İnsan ömrü bir kitap misali değil midir?
Kimininki bir satırlık, kimininki bin sayfalıktır
Tek ortak noktaları bir gün biteceğidir...
Ben hüzün dolu bir kitabım
Benim acılarım sayfa, göz yaşlarımsa mürekkep oldu
Anlattılar birer birer, ama konu hep aynıydı
Hayat akışım bir çizgiydi, çizginin adı ise "hüzün"
Ben hüzün dolu bir kitabım
Senaryo baştan belliymiş, acılar benim kaderimmiş
Mutluluğu yakalamaya uğraşırken, tebessüm etmek bile
Yasakmış
İstesem de istemesem de oynamaya mecburum
Ben hüzün dolu bir kitabım
Aşk'tır karanlıkta insanı aydınlatan
O'dur insanın ruhunu, beynini güzelleştiren
Ben mahrum kaldım aşka, hala karanlıktayım
Ben hüzün dolu bir kitabım
Ölümü teslim aldı Hüzün,
İçinde senden kalan cam kırıkları
Aynada sensiz Hüzün
Sensiz Hiç kimse dindiremedi bu hıçkırıkları
Bir gece yarısı
Ansınız göreceksin
Köşe başında nöbet tutuyordu Hüzün.
Öyle kolay değildir
Beni unutmak.
Hala sokaklarımdadır
AYAK İZLERİM...
Hüzün gülümseyişlerimde sevdadır dokunamadığım!
Bakamamaktır gözlerine sevgilinin,
Duymamaktır toprağın sesini,
Bilememektir belkide hüzün,bilinsede her şey!
Hüzün evimizin çatlak duvarından içeriye giren üşümektir!
Hüzün hiç bir zaman hiç kimseye anlatamadığımdır,
Yüregini ortaya koymaktır benim ülkemde hüzün
Bulut bulut dolaşıp kaybolmaktır birden bire gölgesiz!
Hüzün üşümektir temmuzunda güneşe inat!
Deniz olsanda ıslanamamaktır,
Özgür olsanda koşamamaktır,
Dalgasız kalmaktır limanı olmayan günlere!
Hüzün Özgür olmaktır bazen
Olamamaktır birde,
Olmamış gibi çaresizliktir
Nerde diye sormaktır hüzün!
Dilsiz olmaktır belkide hüzün
İzlemektir kör olsanda gideni ardından!
Hüzün Özgür gülümsemelerin en güzel rengine bakıp
Siyah beyaz kalmaktır!
Hüzün dudaklarındaki ter damlasına dokunamamaktır!
Yüregi yanmak,kül olmaktır hüzün,
Külünden yine yangınlara koşmaktır!
Uzun bir yolun sonundaki yolsuzlukla karşılaşmaktır belkide Hüzün
Kocaman bir boşluğa sarılmaktır!
Susmaktır Hüzün çığlık çığlığa!
S u s t u n!
S u s t u m!
S U S T U K!
HüZün uzakların çağrısıdır
Hergün yüzlerce binlerce defa uzaklara düşer de düşünceleriniz
Bedeniniz hapistir ve kurtulamazsınız
HüZün uzakların çağrısıdır, gidemezsiniz
Hüzün kaçıp giden trenin ardından bakakalmaktır
Gece yarıları garlarda
Hüzün üşümektir
Gece yarıları sizi almak için çırpınan
Karanlık dalgalara ve şehir ışıklarıyla oynaşan yakamozlara cevapsız kalırken...
HüZüN ağlayamamaktır
Ağlamak için çırpınırken ağlayamamak...
HüZüN aşk satmaktır duvarlara
HüZüN aşk da boğulmaktır
Ve kimsenin anlamamasıdır feryadınızı
HüZüN içten içe yanarken
üşümek ve ürpermektir...
HüZüN yalnızlıktır
Yalnızlıksa soylu bir duygudur
kristal kadehte size sunulmuş ve alışkanlık yapar...
HüZüN uzaklara ait olup
Yakınlara hapsolmaktır
Büyük bir uykudan ibaret sandım satırlarda yaşamayı. Kelimeleri vurdum kumsallara. Canımı ağrıttım ardında. Ve bir taş daha attım içimin karanlık dehlizine. Hüzün meskenine kilitli aşk hangi makamı kabul ediyordu ki sözlerine? Hangi yaram düşlerimi sana vurduğumda acı damlatmıyordu?
Gerçeğimde olmayan yâr gönlümden git!
Hadi git!
Ben sarsılan bir şehrin enkazı olmaya razıyım. Ben, yine kâbuslar saklarım yatak başlarımda. Ve sana şiirler biriktirmekten vazgeçerim. Sessizliğimin sesini dinlerim bir sonbahar sabahında.
Bugün hüzün vurdun sevdama
Korkutucu sessizlik
kirarken umutlarimi
Hüzün vuruyordu sevdama..
Ben,
dokunurken tomurcuk güllere
ellerimde soluyordu yapraklari
Agliyordum...
Gögsünü ararken yanaklarim
gözlerim sensizligin karanligindaydi
Hüzün vurdun sevdama...
Ben,
yüregim avuclarimda gelirken sana
sen,
yüzüme kapadin bütün kapilari
Gidemedim...
Senden uzaga gidemedim
Yüregim avuclarimda
bekliyordum seni esikte...
Tek bir adim atamadim...
Yara aldim...
ama...
kopamadim senden
Karamsar bulutlar
sararken mavili gökyüzünü
ismini fisildiyordum rüzgarlara
Sana sesleniyordum:
Yarami saracakmisin sevdigim...
Sevdama vurdugun hüzünü alip
umutlarla öpecekmisin yüregimi? '
Günes bulutlari dagitip
gözlerimde gülerken,
Sen,
kapadigin kapilari araliyordun...
Gökyüzünün mavisini alip
umutlarla öpüyordun YARALI yüregimi...
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün