:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Öyküzen LâL...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Yol’a baş koyuş:



Önce lâl vardı...
Susuş pus olmuş puslu bir havada geveze bir sükûttu...
Önce o vardı,
mevsimler yalanı, yalanlar kışları

Kışlar yazları ırgalıyordu…



1.

Lâl, kelimelerini diline dizmişti.

Diz çökmüştü heceler cümle sofrasında

İmgeler, sükûtun lâl oluşunu seyre durmuşlardı

Sukut artık vardı…

/Ve lâldi/

Varlığı kanıtlanmış bir suskunluktu lâl,

Gözlerinin içindekini içecekmiş gibi duran,

Bir mevsimde yaratılmıştı…



2.



Mevsimlerin ilmeğine geçince lâl,

Şahlandı…

Geceye olur olmaz öyküler anlattı…

Susmuyordu lâl,

Bu sükût öyle gevezeydi ki…

Kelimeler utanıyordu…





Lâl artık bağrını açmıştı…

Söyledikleri tadından yenmiyordu.

Bir bilmeceydi dilinin bağlı olduğu damar,

Damarları kalbini sükûta hasret bırakıyordu

Bu lâl hiç susmuyordu…



Lâl geceleri düş toplantılarına konuktu…

Ha bire anlatıyordu.

Dervişlerin zamanından bir esmerlik vuruyordu yüzüne…

Lâl kıskanmaya başlıyordu…

Bitiş ellerinde ki hınçta saklıydı…



3.

Lâl ceza aldı

Artık kekeme bir lâldı…

Sükûtun kekelemesi, akordu bozuk bir sazdı.

Çift kişilikli sevdaları izleye durdu…

Kekemeliği gitsin diye kendini şarkıya verdi…

Lâl hiçbir tene dokunamaz oldu…



4.

Lâl kelime radarında duraklayınca,

Dili çözülüverdi…

Sustu!

Sükûtunu perdeleyerek, emirlere karşı gelerek,

Sustu!

Lâl hayır etme böyle… Dediler,

Lâl sustu…

Sükût terk-i diyar yaptı…



Kayboluş:



Öyküzen bir lâl vardı…

Uykunun son secdesini yaşıyordu.

Vedaları süslüyordu…

Ve artık sükûtunun yakasını bırakmadan /susuyordu…

Susuşunu süslüyordu…

Yitiyordu…