Tertemiz bir dostluktan çaldık biz sevmeyi, nerden bilelim aşkın bize çarpacağını. Avuçlarımıza battı kırıkları akan kanlara öylece bakakaldık. Bilseydik aşkın üzerimizde kırılacağını açarmıydık semaya ellerimizi. Dua ederken başka başka sevdalara ansızın birbirimizde vurulup kaldık.
Günlerce, gecelerce gözyaşları biriktirdik satır aralarında. Yasak dediler köşemize çekilip ağlamayı seçtik, savaşmak yerine. Oysa bir yerde bir umut vardı bilemedik. Biz korkular biriktirdik dudaklarımızın buluştuğu noktada. Cesaret diye bir şey vardı ama biz kaçmayı seçtik direnmek yerine.
Gizli sevişmeler yapıştırdık gecenin anlına. Gölgemizi orda unuttuğumuzu bilemedik. Kimse görmeyecekti ya öpüştüğümüzü izimiz kalmış meğer herkes gördü biz göremedik.
Bir kıyamettir koptu aşkımızın adına. Biz ölmeyi seçtik inadına sevişmek yerine. Adı dilden dile dolaşırken sevdanın, damgasını çamurdan vurdular aşka. Biz yine susmayı denedik yersiz utançlarla...
Başımızı eğdikçe boynumuza vurdular azrailin keskin bıçağını. Aklımız ortalık yerde kalsın diye savaşıp durdular sevdayla. Onlar karıştırdıkça sevdayı biz sustuk. Yapacak şey kalmayınca binbir zehir katıp bize aş ettiler aşkın acısını. Biz yine itirazsız yuttuk.
Hep “bir gün” ler ekledik kavuşma hayallerimize. Öyle ya günlerin soyumu tükenir ki vuslat hayallere çiçek olsun. oysa takvimlerde tükenmezse günler ömürde tükenirmiş bilemedik.
Biz birbirimize "seviyorum" derken gözlerimiz sevişiyordu dur duraksız. Bana uçsuz bucaksız okyanus maviliği sana gecenin gizemli karanlığı düşüyordu yaşanacak. Birimizden biri yumsa ölüm kapıda diyordu sevda bize. Biz gecelerce uykusuz kalmayı seçtik, güneşi aramak yerine!
Güneş doğmadıkça günümüze, birbirimizi güneş ilan ettik kendi şehrimizde. Küçük oyunlar oynamayı seviyorduk biz sevda üzerine. Kumdan kaleler yaptık sevgimize, çelikten zırhlar yerine. Oysa dalgalar kumu çökertirdi biliyorduk. Varsın sonu ayrılık olsun deyip biz dağılana kadar beraberiz diye yemin verdik.
Bir gün kum tanecikleri gibi dağılacaktık biliyorduk ama biz uzun zamanlar hayal ettik. Rüzgarın çıkmasına dalgaların şahlanmasına çok var zannettik. Oysa onları bile göremedi küçük yüreklerimiz. Biz kendi kendimizi yok ettik. Korkularımız yendi bizim sevdamızı daha ufacık meltemde kendimizi salıverdik.
Biz ne zamana ne zulmete, nede zalime yenildik. Biz bir çocuk yüreğindeki saflığı sevdaya taşımayı bildiğimiz halde o cocuk kadar cesarete sahip olmayı bilemedik. Biz sevdamızı alıp omuzlarımıza yollara düşmeyi, sadece kendimiz olmayı bilemedik. Oysa biz başbaşa kaldığımız gecelerde hayallerle neleri bilmiştik. Biz bir "güçlü olmayı" bilemedik, birde "korkusuzca sevişmeyi" ...
Gözlerinden bir yudum nefes alıp alıp sana yazıyorum yine. Yürek mürekkebiyle yazılmış onca karalamaya inat seni yaşıyorum satırlarımda. Sen ve ben. İki ayrı kentin sabahında aynı güneşle uyanan iki sevdalı. İmkansızlığın içinde, yokluğun acı nefesinde " aşkı " soluyan iki yürek. Boşver gülüm. Suyla ateşin, geceyle güneşin birbirlerini sevmesi gibi imkansız olsa da aldırma. Yağmuru dilenen kuru toprak gibi her sabah nefesini soluyorum ben. Güneşi bekleyen kuru yaprak gibi akşam kızıllıgında seni bekliyorum. Biliyorum hicbir zaman kapımı çalmayacak ellerin, hiçbir zaman ellerini tuttugumda avuç içlerin terlemeyecek. Bırak bu dünya bize hasret borcu olsun. Hasretlikler hep demir parmaklıkların ardında kalsın. Kavuşmasın sırtlarımız birbirlerine. Değmesin dudaklarımız dudaklarımıza. Sevgi bu değil mi ? Yokluğunda bile sevmeyi bilmek. Aşkı yücelten bu değil midir ki ?. Bak şehrime yağmur yüklü bulutlar konuk olduğunda ben seni ararım her damlasında. Saçlarımı ıslatan bir yağmur damlası kadar berraktır sevgin.. Musluğu açıp avuç içlerime akan suyu delice içmek. Çünkü içtiğim sendin. Kana kana yüreginin deryalarındaki nefesi içtim her defasında.
Gözlerim bağlı halde karanlıkta merdiven inerken hep senin sevdana yürür gibi emindim adımlarımdan. Başımı kaldırdığımda bulutlar kanap açıp gözlerinin içinde sıcak iklimleri gördüm. Dokunduğum herşey de ellerinin sıcaklığını aradım durdum. Oysa ellerini hiç tutmadım ki !.. Baktığım her noktada gözlerinin derinliğindeki umudu sevdim. İnan gözlerini hiç yakından görmedim ama hep seni yaşadım. Rüzgarın hep senin saçlarına ılık meltem gibi dokunduğunu bildim. Görmeden sevmeyi, dokunmadan hissetmeyi öğrendim.
Sen gülümsediğinde gecekondu pencerelerinde cicekler açar. Her nefes alışında gökyüzüne nice yıldızlar kanatlanır. Yağan yağmur kadar bereketlidir gözyaşların. Engin denizlerin içinde sakladığı berraklık kadar yalındır bakışların. Ve saçların, rüzgar bile kıyamaz saç tellerini savrulmaya. Biliyorum bu hasret mapuslugunda günleri saysam da, bu özlem her gün acılarımı kanatsa da ben seni sevdim. Yüreğinin içinde büyüyen bir cocuk gibi gözlerinde gülümsüyorum hayata. Ben seni gözlerinde biriktirdiğin düşlerle sevdim.
Seni sevdiğimden beri kuşluk vakti kıyamadığım gözyaşlarını kelebeklerin sırtında taşıyan bir yürek oldum ben.Gözbebeklerinden süzülen nemli yaşları baharların koynunda kuruyan ciceklerin köklerine sundum her defasında. Öyle değerli ki ; gözlerinden süzülen yaşlar , imkanım olsa o nemli yaşlarınla ciceklerin yüreklerini yıkardım..Seni sevmek böyle duru böyle yalın bir aşk.. Seninle her gece yıldızların sağnağında sana düşlerimi sundum. Bir an hayat yokusunda yorulsam, kenar köşelerde değil ben senin yüreğinde " nefesini " soludum. Reyhan kokulu gecelere inat ben senin kokunla yetindim. Rüzgarın keman çaldığı ve yıldızların nağmelerle bestelere gebe oldugu vakitlerde hep seni düşledim. Sevgini soframdaki ekmek gibi bereket bildim. Ben senin gülen yüzünü sürdüm arsız yaralarıma. Uykusuz yüreğime ayazlar çivileri reva görseler ben senin sacların daldım rüyalara..Seni düşündüm zamanın ötesinde. İmkansızlıgı sevdim. Gözlerindeki nemin saflığını, gözyaşların duruluğunu ve iki dudağın arasında hayata hediye ettiğin nefesini sevdim.
" Bilir misin
Nefesinde baharların soluduğunu ?
Bilir misin her gece
Yetim kuşların yüregine dolduğunu ?
Bilir misin her gözyaşınla
Topraktan yeni filizler doğduğunu ?
