07-22-2008, Saat: 07:25 PM
07-22-2008, Saat: 07:28 PM
Bu akşam yemin ettim,
seni bir daha öpmemek için,
Ben ki,
bütün duvarlarını,
afişlerle donatıp, yumruğumla kanatmışım!
Rezil bir aşktı,
bütün arkadaşları miting alanlarında ve
mezarlıklarda bırakmıştım,
İstanbul..
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi,
Ey, umudun, ve, direncin yorgun anası!
ve, ey, çıldırmak üzere olmanın, çamurlu ikonası!
Tırnaklarım kopuyor,
kopuyor, görmüyor musun?
Bir ben miyim kapıları şaşıran,
her yokuşun başında?
Bir ben miyim, ekmek arasına,
canını, doğrayıp-doğrayıp yutan?
Bir kedi bile, sağarken yüreğini, telaş içinde,
yavrusuna;
ey, acımasız, acuze, utan,
Utan şu türbelerinden,
Utan şu minarelerinden, utan!
İstanbul..,
ey İstanbul, hey! .
Ey, acılar kraliçesi...
Savaşın, ve bozgunların, gariban çiçeği!
Ve ey, teslimiyete düşmenin,
o, hazin gerçeği! ..
Bayraklarım, kanıyor, sormuyor,
Sormuyor musun?
Kadınların ki omuzları hicran,
Saçları, ihanet sarısı...
Çocukların ki, yağmur emiyor
yıkılası kaldırımlardan, en ücra genlerime,
alyuvarlarıma, kılcal damarlarıma,
Ruhuma kadar bıktım,
Bıktım;
iliklerime, gömlek ceplerime kadar, sızan,
bu, Allahsız yağmurundan!
İstanbul..
ey İstanbul hey!
Ey, acılar kraliçesi...
ihtişamın, ve, sefaletin çaresiz bacısı,
ve ey,
çürümenin, yok olmanın amansız sancısı!
Ciğerlerim çatlıyor,
çatlıyor, duymuyor musun?
Hangi pencerene çıksam,
o, salya-sümük, pezevenk suratları!
Hangi caddene dökülsem,
Hangi caddene dökülsem,
o, şangur-şungur, düş kırıklıkları!
Bütün, bu ezginler, tükenenler,
yerlere serilenler, tutunamayanlar;
sarsmıyor mu seni hiç, bunca infilak,
bunca, isyan çığlıkları?
İstanbul..
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi...
aldanışların ve hüznün, yalancı tanrıçası!
Ve, ey, ruhu kirlenmiş gecelerin
cilveli yosması!
İntihar anı geldi,
beni, öpmüyor musun? ..
Ağlamak istemiyorum,
yenildim artık sana,
hikayenin, özeti bu,
Bir istimlak gibi ödedin,
Ve, çiğneyip geçtin maceramı!
Şimdi ben,
suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle,
hangi şehirde soğuturum zonklayıp duran, bu yaramı? ..
İstanbul,
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi...
İhanetin, ve, ihbarların arkadan dolaşan bıçağı
Ve, bütün ödeşmelerin, yüzleşmelerin,
erkekçe vuruşmaların kaçağı!
Beni harcadın, harcadın ..., beni sattın,
Utanmıyor musun?
bitane de ben eklemek istedim
seni bir daha öpmemek için,
Ben ki,
bütün duvarlarını,
afişlerle donatıp, yumruğumla kanatmışım!
Rezil bir aşktı,
bütün arkadaşları miting alanlarında ve
mezarlıklarda bırakmıştım,
İstanbul..
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi,
Ey, umudun, ve, direncin yorgun anası!
ve, ey, çıldırmak üzere olmanın, çamurlu ikonası!
Tırnaklarım kopuyor,
kopuyor, görmüyor musun?
Bir ben miyim kapıları şaşıran,
her yokuşun başında?
Bir ben miyim, ekmek arasına,
canını, doğrayıp-doğrayıp yutan?
Bir kedi bile, sağarken yüreğini, telaş içinde,
yavrusuna;
ey, acımasız, acuze, utan,
Utan şu türbelerinden,
Utan şu minarelerinden, utan!
İstanbul..,
ey İstanbul, hey! .
Ey, acılar kraliçesi...
Savaşın, ve bozgunların, gariban çiçeği!
Ve ey, teslimiyete düşmenin,
o, hazin gerçeği! ..
Bayraklarım, kanıyor, sormuyor,
Sormuyor musun?
Kadınların ki omuzları hicran,
Saçları, ihanet sarısı...
Çocukların ki, yağmur emiyor
yıkılası kaldırımlardan, en ücra genlerime,
alyuvarlarıma, kılcal damarlarıma,
Ruhuma kadar bıktım,
Bıktım;
iliklerime, gömlek ceplerime kadar, sızan,
bu, Allahsız yağmurundan!
İstanbul..
ey İstanbul hey!
Ey, acılar kraliçesi...
ihtişamın, ve, sefaletin çaresiz bacısı,
ve ey,
çürümenin, yok olmanın amansız sancısı!
Ciğerlerim çatlıyor,
çatlıyor, duymuyor musun?
Hangi pencerene çıksam,
o, salya-sümük, pezevenk suratları!
Hangi caddene dökülsem,
Hangi caddene dökülsem,
o, şangur-şungur, düş kırıklıkları!
Bütün, bu ezginler, tükenenler,
yerlere serilenler, tutunamayanlar;
sarsmıyor mu seni hiç, bunca infilak,
bunca, isyan çığlıkları?
İstanbul..
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi...
aldanışların ve hüznün, yalancı tanrıçası!
Ve, ey, ruhu kirlenmiş gecelerin
cilveli yosması!
İntihar anı geldi,
beni, öpmüyor musun? ..
Ağlamak istemiyorum,
yenildim artık sana,
hikayenin, özeti bu,
Bir istimlak gibi ödedin,
Ve, çiğneyip geçtin maceramı!
Şimdi ben,
suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle,
hangi şehirde soğuturum zonklayıp duran, bu yaramı? ..
İstanbul,
ey İstanbul, hey!
Ey, acılar kraliçesi...
İhanetin, ve, ihbarların arkadan dolaşan bıçağı
Ve, bütün ödeşmelerin, yüzleşmelerin,
erkekçe vuruşmaların kaçağı!
Beni harcadın, harcadın ..., beni sattın,
Utanmıyor musun?
bitane de ben eklemek istedim
07-22-2008, Saat: 07:42 PM
Çok Teşekkürler ..............
Sevg ....
Sevg ....