:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Ya sen çok masalsın;Ya da Şair Çıldırmış...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3
Bir şairin dizelerinde rastlamıştım sana..Terketmek gibi acı,vazgeçmek kadar zor ve aşk kadar güzeldin..Sana dair onca hayal vardı içimde daha ilk okumada çizdim kafamda profilini yaşayacakLarımızın..Seninle kaldırımların kanına girmek istiyorum avare avare sokaklarda caddelerde dolanırken..Elini tutmaktan utanmak gözLerine çekimser bakışlar serpiştirmek istiyordum..Daha tanımıyordum bile seni,sadece iki dizeden ibaretti hakkında bildiklerim..GözLerinden yaşadım hayatın en güzel yanını..SaçLarın rüzgarsa şayet neden bu kadar yakıyor içimi serinleteceği yere..

Böyle başlamıştı sana olan sevdam,adını tam koyamadığım duygular besledim içimde..Hergün yeni bir umut beliriyordu içimde,hergün büyüyen bir çocuk misaLi büyüyen huysuzlaşan..Ha bugün gördüm gözLerini, ha bugün göreceğim derken yaşlanmışız haliyle,ecelim yakın...Şimdi kendi yüzümü göremiyorum aynalarda
tüm bildiğim iki dizeydi hakkında..

Bir baksa ölecek gibi olursun ...
Bilmezsin ölürsün,güLer öLürsün,susar cinayet..
Böyle yaşamıştım sana karşı olanLarı işte,hergün dua gibi dilimdeydi adın yatmadan yatağıma..Sabah kalktığımda yastığım ıslak,gözyaşLarım kaçamak dökülüyordu..Artık gözlerimi her gözden kaçırıyordum,asi bir çocuk gibiydi gözyaşlarım,söz dinLemez uluorta akarlardı gözlerimden..Sonra çetrefilli kalp ağrıları gark olurdu sığmadığın yüreğime,sonra gözLerim kararırdı..ÖLmek gibi sevdim seni ve bir o kadar istedim..Sen gemedin o yanıbaşımda...

Şimdi ölmek üzereyim yaren..Hiç bilmediğim yüzüne dokunamadan ellErini tutamadan yaşadım hayatımı..Tek bildiğim iki dizeydi sadece..

GamzeLeri vardı onun,güller açardı güLdüğünde..Onda güller açarken mezar taşım dikilirdi benim..Şimdi ölmek üzereyim yaren..Şair anlatmış seni...YA SEN ÇOK MASALSIN YA DA ŞAİR ÇILDIRMIŞ..YA SEN ÇOK GÜZELSİN;YA DA ŞAİR ÇILDIRMIŞ...YA SEN ÇOK YALANSIN;YA ŞAİR ÇILDIRMIŞ..YA BEN ÇOK ÇOCUÄžUM DAHA;YA DA ŞAİR HAKLI ...
[SIZE=3]
Şimdi Ben..


sabahları ismini anarak uyanmıyorum

ve yastığa başımı koyduğumda

yüzün gelmiyor gözümün önüne ..

kulaklarımda sesin de çınlamıyor artık

yaptığın şeyleri düşünerek nefret etme duygum da kalmadı

sana dair hiç bir şey yok yüreğimde

ne acı .. ne özlem .. ne hüzün .. ne tutku ..

ben herşeyi bitirmişim

bu kadar farkında değildim belki bunların sen gelmeden ...


sensizlikti belki de aşkım

yoktun .. acı çekiyordum ve bunun adına aşk diyordum ..

seni tanıdıkça ...

sana yaklaştıkça ...

aşk benden uzaklaştı ...

iki kişinin yaşadığı aşk olmuyor muydu yoksa ?


tek başıma çektiğim acıya verdiğim isim miydin sen ??


kafam bile karışmıyor artık

açık ve net düşüncelerim

ne yapacağımı da düşünmüyorum

ve gelecek için herhangi bir kaygım yok sana dair ..


