Şafaktı
Karanlık son kırıntılarını taşıyordu bilinmezlige
Ve herşey uyumaktaydı
Şehirler bile.
Yalnız yüreği büyük çocuklar sokaklarda
Üşümüş elleri
Okşanmamış saçları
Ve özlemi çalınmış ğözleriyle
Uzaklara sevdalıydık ikimizde
Bakışlarımız kenetlendiğinde
Uçurumlar erirdi içimizde.
Söğüdün dalında bir çift
Yaprak olma özlemiydi kavuşmak
Ve illede kavuşmak birbirimize.
Git
Belki hayatımızı özetler bu ayrılık
Uzun cümleler kurmadan git
Mavisi çalınmış gökyüzünde
Kanadı baglı kuşlar kalsın geride
Geride boynu bükük
Oyuncak mahrumu
Yalınayak bir köy çocuğu kalsın
Ama sen bilme.
Her dem doguyorsun ufkuma
Güneş ufkuma batıyor ufkuma
Batıyor yalnızlık
yalnızlık sarı bir hastalık.
Adam gülüyordu
Kadının gözlerinden çalarak mutluluğu
Mutlu kılmanın mutluluğuyla gülüyordu kadın
Gülüşünde geçmiş korkusu.
İstemeden almak mutluluktu biliniyordu
Ama her bilinen gibi
Kullanılmayan bir askıda yerini alıyordu.
Gelişi beklenen hala gelmedi
Belkide geçenlerden biriydi sezilmedi.
Bir hakikattir kimse zamana direnemedi.
Gözün gördüğünü gönül sevmedi
Gönülde demlenen ufukta gözlenen degildi.
Velhasıl mutluluk insanı hep terk etti.
Oysa tutunmuştum yüreğinden hayata
Kopmaz koparamaz sanmıştım zaman
Bir “hoşça kal “ kadarmış sevda
Şimdi yalnızlığım yoldaş ruhuma
Acı verir hayat
Yetim kalır aşk
Aşk dediğin ölene kadarmış
Yaşanamasa da yürekte güzelmiş
Aşk dediğin acı verenmiş
İnan yüreğim kanasa da aşk sende güzelmiş
Acı verir aşk
Yetim kalır aşk…
Bir çocuk tanıdım yıllar evvel
Ve yıllar evvel yaşamaktan mutlu
Şimdi bakışları surlar gibi donuk
Kırılgan
Yüregi herşeye rağmen umutlu.
Bir a'nı uzun zaman eyler hasretin
Her a'nı keder.
Alır beni gözlerin
Gözlerin zından yavrusu
Ak'ı karasından beter.
Ben yelkovanı taşıyorum zamanın yüzsüzlügüne.
Senin koynunda akrep.
Ve eriyip gidiyoruz
Bir saatin tik tak-ları arasında.
Sabır yüklü kaç lahza geçti bilinmez
Veya umut dolu kaç iklim.