piyasada yarışıyorsunuz... Bu noktada Almanca şarkı sözleriyle bir grup nereye gelebilir? Bu sorunun yanıtı Rammstein'dan önce "hiç bir yer" hatta "hadi ordan!" idi. Rammstein'ın neden Almanca şarkı sözü yazdığına dair açıklamayı Till Lindemann şöyle dile getiriyor; "Hiçbirimiz İngilizce bilmiyorduk ki. Nasıl yazalım?" Bu açıklamaya rağmen Almanca kullanımının Rammstein'ın müzikal devrimindeki cesur hareketlerden en önemlilerden biri olduğunu kabul etmeliyiz. Rammstein bu dili öylesine iyi kullandı ki, sadece Rammstein'ın sözlerini daha iyi anlayabilmek için bu dili sadece RTL-Sat1 gece yarısı filmlerinden tanıyan bir kitle Alman Kültür Merkezi'nin açtığı kursları tıkabasa doldurdu
Fakat bu dil mevzusunun açtığı yol açtığı başka bir durum vardı, grubun saldırgan duruşu, farklı yerlere çekilebilecek sembolik şarkı sözleri ve kullandıkları sert imaj Almanca'yla birleşince akla ister istemez İkinci Dünya Savaşı'nı başlatan, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olan nazileri getirdi. Başta Alman medyası olmak üzere herkes grubu Nazi ve faşist olmakla suçladı. Hatırlarsanız "Reise, Reise"dan sonra eski yazı işleri müdürümüz Özlem Gürel bu konuya parmak basmış, bir paragraf süren, ciddi IQ gerektiren cümleleriyle "Faşist olsalar ne olacak, sonuçta yaptıkları müzik herşeyin üstünde"ye bağlamıştı, ya da ben öyle anlamıştım, emin değilim
Bu suçlamalardan nasibini alan tek grup Rammstein değil. Yıllar boyunca bir çok grup sağcı olmakla, hayranlarını yanlış politikalara yöneltmekle, militarist olmakla suçlanmıştır ve flash flash... bunun sorumlusunu açıklıyorum; müzik medyası! Müzik maalesef kağıt üzerinde, Japoncadan veya Mısır hiyeroglifinden farksız duran nota dediğimiz "şey"lerden oluşan bir şeydir. Şarkı sözleri deseniz, hepsini yazsanız bilebir sayfanın onda birini anca doldurur. Sinemada olduğu gibi ortada 100 sayfalık alt metinlerle ve sembollerle dolu bir senaryo yoktur, edebiyatta olduğu gibi sayfalarca süren cümleleler yoktur, resimde olduğu gibi ortada gözle görülen bir şey de yoktur. Yani; kulağınızdan içeri giren notaların büyüsünü açıklamak için yazı yazmak son derece can sıkıcı bir iştir ve müzik yazarları önlerindeki boş kağıdı doldurmak için bir şeyler bulmak zorundadırlar. Ha sen geç bunları, araştırmışa benziyorsun, bu adamlar gerçekten faşist mi diye soruyorsanız, benim tek yanıtım olabilir; 6 kişilik grupta askeri vazifesini yapan tek kişi Christoph. Bilmem anlatabildim mi? Anlatamadıysam bir de grubun menajeri olan Emu Fialik'in zenci olduğunu söyleyeyim, salağa yatıp "ne alaka" diyorsanız Paul Landers'tan bir replik koyayım: "İspanyol olsaydık bu tip şeyler söylemeyeceklerdi".
RAMMSTEIN'IN BAŞARISININ ARDINDAKİ 2 SIR!
Elbette alevli şovları, fetiş duygular yaratan klipleri, öfke marşlarına dönüşen muhteşem besteleri ve David Lynch'in "Lost Highway" filminde 'Rammstein' parçasını kullanması zafer yolunda işlerine yaradı ama grubun tarihine baktığımızda bu başarının altında çok daha önemli olan iki sırrı çok net bir şekilde görebiliyoruz. Grup 1994'de kuruldu, yani çok da eski sayılmaz ama arka sayfada görebileceğiniz üzere bu kuruluş esnasında hepsi 30'lu yaşlardaydı. Hepsi hayatın her türlü yanını görmüş, geçirmiş, belki de daha önemlisi yapmak istedikleri müziği tam olarak tanımlayabilen olgun müzisyenlerdi. Bu tip örnekler sert müzik tarihinde pek yokur, benim aklıma sadece 30'lu yaşlarda kurulan WASP ve Therapy? geldi.Gelelim ikinci sırra... Grupta şu ana kadar hiç bir eleman değişikliği olmadı. Otuz yaşını geçmiş, çoluklu çocuklu, çetrefilli hayatları yüzünden ruh hastası olma sınırına dayanmış altı adam, büyük paralar, büyük turneler, beklenmedik bir başarı... Ama altı kişi hala sımsıkı birbirine bağlı! Üstelik röportajlarında grubun kuruluş aşamasında her elemanın evliliklerini, çocuklarını, vesairelerini bir kenara atarak hayatlarını Rammstein'a adadıklarını görebiliyoruz. İşte bu sahalarda görmek istediğimiz bir hareket. Grubun müziğine ne kadar sağdık olduğunun bir göstergesi. Evet, hepsi farklı müziklerden etkilenmiş adamlar, hatta Flake* metal müzikten nefret ettiğini üstüne basa basa söylüyor ama ortada, hayatlarındaki birçok "normal" şeylerden vazgeçebilecekleri büyük bir sanat eseri var ve onlar da tüm büyük sanatçılar gibi o eser için kendilerini feda ediyorlar. Bize de, hayranlarına hayal kırıklığı yaşatmayan nadir gruplardan olan Rammstein'ın son eseri "Rosenrot"u alıp dinlemek ve her zaman olduğu gibi hayranlıkla içimizden "ih libe Raymştayn" demek düşüyor.
DOÄžU YÜCEL
TILL LINDEMANN - "Çelik Adam"
=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=-=
Till Lindemann metal'in en esrarengiz yıldızı. Rammstein'ın sahne lideri eşi görülmemiş bir içtenlikle konuşuyor. Porno, punk ve devrimci geçmişi hakkında...
Till Lindemann röportajlarında kendi hakkında fazla şey söylemez. Rammstein'ın esrarengiz sesi yaptığı müzik kadar korkunç. Şu anda Londra'nın Sanderson Hotel'inde, görkemli suitinin içinde oturuyor. Bir Almanca-İngilizce tercümanı da yanında çok sessizce bekliyor.
"Oh, Merhaba" diyor Lindemann, ayı tuzağına benzer bir tokalaşmayla birlikte. "Otur lütfen, kahve alır mısın?" elbette.
"Röportaj ziyaretlerinden yorulmuş olmaılısınız" söylevimize bariton bir ingilizceyle "fakat umursamıyoruz bu yorgunluğu" diyor ve yüzündeki hafif bir gülümseme ile "Biz Alman bir grubuz hala bu ilgi bizim için bir gizem" diye ekliyor.
Fakat "Alman" nedir ki? Doğu Almanya'da yani sosyalist bir ülkede büyüdünüz.
"Doğru. O hayatın bizde büyük bir etkisi var. Duvar devrildiğinde hayatımız daha da büyümüştü"
Batıyı kıskanarak mı yaşadınız?
"Ah evet, hepsi blue jeanler ve Matchbox arabaları ile ilgiliydi, fakat bizden mahrum bırakılan şeylerin en kötüsü bu değildi. Bazen batıdaki radyo istasyonlarını dinliyorduk, fakat çok gizli bir şekilde; çünkü bu yasaktı. Gizlice radyoyu çalıştırıyorduk fakat yaptığımız yasadışı idi. Sosyalist olmayan ülkelerin albümlerini satan "Black Market" vardı. Fakat bir albümün fiyatı bir aylık maaşımız değerinde idi."
Hangi grupları takip ediyordunuz?
"Kiss en önemlilerinden biri idi, ve hayatımın en heyecan verici anlarımı Rammstein onların alt grubu iken yaşadım. "SS" adında bir grup kurulmuştu orada ve isimleri "SS"Nazi Subayları'nı çağrıştırıyordu. İnsanlar onların küçük resimlerdeki devasa görüntülerinden korkuyordu, hayır, hayır. (kahkahalar)
Yani bir etkileri vardı.