oysa böylemiydim eskiden

kafamın karışıklığını

seni .. gelmeni .. fikrimi değiştirmeni.. cevapsız sorularımı..

sayfalarca yazmış

ve yine hiç bir cevap bulamamıştım ..


ben her hafta sonunu iple çekiyordum...

sen beni silene kadar ..

umudum hiç bitmemişti ...


ama o gün ..

ben de beynimden sildim seni ..

yok saydım herşeyini


o kadar güzel şeyler yaşayabildiğin insanı

seni o kadar çok seven insanı

bu kadar kolay silebildiğin için

ben .. senden vazgeçtim ..

ben seni daha da kolay sildim

bana ancak böyle bir iyiliğin dokunabilirdi ..


ben değil .. sen bitirdin kendini

ve şimdi geri getiremezsin hiç birşeyini

zorla yerleştiremem tekrar içime ..



ısrar ediyorum ..

beni sevmedin ..

seni sevmemi sevdin hep ..


bense beni sevecek birini istedim

sevgiyi öğretemem hiç kimseye

kendimce tarif edebilirim sadece

sevgi bir çırpıda silebilmek değildir ..

yıllar geçse de içini sızlatabilecek bir şeydir


senin için hiç sızlamadı biliyorum ..

şimdi de bundan sonra da sızlamayacak


hayatının bundan sonrasına sadece bir arkadaş gibi eşlik edebilirim ..

çünkü ben paylaşılan o güzel günleri

senin gibi kolay silebilecek kadar vicdansız bir insan değilim ...


sen şimdi yepyeni bir aşk yerleştirip yüreğine ..

hayatına devam edeceksin bıraktığın yerden

sana söyleyebileceğim en güzel söz ..

senin için edebileceğim en güzel dua bu olabilir ancak

başka hiç bir şey beklenemez artık bu yorgun yüreğimden ..
[/SIZE]
Kaç kez teğet geçtim gecenden. Acının mili çekilmiş gözlerimden aktın kaç gece. Kaç gece senli düşlere uyudum, kaç gece şehri yakıp önüne koydum. Ateşler içinde yandığım oldu bir müziğin tınısıyla. O yangından kurtar demek için kaç gece sabahladım kapında, korkularımı yalnızlığıma gömdüm, ateşler içinde yanan alnıma bir el uzatmadın ve ben çok yaktım o şehri.... Yaktım ve yandım.


Külsüz bir yangının ardında kalanım şimdi. Sense "git"lere gebe bir hayatın baş rol kahramanı. Buna rağmen aynı şehrin, aynı sokağın ve aynı yolun yolcusuyuz. Bu yolculukta senden teğet geçtiğim gecelere hikayeler yazacağım. Kalpsiz birine ağlıyorum dememek için efkarımdan ağlıyorum diyeceğim. Adının geçtiği her yerde ve duyduğum her ortak şarkıda efkarımdan ağlayacağım, bu şehri bin kez yakacağım efkarımdan... Senin geçme ihtimalinin olacağı her durakta bekleyeceğim. İhanetlerini bile bile, vefasızlığına ve sana inat, kendim için ve sana duyduğum sevgiden bekleyeceğim.



Bütün sırları duvarlarımdaki tablolara asacağım, ölüler duvarda olurmuş, öldüreceğim bütün sırları. Yok sayacağım senden yana bildiklerimi. Seni yaralayan her şeyi çekmecemde saklayacağım. Ama unutmayacağım hiçbir zaman vefasızlığını. Kalpsiz oluşuna sünger çekmeyeceğim. Kırdıklarınla yaşamayı öğrendim belki ama kırıklarımla yaşayamayacak kadar çok sızım var. Sızımı deniz suyuyla yıkarken, suların sessizliğinde sana bir hikaye yazacağım, sonra kısa metrajlı bir film çekeceğim o hikayeye...



