keşke sandığın kadar basit olsaydı...
zorlama şartları zorlama sevdiğim
bak elimden geleni yaptım senin için
hayal etmek güzel fakat gerçekler zor
bırak herşey gibi buda böyle bitsin
hep hazırdım ben bu sona...şaşırmadım hiç..
gittin!!
bu kadar basit söylenebiliyordu bu işte..gitmen gerekiyordu belli..oysa bir açıklama dahi yapmadın..
hani "olamayız" demedin, "sevemdim seni" demedin, "sevdim" demedin, "dönmeyeceğim" demedin yada "döneceğim"
sadece gittin..
bense kaldğım yerde "neden" bile diyemedim..vardı mutlaka bi sebebi..inan düşünmek bile istemedim...gitmiştin...asıl önemli olan bundan sonraki haaytımdı..ve bilmiyorduım..nerden başlayacağımı..
şimdi ben giderken ardımdan bakma
yanan yüreğime birde sen ateş atma
sevme bir daha beni sevme
asla yüzümü görme bunu benden isteme
aylar geçti...giderken sana soramadığım o soruyu gecelerce kendime sordum..sahi neden gitmiştin? cevap bulamadım...saatler geçmez,geceler çekilmez olmuştu.....
mevsimler geçti üzerinden..ve bir gün geldin..
hiç beklemezken,umudumu kaybetmek üzereyken,hiç birşey olmamış gibi çıktın karşıma...
o kadar zaman beklediğim o cevabı vermek için dönmüştün meğer..
"sevme beni" dedin...
"çünkü bunu haketmiyorum ben"
sana acı vermekten başka şey yapmadım bugüne kadar" dedin...
aylardır beklediğim cevap buydu işte...bu kadar basitti işte herşey..
sevme bir daha beni sevme
asla yüzümü görme
bunu benden isteme...
ah sevgilim..keşke herşey sandığın kadar basit olsaydı...
sevmek,kaybetmek,
gitmek,beklemek
dönebilmek geriye...
keşke sandığın kadar basit olsaydı...
Adı hüzün olsun bu gerçeğin.
Ayrılığın tekil sızısını hissetmenin
Ve senden sonraki yaşantımın,
Adı hüzün olsun!
Öteki renklerini aldığın,
Tek mevsimlik dünyamın,
Ve senden bana kalanların,
Rotasız başlayan yolculuğumun,
Her limanda yüzleştiğim sensizliğin,
Adı hüzün olsun!
Bir türlü gelmeyen geleceklerin,
Bir yarısı sende kalan geçmişin,
Ve her gün biraz daha kaybolan iyimserliğimin,
Adı hüzün olsun!
Gittikçe tuhaflaşan tavırlarımın,
Azalan ideallerimin,
Alışkanlık haline gelen sıradanlıkların
Birbirine benzeyen her günün
Adı hüzün olsun!
Aklımda kalan şarkı sözlerinin,
Anılarını sakladığım kirli odamın,
Yağan yağmurun,
Cama dayanmış soluk yüzümün,
İçimde ağlayan çocuğun,
Adı hüzün olsun!
Artık gelmeyeceğine olan inancımın,
Eksik yüreğimin, göremediğim renklerin,
Sensizliğin, yarım kalmışlığın,
Adı hüzün olsun!
Değişmeyen şeylerin,
Aynı filmin tekrarına benzeyen rüyaların,
Sadakatini elden bırakmayan gönlümün,
İçimdeki yalnız şairin, bu yaşantının,
Ve bu şiirin adı hüzün olsun..!
Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...
Kalemler tükettim, tükenmeyen hasretle,
ucundan dökülen aşkla,
umutla
çığlıklar,
belki de nefretle.
Her umuda avuc açtım
sen dilendim.
Aşktan harap bir dilenci şimdi yüreğim...
Her şeyi sana yazdım
seni de her şeye...
Hayallerimin paragraf başlarına,
umutlarımın parantez içlerine.
Kalemler tükettim tükenmeyen hasretle..
Her şeyi sana yazdımseni de herşeye
Binlerce kez okudum her gün
bir ilkokul defterinden.
Binlerce kez okudum
seçebilmek için seni
soru işaretlerinden
Seni ezberledim hergün
karmakarış yazılar içinden.
Sana da kendimi yazdım
bana ait harflerle,
farklı alfabelerle..
Herşeyi sana yazdım
Herşeye seni yazdım...
Kayıtsızlık ve kararsızlıktan yoksun kalmak,
Aya bakarak derleştiğim o akşam saatine geri dönmek,
Çıplak bedenime bir kırbaç gibi inen sözlerden arınmak,
Çıkmazların derin kuyusunu satın almakla olur mu ki?
Bir buruk vaktim zamanı geri almak istiyorum.
Ahenksiz yükselttim sevimsiz ve görsel imkanlarımı,
Düşünce temsilcilerimden yoksunum,
Duygularımla idrak ettiğim hakaretler bana ait değil,
Benim olamazlar.