"Elbette. Doğu Almanya'daki imajları yüzünden. Ortalama şehirlerde tarih hakkında herhangi bir ipucu yoktu ve "SS" veya Nazi kasklarının ne kadar kışkırtıcı olacağını anlayamadılar. Bu onların tarih bilgisi hakkındaki yetersizlikleri yüzünden. Onlara göre sadece bir destekti."
Peki Rammstein kışkırtıcı mı?
(Kafasını sallar)"Çok fazla da kışkırtıcı değil. Bir etkiye sahip olmak için düzendeki tabuları yıkıyor. Bu punk rock. Masadaki kaşığı masaya vurmak kışkırtıcıdır yasaklı bir ülkede. Punk Rock risk ve bulunduğun yerdeki insanları kapsar."
Yani sizi geliştiren otoriteden kurtulmak zorunda idiniz.
"O günler çok tuhaftı. Eğer bir müzik grubunun içinde iseniz, çalmadan önce bir komiteye öncelikle içeriğinizi onaylatmanız gerekiyordu. Başka bir şey yapmanız, herhangi bir doğaçlama veya farklı bir şey çalmanız başınızı büyük bir belaya sokardı. Parçalar arasında söylediğiniz sözleri bile resmen onaylatmanız gerekiyordu. Yani politika hakkında konuşmanız söz konusu bile değildi. İzleyicilerle çene çalabilirdiniz fakat başka hiçbir şey dokunulmaz değildi."
Fakat duvar yıkılmadan önce "First Arsch" adında bir Punk grubunda yer alıyordunuz.
"Evet, inanılmaz eğlenceliydi fakat tehlikeliydi. Şehrin dışında terk edilmiş binalar veya boş fabrikalar bulmamız gerekiyordu aletlerimiz kurmak için. Öyle ki fark edilirsek anında mekanı terketmeliydik. Konser olacak yerlerde dedikodular yayılırdı. Polisi gözlemek için casuslar ayarlamak zorunda idiniz ve unutmayın ki o dönemde telefonumuz yoktu ve öyle kolay değildi bu iş. (Geçmişe özlemle gülüyor) " Konseri verdikten sonra farklı yönlere siktir olup gitmemiz gerekiyordu.
Şu anda Rock yapmayı sıkıcı buluyor olmalısınız çünkü şimdi bu yasal.
"Hayır, fakat bugün herşey çok farklı. Kışkırtıcı pek çok şey ortalıkta sıçrıyor, fakat bu heyecan ve gerilim duygusu yaptığınız şeyleri kabul eden bir kültürde olmuyor. Green Day gerçekten iyi bir grup fakat o çatırdama burada yok." İngilizce olarak "Po,unkun gerçek ruhu gitmiş. Sex Pistols ile birlikte öldü ve şimdi artık bir ruhu yok."
Hiç tutuklandınız mı?
"Hayır, fakat bu konuda çok zekiydik. Kültür Şubesi'ne gidip filmlerle, ressamlıkla ve bazı kamufle edici müziklerle ilgili büyük şeyler yapmak istediğimizi söylerdik. Onlar "ah, kültür, iyidir" falan derlerdi. Sonra sadece bir demet grubu alırdık ve üçer parça çalmalarına izin verirdik. Bu iktidara karşı olmayışımız büyük bir etki oluştururdu."
Fakat babanız bir şairdi ve anneniz bir yazardı. Kesinlikle bu da bir faktördür...
"Evet fakat çok daha küçük yaşlarda. Gerçek planım derin denizlerde balıkçılıktı. Böylece babam oldukça nazik bir şekilde "Bunun hakkında düşümek ister misin? Belki biraz çalışmak, sanatla ilgilenmek..." gibi cümlelerle beni motive etmeye çalıştı. Gerçekten benimle birlikte sarhoştu. İşin gerçeği defterleri bana birlikte terketti veya ağaçların arasında esin almak için kaybolmamızı istedi. O zamanlar bununla ilgilenmiyordum fakat o benimle kaldı. Ona her zaman bir şekilde dönebileceğimi ve yazar olabileceğimi söyledim. Bir şekilde de oldum."
Şampiyon bir yüzücüydünüz fakat takımı bırakmak zorunda kaldınız. Bazıları bunun bir kas bölünmesi olduğunu bazıları da daha delice bir şey olduğunu söyledi.
"Floransa'da Avrupa Gençler Yüzme Şampiyonası'nda idik ve geceleri yangın çıkışından inip gece yarısı porno dergileri bulmak için o küçük sex-shop lara giderdik. Bir Doğu Alman çocuğunun rüyasıydı porno dergileri görmek, çünkü yasaktılar (kahkahalar). Koçlar bu konuda memnun değillerdi tabi."
Pornodan uzak mıydınız?
"Evet, ki büyük hayal kırıklığıdır. Kasabada sadece bir porno resmine sahip bir çocuk olarak büyüdüm. Bir "Hazine Adası" haritası gibi görünüyordu. (tercümanımızın defterinden bir sayfa yırtıp buruşturuyor.) Bu çeşit bir sayfa ki sayısız oğlan tarafından katlanmış, dokunulmuş, parmaklanmış bir halde. Bir başkasınınkine bakarken hep şöyle davranıyordu: "Pekala bana bir limonata al. bu çok uzun oldu, şimdi geri ver."
Kerrang Ocak.2006
Yüxexes Rammstein
ÇOÄžUMUZUN ALMANCA BİLGİSİ CEM YILMAZ'IN DA FAYDALANDIÄžI ALMANCA EÄžİTİM VİDEO KASETLERİYLE! SINIRLI AMA BAZEN BU EÄžİTİM BİLE RAMMSTEIN'IN ŞARKI SÖZLERİ HAKKINDA FİKİR SAHİBİ OLMAMIZ İÇİN YETERLİ OLABİLİR. SAHİP OLACAÄžIMIZ FİKİRLER NE HAKKINDA MI? SÖYLEMEYE CESARET EDİLEMEYEN ŞEYLER HAKKINDA... PORNOGRAFİ HAKKINDA...
1997 yılıydı, o sıralar PolyGram diye bir firma vardı, sonradan Universal oldu, onun Unkapanı'ndaki ofisinde yeni çıkacak albümleri dinliyorduk. PolyGram'ın o zamanlar Afşin Akın ve Alev Tamar'dan sonra yabancı müzik konusunda en yetkili ismi Sıtkı Sırtanadolu şöyle demişti: "Arkadaşlar yakında Almanya'dan RAMMSTEIN adında bir grup çıkacak, Marilyn Manson2ı falan unutun!" Öngörüsünün yarısı tuttu. Marilyn Manson'a birşey olmadı ama RAMMSTEIN diye muhteşem bir grup çıktı ortaya. "Herzeleid", "Sehsucht", "Live Aus Berlin", "Mutter" (ki en iyi albümleridir) ve "Reise, Reise" isimli albümler ile müzik piyasasındaki yerlerini sağlamlaştırdılar.
Peki neydi RAMMSTEIN'ı bu kadar büyük yapan? Dünya müzik piyasası için oldukça sert bir müzik ve İngilizce değil Almanca sözler. Buna rağmen RAMMSTEIN nasıl bu kadar büyüdü? Çok basit, bir çok Rock'n'Roll Circus grubu size olmayanıi olmasını istediğiniz ama hiç bir zaman yapamayacağınızı vererek. Kısaca, pornografi ile bunu başardılar. Pornografi deyince bir veya birden çok erkeğin bir veya birden çok kadınla halvet olmasının görüntüleri gelmesin aklınıza. Pornografi aslında insanın aklından geçen ama bir türlü gerçeğe çeviremediği şeydir, cesaret edemediği şeylerdir.