Uzaklar da bir adamın
Senin her gülüşünde
Hayata sımsıkı tutunduğunu
Bilir misin ey yar ?
Kabul Olmuş Bir Dilek Masalı
'Bu kabul olmuş gerçekleşen bir dileğin masalıdır. Kahramanları belki hayal ürünü belki gerçek... Ama duygular.. onlar her zaman yalın, sade ve GERÇEK...'
Sensizliğin sığ sularında boğuluyorum sessiz çığlıklarla...
Seninle olmak bugünde ve yarınlarda..
Senin olmadığın dünler yaşanmadı hiç..
Sen benim her zaman dileğimdin.
Bir yıldız kaydığında ya da
Doğumgünü pastasındaki mumları üflerken
İçimden haykırırcasına dilediğimdin..
Olmazımdın aslında, imkansızımdın..
“sen imkansızsın sensizlik imkansız” ezgilerindeki
Notalar arasından süzülen imkansız aşkımsın..
İmkansızlığın bile güzel gösteriyor
Sevmediğim bu dört duvar hayatı artık bana...
Varlığın ısıtıyor asırlardır ayazda kalan kalbimi..
Ruhum seninle durgun..
Şizofrenliğim seninle gerçek...
Hayal ile gerçek arasına sıkışıp kalan
Beynimin her bir hücresi senin varlığını doğruluyor neşeli zıplayışlarla..
“aklımı başımdan aldın” sözünde yaşanılanlar bu olsa gerek
Hüzün ertelenmiş köhne yalnızlığıma,
“yalansız dolansız bu benim” diyerek ortak olan
Cesur yüreğini yüreğime ekledim sevgili..
Tek yürek atımı..
Tek ruh...
Tek vücut...
Sende ben.. bende sen...
Yaşanmamış ne varsa aşka dair, sana dair..
Bir gülümsemenin tadında şimdi..
Uzaklara bakmaktan acımıyor artık gözlerim.
Şu zavallı yüreğimin yıllardır birikmişlerini aspire etti sözlerin..
Ahh o sözlerin.
Beni her seferinde yeniden ve yeniden sana aşık eden sözlerin.
Yalnızlığım o kadar da acı vermiyor artık ruhuma..
Korkutmuyor beni artık hiçbir duygunun esareti..
Tüm üşümüşlüğümle sığınıyorum sana..
'Yoktu senden öncesi..
Ben yoktum..
Sen geldin..
Ben oldum...'
dost musun?
Öyleyse canın canımdır...
Aynan olmalıyım...
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi...
Hem sakınmadan, mertçe...
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,
Ne şekil gelirse, öylece...
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,
Seni de dupduru isterim karşımda...
Dostsan,
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!
Arkamdan şikayetlenme!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!
Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...
Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...
Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...
Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....
Hayır!
Dirime selâm vermeyen,
Ölüme de fazla yaklaşmasın!
Dostsan, ölmemi bekleme!
Haklıysam, yaşarken savun beni!
Yaşarken yanımda ol!
İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan!
Ve inanmamışsan, sakın rol yapma!
Her söylediğimi onaylaman şart değil...
Her yaptığımı beğenmen de gerekmez...
Dostsan, rahatça eleştir, fikrini rahatça söyle, sıkılma!
Yadırgayabilirsin beni,
Ve ben de seni tuhaf bulursam şaşırma...
Kandırmanı aslâ kabul edemem!
Her dediğini, her yaptığını hoş görürüm, ama,
Beni, bana sormadan yargılama!
Her yediğimiz aynı olmaz belki,
Her dakikamız birlikte geçmez...
Her güldüğünde gülmeyi garanti edemesem de,
Ağladığında seninle birlikte oturup ağlarım...
Belki her çağırdığında gelemem fakat,
Derdine ortak ararsan, koşarım...
Ben de herkes gibi insanım elbet,
Ne göklere çıkar beni, ne de yerin dibine sok!
Senin işin bu değil!
Benim zaten bir yerim var herkes gibi yer ile gök arasında...
Dostsan,
Küçümsemeden, küfretmeden,
Sevgiyle, saygıyla ve huzurla gel sokağıma...