Ezgi meltemlerim neredeyse kan kusacak,
Nihayet kelimesinin semalarında dolanır ve ağlar nezaketim,
bir zaman kesitinde şebnemlerini asla kurtaramam diyerek.
nadide ruh dünyası boşaltılıyor,
ansızım hidayetimi yitirme çağrısı inletti hayallerimi,
belli bu sadece bir ilkti.
evrendeki bu istila aşkı nedendir?
tahammülüm ikileme krizinde!
avuçlarımın arasında tuttuğum sessiz heyecan sahibi hüznüm,
uzun zaman önce terk ettiğim,gözyaşlarını içime almadan gittiğim bebeğimin.
seyrettim öylece bütün geceyi;
sessizlikte fırtınalar serenat yapıyor,
dalgalar maskesini giymiş kıyılarıma vuruyor,
kaldırımların en ücra köşelerindeki su birikintileri kendini nehir sanıyor, bu gece!
be gece! duygularım soluk soluğa, aşkım yağan yağmurda,
hayallerim kimsenin olmadığı sokaklarda, hem de ağlamaklı...
içinden gelirse dedi giderken, bir şiir yaz bu deli kıza…içinde biraz aşk, biraz umut, ama en çok da platonik yasaklar olsun…
ah deli kız
hani sen deseydin
hani sen
birkaç martı derdim
bir avuç da gökyüzü
hani öyle birdenbire değil
tutuna tutuna devrilen…
neler geçti içimden o an bir bilsen….her sözcükle, bir çocuk yuvarlandı gözlerimden…sanki ayağımın altından kayıyormuşçasına şehir, bir sigara yakıp da yürüyemedim karlı kayın türküsünden…dizlerim kanıyordu ama akan ne kandı, ne de yanan canımdı..ve ben en çok canımın yanmamasına kızıyordum…bilmem ki annem neye kızıyordu yine?
hani o boş somya altları
artık yok deli kız
daha ne olduğunu bilmeden yalnızlığın
üzerine uzanıp da
ağlaya ağlaya uyuyakaldığın
o beton zeminlerin sıcaklığı yok..
yok artık öksürüklerimize dokunan
hayallerimiz yok…
bütün yasaklar yerle bir olsun demiştim ya hani senin o çok sevdiğin şiirimde…o gün radyoda yabancı bir tınıdan yükselirken, yerle bir oldum…artık platonik yasaklar da yok deli kız yok…sen sadece çevir bakışlarını günden geceye...çevir ve
dinle!
dinle nasıl durduğunu kanatlarının militanca
ve seyret bulutların kızarışını
ve anla deli kız,
artık sen de anla
umut biraz ellerinde, biraz sokak kedilerinde
ama aşk
ama aşk deli kız
yalnızca sende...
İstanbul Sen Kokuyor...
martıların gözlerinden dinledim;
istanbul’un boğazı yanmış dün gece...
yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
oysa Can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
ben bu şehre yüreğimi içirmedim.
göklerden hicran yağdı İstanbullu bir geceydi,
yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
ismin dudaklarımda idamlık bilmeceydi,
yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın.
sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
utanır intihar ederdi ölüm
hayata rest çekip ağladığımda
korkak gibi, tutsak gibi, kan gibi...
ben lal olmuş bir bülbülüm
sen deli gülsün bağrımda
toprak gibi, yaprak gibi, yaşanmamış an gibi...
kuş uçmaz kervan geçmez dağımda
hah aşkı yağan kar tanesi
kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi, leylak gibi, sigaramda duman gibi...
sevdiceğim, sen İstanbul kokardın!
dayadım ondörtlüyü İstanbul’un şakağına,
istediğim gül içmekti, gözlerinden bir yudum.
seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına,
söylemedi, inat ettim gece seni uyudum.
ben bir sana bir bu şehre gül dedim.
ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece,
sensizken İstanbul’da bir kez olsun gülmedim.
yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri,
yokluğun var, sen yoktun, ölüm geldi ölmedim.
ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul,
aşkından hatıra dedim, gözyaşımı silmedim.
ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
belki de Can, ben bu şehri güller için çok sevdim
gözlerimden dökülen yaş, denizi ıslatıyor
sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
çatlayası deli yürek, sen sen diye atıyor
oy gece gözlüm oy, İstanbul seni seni kokuyor
Hepsi de çok güzel
teşekkürlerr
ßu Gün Coştun
GüzeLLerdi TeşekkürLer..
Gök Tanesi Adlı Kullanıcıdan Alıntı:Hepsi de çok güzel teşekkürlerr
Teşekkür Ederim..
GözLerine SağLık..
rüzgargülü Adlı Kullanıcıdan Alıntı:ßu Gün Coştun
GüzeLLerdi TeşekkürLer..
Bundan Sonra Aşşka Adıcam Kendimi ßende Aşık Olmak İstiyorum