Sahnede 5 kaslı, 1 cılız adam, 2 saat çalıyorlar, sahnenin her tarafından alevler fışkırıyor, utanmıyorlar bir de lav silahı getiriyorlar sahneye. Birbirlerini yakıyorlar. İnanılmaz derecede monoton bir müzik, hiç RAMMSTEIN şarkısı içerissinde inanılmaz sürprizlerle karşılaştınız mı? Bütün albümlerini dinleyen bir kişi, yeni bir şarkıyı dinlediğinde şarkı içerisinde nelerle karşılaşacağını bilir. RAMMSTEIN'ın müziğinden klavyeyi ve vokali çıkarın, o müziğin hiç bir anlamı kalmaz. Ve tabi ki sözler! Her ne kadar Almanca'ya pek vakıf bir kişi olmasam da; Almanca eğitimim ortaokulda haftada gördüğüm iki saat almanca dersi ve Cem Yılmaz'ın da faydalandığı Almanca eğitim video kasetlerinden ibaret olsa da dinlerken bir şekilde anlamaya uğraşıyorum. Ve ortaya yine pornografi çıkıyor. Söylemeye cesaret edemeyeceğiniz şeyler.
Neyse bu kadar edebiyat parçaladıktan sonra gelelim grubun bize son armağanı olan ROSENROT albümüne. Dürüst olmak gerekirse "Reise, Reise" albümü bende büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. Çünkü, Alman bir grup değil de Amerikalı bir grup gibi takılmışlar ve grubun kimliği zedelenmişti. Şarkılar arasında bir bütünlük kuramıyordum. Bir türlü içine girememiştim bu albümün. "Rosenrot"da "Reise, Reise" ile aynı dönemlerde kaydedildiği için korkutuyordu beni. Ancak albümün ilk single'ı "Benzin" bu korkumu yenmemi sağladı. Çünkü gerçek bir "RAMMSTEIN" şarkısıydı. Hatta RAMMSTEIN'ın yazmakta geciktiği bir şarkı. Çünkü, "Benzin" tamamen RAMMSTEIN'ı anlatan bir şarkı.
Sonuçta grubun ismi 1993 yılında bir gösteri uçakları kazası sonucu 100'e yakın insanın öldüğü bir kasabadan geliyor, sahne şovlarının temeli ateş. Bu kadar yanan bir grubun "Benzin" d,ye b,r şarkı yapıp "ihtiyaç duyduğum, eroin değil / alkol değil, nikotin değil / hiçbir yardım değil, kafein değil / sadece dinamit ve terpetin / gazolin için yağ / kerosin gibi patlayıcı / bol oktanlı ve kurşunsuz / benzin gibi bir yakıt" demesinden doğal ne olabilir? Albümün açılış parçasının bu kadar coşkulu oluşu "Rosenrot"un bir hayli gaz bir albüm olacağının kanıtı oluyor ve karşımıza albümün en coşkulu şarkılarından biri çıkıyor: "Mann Gegen Mann" Hem ismi, hem de müziği ele aldığınızda omuz omuza savaşan askerleri anlatıyor gibi gözükse de şarkı eşcinsellik üzerine! "Küçük prens aklımda / Kraliçesi olmayan bir kral"...
Albümle aynı adı taşıyan üçüncü şarkı ile albümün temposu bir müddet düşüyor. "Rosenrot" şarkısı acıklı bir aşk hikayesini anlatıyor. Bir kız dağda kırmızı gül (rosenrot) görür ve sevgilisinden onu almasını ister. Sevgili de eşşek ya çıkar o dağa gülü koparır ama daha sonra bastığı kaya yerinden çıkar ve çocuk düşerek ölür. Ei kardeşim ne çıkıyorsun o dağa? "Nasuh Mahruki misin sen?" diyesi gelir insanın! 4. sıradaki şarkımız "Spring" ise "Atla" anlamına gelmekte ve köprüye çıkmış bir insanın atlamasını bekleyenleri anlatmaktadır. (Benzin'in klip hikayesi bu şarkıdan çıkmış olabilir mi?) CD çalarımızın ekranı beşinci şarkıyı gösterirken albümün en jiletli iki şarkısından biri geliyor karşımıza: "Wo Bist Du?" (Neredesin?) Geçenlerde bir dost meclisinde bahsetmiştim bu olaydan, eğer albümü dinlediğim dönemlerde aşk acısı çekiyor olsaydım kesinlikle atardım kendimi 5. kattan aşağı! "seni arayacağım ışığın arkasında / neredesin? / yalnız olmak istemiyorum / neredesin?" Abümün jiletli ikinci şarkısı ise bir önceki şarkı gibi doğrudan hitap eden, simgeler kullanmayan bir şarkı: "Stirb Nicht Vor Mir"(Benden Önce Ölme) ve bu şarkı bence albümün en sürprizli şarkısı çünkü çok ünlü bir konuk vokal mevcut, TEXAS grubundan tanıdığımız Sharleen Spiteri şarkıda Till abimiz ile düet yapıyor. RAMMSTEIN'ın bir röportajında dediği "Aşk şarkısı ana dilde söylenir" cümlesine uymuş ve Sharleen abla kendi partisyonlarını ingilizce söylemiş. Bu kadar baygınlık yeter diye düşünen grup karşımıza "Zerstören"(Yok et) isimli, ülkemizce ilgimizi en çok çekecek şarkıyı koymuş, zira şarkının başındaki sample bir Erzurum türküsü olan Huma Kuşu!!! Ne zaman Türkiye'nin önde gelen gazetelerinden biri bunu manşete taşıyacak çok merak ediyorum! Veya, Erzurum valisi RAMMSTEIN'ı şehirlerine davet eder mş? 8. sırada yer alan ve RAMMSTEIN için oldukça epik yapıda bir şarkı olan "Hilf Mir" (Bana Yardım Et) anladığım kadarıyla evde yangın çıkaran bir çocuğu anlatıyor. (Demiştim Almancam çok iyi değil diye!) Ama bir sonraki şarkının "Te Quiero Puta" (Seni Seviyorum Fahişe) ne demek istedğini arhatlıkla anlayabiliyorum, ispanyolca olmasına rağmen! Şarkıda yer alan trompet ve bayan vokaller şarkıyı aşırı eğlenceli kılıyor. 10. sıradaki "Feuer und Wasser" (Ateş ve Su) ile albümün temposu düşüyor, şahsi olarak yine aşkın anlatıldığı bı şarkıyı yavan bulan bendeniz kapanışta yer alan "Ein Lied" (Bir Şarkı) içinse muhteşem bir vedalaşma şarkısı diyebilirim. Çünkü doğaçlama kaydedilen bu şarkıda grup çok güzel bir şey anlatmış: "günahsız yaşarsanız / ve bir diğerinize elinizi verirseniz / gözlerinizi kısarak güneşe bakmazsanız/ bir şarkı sizin için çalacak / biz kulaklarınızın köleleriyiz / biz müzik için doğduk / ne zaman üzgün olursanız / sizin için çalarız"
Şimdi diyeceksiniz, ne diye şarkıları değil de sözleri anlattın diye. Grubun gitaristi Paul Landers, Live Aus Berlin DVD'sinde şunu söylüyor. "Müzik ne kadar yumuşaksa o kadar yumuşak söz yazarız; müzik ne kadar sertse o kadar sert söz yazarız"
O yüzden müziği tarif etmektense sözleri anlatmak daha kolay geldi...
Not 1: "Zerstören" şarkısından bahsederken espri yapacağım diye sözlerin içinde yer alan bir kıtayı es geçmişim buyrun: "kör bir kızla karşılaştı / çok iyi anlaştılar, acılarını paylaştılar / adam kayan bir yıldız gördü / ve kızın görebilmesini diledi / kız gözlerini açıt / ve o gece adamı terketti."
Not 2: Bir yerlerde "RAMMSTEIN bu yaz geliyor oğlum" diye bir şey duyarsanız, prim vermeyin. 2006'da turneye çıkamyacaklar. Ha, birileri reddedemiyecekleri bir teklifte bulunursa onu bilemem!!!
Erdem Çapar - Şubat 2006 Yüxexes Dergisi
Richard - The Gauntlet
THE GAUNTLET: Son zamanlarda ne ile meşgulsun?
RICHARD: Aslında pek çok şeyle. Şu aralar bir yan proje ile meşgulum.
THE GAUNTLET: Peki nedir bu proje.
RICHARD: Kulağa ne gibi geliyor? Farklı parçalar üzerinde çalışıyorum. Bunu bir "solo" olarak adlandırmak istemiyorum. Yeni bir proje ve her şeyi kendim yapıyorum. Bazı zamanlarımı İsveç'te prodüksiyonla geçiriyorum. Kesinlikle meşgulum. Rammstein'ın bu yıl verdiği arada gerçekleştiriyorum bunu. Bütün bu yıllardan sonra bir araya ihtiyacımız olduğunu hissettik. Diğerleri şimdi tatildeler.