Dinlenmek istediğinde, hiç düşünme, sana özel bir limanım,
ama...
Yorulduğum zamanlarda,
Dilediğimce sığınabilmeliyim koylarına...
Seni bir çocuk kadar saf sevebilirim
Ve bir deli kadar art niyetsiz...
Uğruna seve seve hesabı şaşırırım...
Görmezden gelebilirim yanlışlarını...
Başkaları enayilik sayabilir,
Başkaları akılsızlığıma yorabilir,
Bunları dert bile etmem, ama,
Sen, aslında aptal olmadığımı,
Her an, tekrar tekrar hatırla!
Ve sakın beni aptal yerine koymaya kalkışma!
Seviyorsan, cimrilik etme, söyle!
Muhabbeti varken, yokmuş gibi yapanla,
Hiç sevmediği halde, yılışıp durana sinir olurum!
Neyse, o olmalı insan...
Kendisi olmaktan korkmamalı!
Kendisi olmaktan kaçmamalı!
Bil ki, sensin diye seni bırakmam, ama,
Ben olduğum için bırakırsan beni,
Yas da tutmam arkandan!
Bedel mi?
Ödemeyeceksen çıkma yola!
İçten pazarlık edersen, ancak kendine edersin...
Kendince küser barışır, kendi kendini yersin!
Dostsan, mevsimince yağ...
Kışsan kar ol, güzsen yağmur...
Soğuğuna, sıcağına, esip savurmana itiraz etmem,
Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama,
Dayanmalısın en şiddetli fırtınalarıma...
Belki de çok geldi bunca talep...
Bana karşı hiçbir mecburiyetin yok, korkma...
Sana fazla geldiğim ilk anda,
Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin...
Geçip gidebilirsin,borçluluk hissetmeden...
Mutlaka bir açıklama da beklemem senden, ama,
Gitmeye davranırsam bir gün,
Sen de karşımda set olma!
Dost musun?
Öyleyse, canın canımdır,
Yoluna baş koymaya hazırım ya,
Başını da yollarımda isterim, unutma!
Ben bir dostum...
__________________
Hala Aşksın Sen.. Ama Sadece Şarkılarda..
Hala Aşksın Sen.. Ama Sadece Şarkılarda..
Sırılsıklam bir özlemdi gözlerimden akan.. Damla damla bir ümitle içimde oyalanan.. Dokunmanın coşkusuyla taştı boşaldı birden.. Saklanamaz bir çağlayışla kurtuldu esaretten.. Evet sendin beklenen..
[SIZE=4]Evet sendin istenen.. [/SIZE]
[SIZE=2]Eksikliği gözlenen..
Yokluğunda özlenen..
Asabiydim ondandı... Hep mutsuzdum ondandı.. Yıllar yılı saklandım. Gözyaşıyla kutlandım..
Gidişinde çok ani oldu ya gelişin gibi.. İşin doğrusu varlığına alışmaktan daha zor oldu yokluğuna alışmak. Alıştım mı bilmiyorum.. Ama mecbur olduğumu biliyorum.. Boşver coçkusuda çok güzeldi varlığının. Yokluğunun acısı da hiç fena değil hani..
Soranlara neden böyleyim bilmediğimi söyledim.. Yalandı bu sensizlikti keyifsizlik sebebim.. Gelişinle eksik parçam bir anda tamamlandı.. Sende gördüm ya o an sevinçten nasılda ağlandı.. Evet sendin beklenen..
Evet sendin istenen..
Eksikliği gözlenen..
Yokluğunda özlenen.....[/SIZE]
__________________
hayat savurdu bizi....
Hoyrat rüzgarların savurduğu,
Yapraklar gibisin...
Ne gidişin belli,ne gelişin...
Biz mi düşmüşüz zamanın peşine,
Yoksa zamansız zamanlarda mı kaybolmuşuz?
Ve tükenmekte yapraklar bir bir...
Yavaşça uçuyorlar,
Ne rüzgarları belli,ne yolları...
Sen geçiyorsun içimden,
Aklım zaten rüzgarlara teslim,
Nereden geldiği belirsiz rüzgarlara...