"Vefa" İstanbul'da bir semt adıymış diye başlayacak film. Terk ettiklerine dair yazdıkların filmin fragman olacak. Fonda bir ney sesi... Gecelerce geçişini beklediğim sokağının en izbe yerinde vuruluşumu izleyeceksin. Uzun saçlarımın betonu öpmesi, o gelmeyecek diye kulağıma fısıldayan rüzgarın uğultusu, seni son kez de olsa görüyor oluşumun mutluluğu.... Sokağa indiğinde umurunda olmayacağım, kanayan ellerime basarak yürüyeceksin, çoktan gittiğin benden son kez gideceksin. Son kez gidişinin ayak seslerini duyacağım, bin kez bıçaklanacağım vurulduğum yerde, bin kez yanacak şehir, sen yangınlardan teğet geçeceksin. Ardına bile bakmadan. Ve geride her şeye rağmen hala gülümseyen birinin olduğunun bile bile gideceksin. Ve bir şiir akacak adımlarının izinden: ...Gelirsen ölüm, eline mendil alma,/çiçek istemez kederim,/amin istemez./ Patlak bir acıda yorulmuşsa nabzım, göğsümün en işlek yerini dağ sessizliğiyle bıçakla.../ Gelirsen ölüm bir şairin suskunluğuyla, bin kez kurşunla bedenimi... /bin kez bıçakla vurulduğum yerde..../



Dizeler akıp gidecek sen ölü bir kenti adımlarken. Sesindeki suskunluktan intihar edenleri sayacağım bir bir... Kısa metrajlı filmin son karesi olacak bunlar. Ayaklarına bulaşmış kan izleri ile bütün kenti dolaşacaksın. Koca bir yangını arkanda bırakırken ve şehir yanarken bir gazete düşecek vurulduğum yere, üzerime. Gazetenin manşeti sen olacaksın: Bu kentte şair bir katil yaşıyor. Suçu susmak.
Bir gün seni düşünerek son nefesimi verdiğimde,bunu bir üstünde dolaşan bulutlar bir de ayağını bastığın toprak bilecek.Bir tek onlar anlayacak halimden,bir tek onlar bilecek kadri kıymetimi,bir tek onlar dostluk edecek bana uzun uykumda...


Hiç iyileşemeyecek kalp yaralarımla sarıldığım beyaz kefenim,benim acılarım için sargı bezi olurken,ağrılarıma merhem olacak toprağın ve nefessiz kalan bedenime can verecek gökyüzü hep birden şahitlik yapacaklar seni ne kadar çok sevdiğime...
Gökyüzü kuşları dolaştıracak,toprak çiçekler bitirecek üzerimde.Kuşların ve çiçeklerin şarkılarıyla hasretim dile gelecek nice ömürler boyunca...
Eğer bir gün gezinirken güzel yüzünle sokaklarda,gelir de tatlı bir rüzgâr,dünyanın en tatlı güzel gözlerine,dünyanın en tatlı yanaklarına bir öpücük kondurursa bil ki bendendir...!!
Sana hasret gitmiş dudaklarımın hüzünlü özlem şarkılarına dayanamamış bulutların ve toprağın ricasına gelmiş bir rüzgârdan en riyasız,en içten,en yalnız ve en ölümlü öpücüğüdür o...!!!


Dünyanın tüm âşıklarından neşet etmiş ne kadar öpücük varsa,işte o zaman derin bir ah ederler halime.Tüm âşıklar mezarlarından bir titremeyle sarsılır,tüm kavuşmuş sevenler mutluluklarına pişman olup,en içten dualarla yakarırlar Rab'lerine.Tüm mutluluklarını bağışlamak isterler;
senin o güzel dudaklarının bir öpüşüne...
Ne çare ki,bedbaht ömrümün son sayfası da karalanmış,acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterim mahşere kadar açılmamak üzere kapanmıştır.Lakin kapanmadan giden,sana bakmaya doyamadan giden gözlerim,mezarda da olsa hep seni gözler...