THE GAUNTLET: Bu gayet iyi. Sanırım 13 yıl sonra ara vermenin zamanıydı. Çalışma ve turne esnasında, Rammstein'ın ne olacağına odaklanmış oluyorsunuz.
RICHARD: Evet bu. Birbirimizden biraz uzak olmamızın tam zamanıydı. Biz neredeyse aralıksız bir şekilde birlikteyiz. Özellikle bu grupta durumlar bazen gerçekten zor oluyor. Biz çok fazla karmaşık konuşmalarla dolu bir demokrasi içinde çalışıyoruz. Yani gerçekten tam bu anda ara vermenin tam zamanıydı. Geçen yıl "Reise, Reise" geldi, bu yıl "Rosenrot" ve yakında da bir Live-DVD geliyor, yani bir ara vermenin zamanı. Biraz dinlenmek için iyi bir zaman.
THE GAUNTLET: Yeni grubunun adı nedir ve neyin nesidir?
RICHARD: Projenin adı "Emigrate (Göç Etmek)". New York'ta benimle birlikte yaşayan, tamamen benden esinlenmiş bir şey. Karışık fakat Alman'dan daha çok Amerikalı. Alman yönünü duyabilirsiniz, fakat ben ingilizce söylüyorum. Daha fazla melodik olduğunu söyleyebilirim. Herşeye rağmen kulağa tam olarak nasıl geleceğini bilmiyorum. Ben sevdim. İlk kez bir projeyi başından beri organize ediyorum. Gerçekten bunu hayata geçirmekle çok ilgilendim. Bir kayıt yapmanın ne kadar zamana ve ne kadar emeğe malolduğuna kimse inanamaz. İnsanlar bunun gerçekten değerini bilemezler. Fakat bundan şikayetçi olmak istemiyorum, ben mutluyum.
THE GAUNTLET: Bu yüzden mi New York'tasın? Herkesten, herşeyden bir süreliğine uzak kalmak ve manzarayı değiştirmek için mi?
RICHARD: Aslında New York'a bir kaç yıl önce taşındım. Benimle ilgili olan şey, pek çok malzemeyi dışarıda bıraktığımı hissediyorum. Rammstein'ın içinde sürekli bir yarış halindesiniz ki bu iyi bir şey. "Mutter" kaydında olduğumuz sırada grubun içinde çok fazla gerginlik yaşandı. Bırakmak zorundaydım. Uzaklara yerleşmemin bir sebebi bu. Eğer bu grup ayakta kalacaksa nefes alması için ben uzaklaşmalıydım. Bu zamanlarda grupla evli olmuştum ve işler yolundan çıkıyordu.
THE GAUNTLET: Rammstein'dan uzaklaşıp biraz akışına bırakmak zor değil miydi?
RICHARD: Evet, sürekli kontrol etmek isteyen biri için bu zor gerçekten. Dürüstçe söylemek gerekirse, akışına bırakmak benim sağlığım içn ve diğerlerinin hatrı için önemliydi. Benim türümden kişiler, eğer bir vizyon varsa dikkatsizce sadece bunun için uğraşır. Eğer demokratik bir grupta iseniz herşeyi diğerleri ile tartışıp kararlaştırmak zorundasınız. İnsanlar kendi fikirleri ile gelir ve bazı şeyleri değiştirip farklı bir şeyler denemek isterler. Akışına bırakmak önemliydi ve şimdi kendimi çok daha iyi hissediyorum. Her zaman orada olmak zorunda değilim. Yeni albümlerde eşit miktarda çalışıyorum, herkes böyle yapıyor ve bu iyi bir şey. Haklısın akışına bırakmak zor ama hayat bu.
THE GAUNTLET: Rammstein Amerika'da da bir turne desteği olmamasına rağmen yeterince büyük. Bunun nedeni nedir?
RICHARD: Teşekkür ederim. Biz zaten "Rosenrot" albümü için bir turne düzenlememe kararı almıştık. İkinci olarak biz bir ara verdik. Bir Alman grubu olarak, Amerikalı gruplardan farklı bir role sahibiz. Amerika piyasası, Avrupa piyasasından çok daha güçlü. Amerika'da çok fazla turneye çıkmanız gerek artı bizim Avrupa'da da geniş bir turne programımız oluyor. Bir Alman grubu olarak Amerika turnesi düzenlememiz için çok fazla enerji harcamamız gerek. Bir kaç kez bunu yaptık ve kolay olmadı. Bu yüzden son zamanlarda daha fazla Avrupa piyasasına yoğunlaştık. Radyolarda yer almıyorsanız turneye çıkmak zorundasınız. Fakat bizim yeterince vaktimiz yok çünkü yoğunlaşacak çok fazla piyasa var. Bu piyasadan çıktığımız anlamında değil ama sadece sahip olduğumuz güce göre yoğunlaşmalıyız.
THE GAUNTLET: "Rosenrot"un büyük bir kısmı "Reise, Reise" çalışmalarından kalan parçalar.
RICHARD: Evet, fakat biz uzun kayıtları sevmiyoruz. Bu kez kayıtlı çok fazla parçamız vardı. Öncelikle "Reise, Reise" konseptine en fazla uyan parçaları seçtik. Bu içlerindeki en iyi parçalar değil, fakat "Reise, Reise" için en iyi parçalardı. Gerçekten çok iyi 6 parçamız vardı ve bunlar "B-Side" olmak için fazla iyi parçalardı. Bunlara ne ekleyebileceğimizi görmek için geri döndük. 3 ay boyunca tekrar stüdyoya girdik ve gerçekten güzel 6 parça daha yaptık. İlk etapta albümün ismini "Reise, Reise 2" olarak düşündük. Fakat sonra bunun farklı bir ruhsal havada olan farklı bir albüm olduğunun farkına vardık. Sonunda "Rosenrot" ismini verdik.
THE GAUNTLET: Yani bunun kendi başına bir albüm, "B-Side" parçalardan oluşan bir materyal değil.
RICHARD: Ben gerçekten o şekilde görmüyorum. benim için kendi başına duran bir albüm.
THE GAUNTLET: Rammstein'ın bu albümü hemen yayınlamasının sebebinin, plak şirketinizin kontratını yerine getirmek ve grubun daha iyi bir kontrat için serbest kalmasını sağlamak olduğu haberinin bir doğruluk payı var mı?
RICHARD: [kahkahalar] Aslında daha iyi bir kontrat için görüşmeye şu anda ihtiyacımız yok. Bunu aceleye getirmedik. Bu Rammstein'da gerçekten sevdiğim şeylerden biri. Bunlara fazla takmıyoruz. Bizim tek isteğimiz gerçekten harika bir şey teslim etmek. Eğer müziğimizi dinlerseniz, videolarımızı izlerseniz ya da sahne şovlarımızı görürseniz miktar ile değil de kalite ile ilgilendiğimizi anlayacaksınız. Şöyle demeliyim ki, "Rosenrot"u dinledim, farklı fakat hala kendi halinde harika bir albüm. Sorunuza dönecek olursak şimdi serbetiz, bu kontratta yer alan son albümdü. Yayınlanmak üzere olan bir DVD'miz var. 12 yıl çaldıktan sonra artık baskı görmüyorsunuz.
THE GAUNTLET: Adeta bu Rammstein'dan duyacağımız son kayıtmış gibi konuşuyorsun.
RICHARD: Hayır, hayır, hayır. Kesinlikle geri döneceğiz. Söylemek istediğim yeni bir şey yapmak zorunda olduğumuza dair bir baskı yok üzerimizde. Kesinlikle 2007'de buluşacağız ve yeni bir albümün kayıtlarına başlayacağız. Turneye çıkmak gibi şeyleri tartışacağız.
THE GAUNTLET: Bence "Rosenrot"ta,"Reise, Reise"ya oranla daha gösterişsiz ve yumuşak gitar riffleri var. Fakat aynı zamanda daha brutal ve akılda kalıcı.
RICHARD: Bu iyi bir şey. Bu albümde gerçekten ilginç şeyler var. İlk kez farklı bir dilde, İspanyolca söylüyoruz. "Don't Die Before I do" düeti var ki bence birlikte çizgiyi aştığımız şeylerden biri. Şarkıyı seviyorum, güzel bir şarkı yani beni yanlış anlamayın. Sanırım kendimizi durdurmak için bu güzel bir yer.
THE GAUNTLET: Düette neden Bobo kullanılmadı.
RICHARD: Şarkı çok önceden yazılmıştı. Rammstein'dan çok farklıydı. Till parçayı çok sevdi Rammstein olarak deneyip deneyemeyeceğimizi sordu. Aklımızda düet için belirli bir kadın ismi yoktu, sonra yapımcımız Jacob Texas'ın Sharleen Spiteri'sinden söz etti. Böylece şarkıya girdi ve birlikte güzel bir şey ortaya çıktı.
THE GAUNTLET: Rammstein hala "Reise, Reise" ile adaylıklar ve ödüller alıyor. Hangi ödül daha anlamlı.
RICHARD: Dürüst olmak gerekirse hayatta istediğim tek ödül Grammy. Biraz kendini beğenmiş olabilirim ama bir Grammy almayı çok isterdim. Bir Alman grup olarak sadece aday olmak bile kesinlikle bizi gururlandırdı. Her zaman yeterince aday olduğumuzu ve gelecek sefer bir tane kazanacağımızı düşünürüm. Bu zamanlar albümümün kayıtlarındaydım bu yüzden törenlere katılma sıkıntısına girmedim. Diğerleri tatillerinin tadını çıkarıyorlar. Komik olan, görünüşe göre hakkımızda dava açılan bir şarkı ile aday olmamız.
THE GAUNTLET: Evet, gerçekten çok ilginç bir hikaye.
RICHARD: Hakkında "Mein Teil"ı yazdığımız kişi söylentilere göre bizi dava etmiş. Komik olan Almanya'da onun hakkında bir film var. Mahkemeye gitti ve filmi durdurdu. Bizim hakkımızda ise ne yapabileceğini görmek ilginç olacak. Bunun nasıl mümkün olduğunu gerçekten anlamıyorum. Bütün filmler ve şarkılar gerçek olaylar hakkında yazılır veya her neyse. Brini nasıl dava edebilirsin? Sadece ondan esinlenildi diye. Bu tuhaf. Başlangıçta filmi durdurmasının mümkün olmadığını düşünüyordum, fakat bir kaç hafta önce durdurduğunu okudum.
THE GAUNTLET: Şarkılar gazeteciliğin başka bir biçimidir. Temelde okuduğun bir şey hakkında bir şeyler yazarsın.
RICHARD: Aynen! Aynen. Pek çok insanın Charles Manson hakkında şarkısı var ve onun cinayetlerini dile getiriyorlar. Davanın henüz resmi işleme koyulup koyulmadığını bilmiyorum, fakat o bunu istiyor. Duyduğuma göre onun hikayesiyle başarılı olduğumuzu düşünüyor ve para talep ediyor.
THE GAUNTLET: "Mein Teil" videosu onu betimlemiyor.
RICHARD: Hayır, aslında aklımızdaki buydu. Ama farklı bir şeyler yapmak istediğimizi düşündük. Herkes 30 dakikalığına ne yapmak istiyorsa, o an ne hissediyorsa yapacaktı. Herkes başka şeyler yaptı, herkes farklı şeyler yaptı. Bir diğerimizin ne yaptığından haberimiz yoktu.
THE GAUNTLET: Grup videolarında kasten mi tartışmalara yol açıyor.
RICHARD: Genel olarak bunu yaptığımızı düşünmüyorum. Avrupa'da mesleğimizin bir parçası olarak kışkırtıcı olabiliyoruz. Sanırım hep bir konunuz olmak zorunda ve bazen çizgilerde ilerliyorsunuz. Bu satacak mı veya doğru mu diye düşünemiyorsunuz. Bu şekilde düşünmem. Sadece çok iyi durmasını isterim. Bence grupta sahip olduğumuz dinamizm gerçekten harika. Ne zaman bir araya gelsek pek çok farklı şeyle dönmüş oluyoruz. Sanırım bu grubumuzdaki kimyanın parçası. Bı kışkırtıcı...
THE GAUNTLET: ...
RICHARD: Evet, kesinlikle değiştirmemiz gerekn şeyler var. MTV'nin kesin kuralları var. Silahlara izin vermiyorlar. 9/11'den sonra bir banka soygununu anlatan "Ich Will" videosu ile başımız belaya girdi. Patlayıcıları ve malzemeleri sevmediler. Biliyorum başımıza çok fazla bela aldık, onlar malzememizi değiştirmek istediler fakat biz yapmadık. Bazen videodakilerin can yakıp yakmayacağı beni ilgilendirmiyor. Fakat diğer zamanlar şöyle diyoruz "biliyor musunuz, gerçekten bunu yapmamız gerektiğini sanmıyorum".
THE GAUNTLET: "Rosenrot"tan üç video şimdiden yayınlandı. Yayınlanacak başka video var mı?
RICHARD: Sharleen ile olan düet için bir video yapacağız.
THE GAUNTLET: "Mann Gegen Mann" videosu bir hayli homoseksüellik içeriyordu.
RICHARD: Bu en iyilerinden biri. Gerçekten lanet bir eşcinsel gibi görünüyoruz. ideonun yönetmeni Prodigy'nin "Smack my Bitch up" videosunu da çeken Jonas Akerlund. Gerçekten harika bir iş çıkardı. Onda farklı olan şeylerden biri de gerçekten ne yaptığını bilmesi. Herşeyi kendi yapıyor. Herşey üzerinde harika bir ritmi var. Tamamen çok ilginçti. Gerçekten videoyu çok sevdim.
THE GAUNTLET: Videoların konularını kim belirliyor?
RICHARD: Jonas'ın fikriydi. Çok eğlenmek ve herkesi çıplak görmek istedi. Çoğunlukla fikir gruptan çıkıyor fakat bu kez tamamiyle onun fikriydi.
THE GAUNTLET: Yağlanmak ve 20 çıplak adamın arasında sürtünmek nasıl bir duyguydu?
RICHARD: [kahkahalar] Kulağa çok homoseksüel geliyor. [kahkahalar] Başlangıçta çok garipti çünkü sette bir sürü adam vardı. Fakat bir süre sonra bu duruma alışıyorsunuz. Hepimiz çıplak doğduk. Apartmanımda etrafta çıplak bir şekilde koştuğumu hatırlıyorum.
THE GAUNTLET: Bu aralar 'Madness is Catching' adlı bir filmde yer aldığınıza dair bir haber okudum.
RICHARD: Doğru değil. Henüz böyle bir şeyde yer alıp almamak hakkında bir karar vermedim.
THE GAUNTLET: Keşke konserlerde alevli gösterilerle ortaya çıkmasaydık dediğiniz oluyor mu?
RICHARD: Başlangıçta, performansımızdan çok şey götürdüğü gibi pek çok problemim olmuştu. Bir müzisyen olarak olabildiğince saf olmalısınız. Gerçekten dengeyi kurmak için çok uğraştık. Bir süre sonra alevlerle ne yaptığımızın farkına vardım. İnsanlar bunun Rammstein olduğunun farkındalardı. Artık değiştirmek istemiyorum. Bu Rammstein'ın bir parçası. Bunu yapmak eğlenceli. Bütün o mekanizma arasında hareket etmek çok zor. Ayrıca gerçekten pahalı fakat Rammstein'ın gerekli bir parçası. Eğlendirmek için büyük gösteriler hazırlamaya bayılıyoruz
Columbine katliamı ile rammstein ilişkisi mutluka okuyun!