İmkânsızlığını bile bile bir Meleğin elinden tutarak gelip,son bir sözünü söylemeni beklemem ne kadar beyhude olsa da,bilsen ne büyük bir hasrettir ki,ölümlü bedenimi son uykusuna bir türlü bırakmaz...


Nice geceler gördüm,nice sabahlar;lakin toprağın karanlık bağrında gecemi gündüzümü ayırt edemeden seni beklerken bir bakarsın,sen ellerinde boynu bükük iki çiçekle gelirsin.
Adım sanım unutulsun diye ismimi bile yazdırmadığım mezar taşımı öpüp toprağımı okşarsın...
İki damla gözyaşı döküp beni ne kadar çok sevdiğini söylersin.Uzun uzun anlatırsın bana;mahcup ve kaçamak bakan gözlerimizle bakarak güç bela can verebildiğimiz üç beş kelimeyi konuşurken ne kadar mutlu olduğunu.Söylediğin her sözün sonunda bağıra bağıra seni seviyorum demek istediğini söylersin.
Gelip nefessiz kalana kadar öpmek istediğini.
Ve ben de seslenirim sana aşağıdan ;
Tıpkı benim gibi...


Ah sevgili...Gelip geçen ömre kurban edilmiş nice büyük bir sevgiydi bizimkisi.Zorlu dağların zirvelerinde binlerce kilometrelik beyazlığın ortasında açıveren kardelen gibiydi.Ya da milyonlarca kilometrekarelik bir çölün ortasındaki minik bir vaha.Ne karları eritebilirdik,ne de çölü yeşile çevirebilirdik.Olsun...Her şey için müteşekkirim sana.
Yaratıcının içime gizlediği şifreyi bulduran sevgine ...!!

Bil ki,şimdi üzerimde uçan bulutlar,altımda uzanmış toprak ve alfabemden sana sunduğum harfler yokluğunu aratmıyor bana.Çünkü neyim varsa,sensin...
Neye baksam sensin,Neye dokunsam sen...!!!
Bazen insanin icinde ulasilmaz tutkular vardir. En olmadik zamanda icine insafsiz bir kurt gibi duser yer ve bitirir benligini. O tutkulara bazen yenik dusersin sonu nereye varacak hic dusunmeden. Bilirsinki o tutku senin icin vazgecilmezdir. Kac gunler sabahlarsin farkinda olmadan. Gozpinarlarin kurur aglamaktan. Yinede bilirsinki o tutkudur seni yasatan ve hayata baglayan. Dusunursun gunlerce hayaller kurarsin gelecege dair. Ve bir anda uyanir irkilirsin dusuncelerin arasindan….


Iste sen benim en vazgelmez tutkumdun. Birtanem korktugum oldu ve ben o tatli ruyadan uyandim. Simdi yalnizliklarla dolu bir dunyam var. Cok mutsuzum be askim seni cok ama cok ozledim. O kapkara gozlerine yeniden sahip olabilmek icin neler vermezdim!!! Tabiki sen bunlari nerden bileceksin? Ve hic bir zamanda bilmeyeceksin. Bir caglayan gibi sevgim vardi sana dogru akan. Sen o buyuk caglayana set cektin birtanem... Diger bir anlamda bitirdin beni birtanem bitirdin…