Columbine
20.04.1999 dünyayı alt üst eden tarihlerden biriydi. Çünkü o tarihte Eric ve Dylan ikilisi Columbine okulunda 13 kişiyi öldürmüşlerdi. Kim suçlu kim suçsuz kim kurban kim avcı bu olayda? İlk önce Eric ve Dylan'in kısaca bahsederek başlayalım
Eric David Harris
09.04.1981 tarihinde dünyaya geldi. Columbine'de faciaya ya sebeb olurken 18 yaşındaydı. Eric küçüklüğünde problemli bir çocuktu. Eric okulda hep dışlanırdı, millet alay eder gülerdi, çünkü Eric "değişikti". Okuldakiler ona gülmekle kalmadı ve okul sonrası onu döverlerdi. Kimse o zaman DUR demedi, sonra o asil o dur demeyen, asıl suçlu insanlar suçun altından kalkmak için Rammstein ve Marilyn Manson hatta Doom oyununu suçladılar. Eric bu nefret ve sinirle baş edemediği için bir takım ciddi depresyonlara maruz kalmıştır. Bu nefret ve kinle, askerliğe olan sevgisi büyümüştür. Eric, Doom 2 deki gibi insanları kurşuna dizmek isterdi ve bunun hayalinden büyük zevk alan birisiydi. Sonra kararını verdi ve liseyi bitirince askeriyeye girecekti. Asker olup serbestçe adam öldürebileceğini düşünerek heveslenirdi. Ama hevesi kursağında kaldı. Eric'i kullandığı anti-depresif, sinirleri gevşetici ve uyuşturucu ilaçlar (Luvox, Prozac) askeriyeye girmesini engellemişti. Askerlik hayelleri biten Eric bir hayli üzülmüştü. Bu ilaçları, cok küçükken zihinsel sorunlar yaşamış ve terapi görmüştü. Bu olaylardan sonra Eric, toplumdan dışlandığı için, çevresindeki insanlara karşı nefret duygusu beslemeye başladı. Önceden herkes eşittir diyen Eric, hrıstiyanlara, siyahilere karşı nefret duygusu üretmeye başlar. Ve sonunda ister istemez Nazi olur.
Dylan Bennett Klebold
11.09.1981'de dogdu. Dylan çok sessiz, içine kapanık bir çocuktu. Dylan'de Eric gibi okulda dışlanan birisiydi. Fakat Dylan uzun (190cm) olduğu için, okulda Eric (178cm) kadar fiziksel işkence görmedi. Dylan çok içine kapanık, sakin ama bir o kadarda kırılmuş, kin taşıyan bir gençti. Bu saflıkla Eric ile tanıştı. Eric Dylan'a baskı yapan biriydi, ama asla kullanmadı. Yani Eric ile Dylan birbirlerini tanimasaydı Eric yine belki okulu mermi yağmuruna tutardı, ama Dylan asla. Dylan safkanlı birisiydi, ama kurallara uymasını da bilirdi. Eric ile arkadaşlığı yüzünden en az onun kadar öfkeli ve sinirli bir genç oldu. İsyankar bir yapıları vardı. Onlara yapılan haksızlığın sonucu, insanlığa karşı kin beslemelerine sebep oldu. Dylan'de sonunda 'nazi' oldu. (fakat Dylan'in annesi Yahudi idi).
İkili
Eric ve Dylan ikilisi o kadar zekiydi ki, okuldaki kitap kasalarının şifrelerini unutyuklarında, öğretmenlere sormak yerine, okulun bilgisayar sistemini hackleyip, kasa şifrelerini bulup açıyorlardı. Matematik en güçlü yanlarıydı. Ölumcül ikili facia oncesi ayrıntılı bir plan yapıp çizdiler. Propan ( C3H8 ) bombaları yaptılar, bunları okulun her bir köşesine yerleştirdiler, ama patlatmadılar. O bombaların hepsi patlatılmış olsaydı, yetkililerin yapmış olduğu açıklamaya göre en az 300 kişi hayatını kaybederdi. Facia günü için 20 Nisan'ı (benimde doğum günüm) seçtiler, çünkü bu tarih Adolf Hitler'in doğum günüydü...
Facia Günü
20 Nisan 1999'da okula gitmeden önce Bowling salonuna gittiler ve rahatça bowling oynadılar. Göz tanıklarına göre her strike atışlarında "Sieg Heil" diye bağırıyorlardı. Ve psikopat bir şekilde gülüyorlardı. Sonra okula girmeden önce bu ikili Brooks Brown'e rastlar. Brooks'u aslında Eric pek sevmez ama Dylan'ın arkadaşı olduğu için Brooks' a şu lafları söyler: "Brooks, bugün okuldan uzak dur, sen iyi birisin" der. Brooks ise : "olamaz, ben nasıl kaçarım okuldan? Öğretmenlerim, annem babam ne der" diye itiraz eder. Eric bunu şöyle yanıtlar : "Sadece gelme diyorum, benden o kadar…" der. Bu kısa diyalogdan bir sure sonra saat 11:00 sıralarında ikili okulu basar. Kafeteryadan sonra kütüphaneye dalarlar. En çok kurbanlarını kütüphanede edinirler.
Kütüphaneden sadece 1 kız canlı kurtulur oda dışarı çıktığında kameralara ağlayarak şöyle açıklama yapar: "Yanımdaki kıza; 'Allah'a inanıyor musun haa?' diye bağırdı. O kızında 'evet' inanıyorum demesi üzerine psikopat bir kahkahayla silahı kızın başına dayar ve ateş eder. Sonra sıra bana geldiğinde bana da sordu: 'Şimdi sen Allah'a inanıyor musun?' diye. Bende düşündüm ve dürüstçe 'evet' dedim. Sonra Dylan' a beni öldürmemeleri için yalvardım". Ve tuhaf bir şekilde Dylan bu kızı serbest bırakır ve öldürmez. Sonra kütüphanede polislerin etraflarını sardıklarını görünce, ve çıkar yolu olmadıklarını anlayınca, ikili intihar eder. Önce Eric silahını ağzından kafasına sıkar. Sonra Dylan TEC-09 sini kafasına dayar…
Eric'in 20.04.1999 için yaptığı plan
Eric'in el yazısıyla saldırı notları
5:00 Yataktan kalkış
6:00 KS' de buluşmak
7:00 ReB 'in ( Eric'in takma adı) evine gitme
7:15 Eric propan almak için gidecek bende gaz almak için gideceğim
8:30 Geri Eric'in evinde buluşacağız
9:00 Araba hazırlanacak
9:30 Silahlanma çalışması yapılacak
Dinlenme
10:30 4 tane şey yerleştireceğiz
11:00 Okula gideceğiz
11:10 Duffel torbalarını kuracağız
11:12 Arabaların yanında bekleyip, silahlanacağız
11:16 HAHAHA
Kurbanlar
Cassie Bernall, Steve Curnow, Corey DePooter, Kelly Fleming, Matthew Ketcher, Daniel Mauser, Daniel Rohrbough, Rachel Scott, Isaiah Shoels , John Tomlin, Lauren Townsend, Kyle Velasquez, Dave Sanders (öğretmen)
Kullanılan Silahlar
Dylan 9mm ateşlenen mermi :Okulun dışında 3, okulun içinde 31, kütüphanede 21, toplam 55
Çifte ile ateşlenen mermi :Okulun dışında 2, okulun içinde 4, kütüphanede 6, toplam 12
toplam ateş edilen mermi : 67
Eric 9mm ateşlenen mermi :Okulun dışında 47, okulun içinde 36, kütüphanede 13, toplam 96
Çifte ile ateşlenen mermi :Okulun içinde 4, kütüphanede 21 toplam 25
Toplam ateş edilen mermi : 121
Kullanılan Bombalar
Karbon Dioksit bombaları, Boru bombaları, 1.5 galon propan bombaları, 10 kilo propan bombaları, gaz veya napalm bombaları
Eric'in Kullandığı Silahlar
Dylan'ın Kullandığı Silahlar
İkili öldükten sonra üzerlerinden çıkan bıçaklar
Yazarın Yorumu
Tabi ki kimse olanları tasdiklemiyor veya onaylamıyor, ama benim bakış açımdan (oldukça objektif bakmaya denedim bu konuda), bu 13 insanin bu 2 kişiye kurban gittikleri gibi, bu iki kişi topluma kurban gitmiş kişilerdir. Neden bu gençlere okulda senelerce zihinsel ve fizik işkence görülürken kimse "Dur!" demedi? İnsanoğlu tuhaftır, bazen iyi bazen kötü, ama asla bir robot değildir. Ve çoğu zaman insanoğlu kontrolü kaybeder. Bu gencin zihinsel yapısı hasar gördüğü gibi. Herkesin bildiği gibi her öfkenin altında üzüntü yatar. Bu çocuklar zamanında kırıldılar, ve sonra üzüntü kine dönüştü, o kin de bazen insanı tamamen kontrol altına alır. Aynı burada olduğu gibi. Neden zeki bir insan, okumuş görmüş, insanoğluna önceden çok saygı duyan, herkes için ayni hakları isteyen biri birden Nazi olsun? O yüzden toplum ve bu kişilerin çevresi, en az onlar kadar suçlu. Eric ve Dylan o 13 kişinin katiliyse toplumda o 2 kişinin katili.
Müzik olayına gelince. Dünya çapında onca Rammstein, Marilyn Manson, KMFDM dinleyenler var, neden onca milyon kişi okuluna veya işyerine gidip milleti kursun yağmuruna tutmuyor o zaman? Eğer bu tür müziklerse böyle olayların sebebi.
Doom 2 ye gelince, bu oyunu da suçluyorlar. Söylediklerine göre oyunda kişileri öldürmekle puan kazanılıyormuş, bu da gerçekliğe yansıyormuş. Zamanımız da Doom 3 bile çıktı. Son yüzyılın en kanlı en insan dışı seçilen oyun, neden şimdiye kadar insanların okula / işyerine saldırmalarıyla sonuçlanmadı?
Toplum, bu kişilere fiziksel ve zihinsel işkence yapıldığını, sağlıklı bir düşüncenin olmadığını gören kişileri, silahları serbest eden yasaları ve kişileri ve hatta Amerika başkanının kanlı imajını neden suçlamıyorlar? Veya Eric' in psikiyatristi az da olsa olayların farkına varıp, okulunu veya Eric'in ailesini uyarmalı değil miydi? Asıl sebebi neden görmek istemiyoruz ?..
Ya Anadilde Ya Hiç
Gerek müzikleriyle gerekse görsel şovlarıyla dünyanın en özgün rock gruplarından Rammstein'ın son albümü "Reise, Reise" gecikmeli de olsa çıktı.
Universal Türkiye Ofisi'nin kapanmasıyla mağdur olan müzikseverler, Universal etiketli albümlerin Doğan Music Company tarafından yayınlanmasıyla gecikmeli de olsa bekledikleri albümlere kavuştu. U2'nun "How To Dismantle An Atomic Bomb"u, Eminem'in "Encore"u vb. raflardaki yerlerini alırken, sevdikleri gruplar konusunda anlaşamayan bir çok insanın ne kadar iyi oldukları konusunda hemfikir oldukları belki de tek grup olan Rammstein'ın yeni albümü "Reise, Reise"de bu kapsamda piyasaya çıtkı.
'Tanz metal' (dans-metal) ve endüstriyel müzik gib kategorilere sokulan Rammstein, tabiri caizse 'taş gibi' rock yapıyor. Eski Doğu almanya'da doğup büyümüş olan Till Lindemann (vokal), Richard Kruspe bernstein (gitar), Paul Landers (gitar), Oliver Riedel (bas) Cristoph 'Doom' Schneider (davul) ve Christian Lorenz'den (klavye) oluşan grup, şarkılarında ana dilleri Almanca'dan vermemeleriyle yıllardan beri cümle alemin takdirini topluyor.
Sert gitarlarla çok iyi giden Almanca, grubun müziğinde adeta 'yedinci enstrüman' işlevi görüyor. "Bu işi ya anadilimizde yapacaktık ya da yapmayacaktık. Başlarda ingilizce'yi kullandık ama sonradan yapmamız gerekenin bu olmadığını farkettik" diyen grup, sırasıyla kaydettikleri ve herbiri birbirlerinden farklı yerlerde duran "Herzeleid", "Sehnsucht" ve "Mutter"in ardından gelen "Reise, Reise"de de geleneği bozmayarak değişik olmayı başarıyor. Sert müzik sevenleri fazlasıyla memnun edecek olan "Reise, Reise", Rammstein'ın politik bir şarkıya imza atması açısından da bir ilki içeriyor. Video klibiyle zor da olsa bir yerlerde karşılaşabileceğiniz "Amerika" dünyadaki Amerikan kültürü hegemonyasını son derece ironik bir şekilde yerden yere vuruyor. Klipteki hamburger yiyen Budistlerden, "Afrika"ya gitmiş Boel Baba'ya kadar her şey, Rammstein'ın özgün mizah anlayışının bir ürünü. Grubun parçayı NASA armalı Amerikan astronot kıyafetleriyle ayda çalıp langırt oynamaları da ayrıca anlamlı. Amerika'nın dünyanın geri kalanından ne kadar kopuk ve bihaber olduğunun bir simgesi gibi bu sahne. "Amerika"nın hemen ardından Rusça sözler de içeren Moskova'ya methiye niteliğindeki "Moskau", tamamen akustik çalınan "Los", "Keine Lust" ve grubun "Mutter" ve "Wilder Wein"ın ardından en güzel baladı olan "Ohne Dich", albümün dikkat çeken parçaları arasında.
Meksika'da Almanca
Rammstein'ın tarzını kavramak için albümleri dışında, biri 1998'de Berlin, Wuhlheide'de verdikleri konserin kaydını içeren "Live aus Berlin", diğeri de canlı performanslar, video klipler ve söyleşilerden oluşan "Lichtspielhaus" olmak üzere iki DVD'sini edinmek gerekiyor aslında. Çünkü konserlerinde şarkıların anlamlarını görsellikle de anlatmak gibi bir özellikleri var. Bu da anadili Almanca olmayan ülkelerde verdikleri konserleri daha anlamlı kılıyor. Vokalist Till Lindemann sözgelimi "Bestrafe Mich"te (Cezalandır Beni) kırbaç, bir kaç yıl önce Almanya'da yaşanan yamyamlık olayından yola çıkan "Mein Teil"da aşçı kıyafeti, kazan ve bıçak şeklinde mikrofon gibi aksesuvarlar kullanıyor.
Grubun İspanyolca konuşulan ülkelerde de çok geniş bir hayran kitlesi bulunuyor. Geçen yıllarda konser vermek için Meksika'ya giden Rammstein, seyircilerin Almanya'daki konserlerden çok daha yüksek perdeden eşlik etmesine şaşırıp kalmış. Paul Landers, sonraki DVD'lerini Meksika'da çekmeyi planladıklarını söylüyor.
Konserlerinde zeminden ve yüze takılan özel aygıtlardan gürül gürül ateş fışkırtmayı pek seven topluluk, haziran sonunda gene Wuhlheide'de sahne aldı ve bu sene Rock'n Coke'a konuk olacak ön grupları Apocalyptica ile beraber de çalarak sıkı bir performans sergiledi. Bu konserlerde yeni bir şarkılarını da ilk defa çaldılar: "Benzin". (Evet bildiğimiz benzin. Üşenmedik, araştırdık; kelime Türkçe'ye Fransızca'dan girmiş. Ama Almanca'da da aynı şekilde kullanılıyor.) Sonraki albümleri, ekim gibi yayınlanacak olan "Reise, Reise Vol.2" olacak. Bu çalışmada "Reise, Reise"den artan parçalar yer alacak. Bir sorun olmazsa en azından bu albümü doğru zamanlamayla dinleyebileceğiz.
Radikal-2 Aslı Onat
Total Guitar - Paul Landers
RAMMSTEIN ÇIPLAKLIK, "GROUPIE"LER, ARABA KAZALARI VE PENİSLER! DÜNYANIN EN TERBİYESİZ GRUPLARINDAN BİRİ "TG"YE EN TERBİYESİZ RÖPORTAJLARINDAN BİRİNİ VERDİ.
Hiç alman çatlakları Rammstein'ın ne kadar ileri gidebileceğini merak ettiniz mi? Sahnede S&M, sahte penisler, yüze bağlı alev püskürtücüler, kirli Almanca şarkı sözleri ile dolu bir geçmişe sahip olan bir grubun sakladığı başka şeyler olabilir mi? TG olarak derinlemesine araştırabileceğimize ve Paul Landers'ın tasmayı çözerek pisliği üzerimize salıvereceğine emindik. Paul'un bazı söyledikleri en kaçık röportajlarda sersemleşmiş bir tercüman ile kaybolmuş olmalıydı. TG hep röportajlarını kendisi yönetti. Yine de herşeyi sizin için yaptık! Şimdi canavarın göbeğine doğru bizi takip edin ve Jagermeister, (daha fazla) uygun boydaki penisler, bardak yemeler ve Danny DeVito hakkında hikayeler dinleyin.
- Bir "groupie"nin sana yapmış olduğu en tuhaf şey nedir?
"Sonraki soru!"
- Rammstein'ın gitaristi olmak düzülmüş hissettirmiyor mu?
"Senin sorunun nedir? Bazılarımız ilişkiler içindeyiz ve bu tür şeylerle konuşmaya başlamamız epey aptalca olur."
- Ehm, pekala... Nasıl ölmek isterdin?
"Bir araba kazasında ölmeyi hiç istemem fakat başıma gelecekmiş gibi bir his var içimde. Ya da sert bir kaya üzerime düşecekmiş hissi."
- Mezartaşının üzerine ne yazdırmak isterdin?
"Üzerine bir alet yerleştirmeyi ve biri geldiğinde otomatikman açılıp ona kaybolmasını söylemesini ya da şeytani bir kahkaha atmasını isterdim. Sadece insanları güldürecek bazı şeyler."
- Cenaze töreninde çalınmasını istediğin özel bir parça var mı?
"Kendi bakış açımdan, tabutumda yatarken cenazeme gelen insanlara söyleyebileceğim bir parça yazmak isterdim. Şarkı sözleri "Üzülmeyin, gelecekte beni takip edeceksiniz" gibi şeyler olurdu. Herşeye rağmen kaya üzerime düşmeden önce bunları yazmalıyım."
- Sahnede giydiğiniz en tuhaf şey neydi?
"Son turnemizde taşlı kenarları olan geleneksel Baverya kostümleri giymeye karar verdik. Kıyafetin oldukça ürkürtücü görüneceğini biliyorduk ve kimsenin bunu giymeye kalkışmayacağı bir şey yapmak istemiştik çünkü çok tuhaf görünüyordu. Bir Alman grubu olarak biz geleneksel kıyafetler kullanma konusunda insanlarımıza borçluyuz. Eğer bir Çin metal grubu olsaydık, sanırım başımıza işçi şapkaları geçirirdik."
- Grubun sahnede giymeyeceği bir şey yok mu?
"Hayır. İşin gerçeği daha çnce çıplak olarak ta sahneye çıktık. Korn ve Limp Bizkit ile çıktığımız Halloween gösterisindeydi. Korn 1980'lerin metal grupları gibi, Limp Bizkit ise Elvis gibi giyinmişti. Almanya'da Halloween kutlanmaz bu yüzden bu tür bir şey yapamazdık. Biz de çıplak çıkmaya karar verdik."
- Aynı zamanda alev makineleriniz var mıydı?
"Evet. Her zaman kostümlerle biraz daha sıcaktır. Fakat çıplak olmak işi kolaylaştırır."
- Alev çıkaran gitarlarla da çaldınız...
"Evet, telleri kızıl sıcak kırmızı haline getiriyor."
- Grupta sahnede yaralanan biri oldu mu?
"Evet, fakat acıdan hoşlanıyoruz. Sahnede patlayıcılar kullanıyorduk ve Till tam onların yanına diz çökecekti ve böylece acıyı hissedebilecekti. Kulaklarında bir darbe oldu ama acı onun çok hoşuna gitti. Biz Doğu Almanya'dan geliyoruz unutmayın ve biz bundan daha kötülerini alabiliriz. Sadece Çekler bizden daha dayanıklıdır."
Till ayrıca şarap kadehlerini yiyebiliyor, sapıyla birlikte. Fakat düzgün bir şekilde çiğnemeniz gerekiyor. Pek çok konser sonu partileri oluyor. Barlara uzak kişilerseniz, insanlar size pis pis bakıyorlar ve kavga çıkarmak için bardakları ısırıyorlar. Bu insanlar dışını ısırıyor Till gözünü dikip bütün bardağı yiyince ve yutunca hiçbirşey olmuyor tabi."
- Eğer gitarını birinin kafasında parçalamak zorunda olsaydın bu kim olurdu ve neden o olurdu?
"Neftretini ve öfkeni biriktirmek oldukça sağlıksızca bir davranış. Sonunda kanser olursun. Zen ile ilgili bir kitap okudum. Bir göle geminle yelken açarsan ve başka bir gemi tarafından darbeye uğrarsan, diğer insana haykırmaya kendini teşvik edebilirsin. Fakat diğer gemide kimsenin olmadığını anladığında kime haykıracağını bilemezsin. Kendi hayatımı diğer geminin her zaman boş olmduğuna inanarak sürdürmeye çalışıyorum, ama aslında işe yaramıyor."
- En çok kiminle bir riff savaşına girmeyi isterdin?
"Richard! Zaten bu savaşı her gün yapıyoruz, çünkü gitar Rammstein'da çift olan tek enstrüman. Temelde bu savaşı her gün yapıyoruz. Fakat ben onunla kahve içme savaşını tercih ederim."
- Eğer bu dünyada bir hayvan olsaydın ne olmak isterdin?
"Sürekli sana acı acı havlayan küçük yavru bir köpek olmak isterdim. Konuya girmişken, Till tembel gözleri olan dana boyunda bir köpek olurdu ve Richard'da bir boksör köpek olurdu. Kasesinden yemek almaya çalıştığınızda sana hırlardı."
- Seni bir filmde kimin oynamasını isterdin?
"Danny DeVito"
- Rammstein gitaristi olmasaydın ne yapmak isterdin?
""Tavsiye için Sorulmayanlar" adında bir şirket açmak isterdim. Bana gelebilir ve kuşlarını, beslemek, arabanın rengi, kaç çocuğun olmalı, duştaki sorunun hakkında imalar ve öğütler alabilirdin."
- Rammstein'ın penislerle ilgili pek çok parçası var. Gitarının penisini büyüttüğünü düşünüyor musun?
"Hayır. Tipik bir gitarist değilim ben. Gitara liderlik etmeyi sevmiyorum. İyi bir solo tamam ama eşsiz ve çok özel olmalı."
- Yani penisini büyütmeye hiç karar verdin mi?
"Hayır, zaten benimki fazlasıyla uzun."
Chris Barnes / Total Guitar / Şubat 2006
06.02.2006: "Jonas Akerlund" yönetiminde "Mann gegen Mann" şarkısına çekilen video MTV Rockzone programında ilk gösterimini gerçekleştirdi.
03.03.2006: "Mann gegen Mann" single'ı yayınlandı. "Rosenrot" albümünden çıkan ikinci single olan "Mann gegen Mann"da orjinal versiyonun yanı sıra Vince Clarke ve Sven Helbig tarafından parçaya yapılan birer remix'te yer aldı. Ayrıca "Ich Will" parçasının konser kaydı video olarak single'da yer aldı.
04.03.2006: Rammstein, Finlandiya'nın en önemli müzik ödülleri olan "EMMA"da "en iyi yabancı artist" seçildi.
12.03.2006: Rammstein "en iyi rock/alternative" kategorisinde bir kez daha "Echo" ödülünün sahini oldu. Ödülü geceye katılan Flake, Paul ve Schneider aldı.
15.03.2006: Rammstein, Hollanda müzik ödülü olan "Edison" ödüllerinde, "Rosenrot" albümü ile "en iyi alternative" dalında ödüle layık görüldü.
setImgWidth();
setImgWidth();
videografi......
DU RIECHST SO GUT
ÖZET:
Video boyunca beyaz bir fon önünde grup üyelerini, bir köpeği ve bir gerbera papatyasını görürüz. Grubun ilk videosu tamamen amatörce kaydedilmiş daha sonra parçaya yeni bir video çekilmiştir.
TARİH: 1995
YAPIMCI: Steffen Gentis & Christian Bagush
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Frank Griebe
SEEMANN
ÖZET:
Rammstein'ın bu ilk profesyonel videosunda Till'in kaptanı olduğu bir gemiyi diğer beş üyenin kum bir zemin üzerinde çekerek hareket ettirmeye çalıştıklarını görürüz.
TARİH: 1995
YÖNETMEN: Lazlo Kadar
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9