Her askin iyi yada kotu biten bir sonu vardir. Tipki her yolun bir sonu oldugu gibi. Iste bizim sonumuzda hic bir sevdalinin istemedigi bir son gibi bitti ve biz ayrildik. Bu ayrilik oyle derin bir yara actiki benim kalbimde hergun bikip usanmadan kaniyor aci veriyor bana. Ama her seye ragmen ben seni cok seviyorum. Kalbimi kanatsa yuregimi sizlatsada seviyorum hala seni. Biliyorum sende seviyordun beni. Ama ne oldu birtanem neden korktun? Neden benimle birlikte yolun sonuna kadar yurumekten vazgectin. Bunlarin cevabini hala bulamadim ve biliyorumki omrumun sonuna kadar da bulamayacagim. Dedim ya birtanem ben seni cok sevdim ve hala da seviyorum. Tekrar bana don demiyorum bilsemki doneceksin hayatimi verirdim. AMA sen donmeyecek benimle olmayacaksin hicbir zaman. Olsun be karagozlum sen benim icin hala birtanesin ve oyle kalacaksin bir omur boyu……
Bir gün seni düşünerek son nefesimi verdiğimde,bunu bir üstünde dolaşan bulutlar bir de ayağını bastığın toprak bilecek.Bir tek onlar anlayacak halimden,bir tek onlar bilecek kadri kıymetimi,bir tek onlar dostluk edecek bana uzun uykumda...


Hiç iyileşemeyecek kalp yaralarımla sarıldığım beyaz kefenim,benim acılarım için sargı bezi olurken,ağrılarıma merhem olacak toprağın ve nefessiz kalan bedenime can verecek gökyüzü hep birden şahitlik yapacaklar seni ne kadar çok sevdiğime...
Gökyüzü kuşları dolaştıracak,toprak çiçekler bitirecek üzerimde.Kuşların ve çiçeklerin şarkılarıyla hasretim dile gelecek nice ömürler boyunca...

Eğer bir gün gezinirken güzel yüzünle sokaklarda,gelir de tatlı bir rüzgâr,dünyanın en tatlı güzel gözlerine,dünyanın en tatlı yanaklarına bir öpücük kondurursa bil ki bendendir...!!
Sana hasret gitmiş dudaklarımın hüzünlü özlem şarkılarına dayanamamış bulutların ve toprağın ricasına gelmiş bir rüzgârdan en riyasız,en içten,en yalnız ve en ölümlü öpücüğüdür o...!!!



Dünyanın tüm âşıklarından neşet etmiş ne kadar öpücük varsa,işte o zaman derin bir ah ederler halime.Tüm âşıklar mezarlarından bir titremeyle sarsılır,tüm kavuşmuş sevenler mutluluklarına pişman olup,en içten dualarla yakarırlar Rab'lerine.Tüm mutluluklarını bağışlamak isterler;

senin o güzel dudaklarının bir öpüşüne...
Ne çare ki,bedbaht ömrümün son sayfası da karalanmış,acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterim mahşere kadar açılmamak üzere kapanmıştır.Lakin kapanmadan giden,sana bakmaya doyamadan giden gözlerim,mezarda da olsa hep seni gözler...



İmkânsızlığını bile bile bir Meleğin elinden tutarak gelip,son bir sözünü söylemeni beklemem ne kadar beyhude olsa da,bilsen ne büyük bir hasrettir ki,ölümlü bedenimi son uykusuna bir türlü bırakmaz...



Nice geceler gördüm,nice sabahlar;lakin toprağın karanlık bağrında gecemi gündüzümü ayırt edemeden seni beklerken bir bakarsın,sen ellerinde boynu bükük iki çiçekle gelirsin.
Adım sanım unutulsun diye ismimi bile yazdırmadığım mezar taşımı öpüp toprağımı okşarsın...
İki damla gözyaşı döküp beni ne kadar çok sevdiğini söylersin.Uzun uzun anlatırsın bana;mahcup ve kaçamak bakan gözlerimizle bakarak güç bela can verebildiğimiz üç beş kelimeyi konuşurken ne kadar mutlu olduğunu.Söylediğin her sözün sonunda bağıra bağıra seni seviyorum demek istediğini söylersin.
Gelip nefessiz kalana kadar öpmek istediğini.

Ve ben de seslenirim sana aşağıdan ;
Tıpkı benim gibi...



Ah sevgili...Gelip geçen ömre kurban edilmiş nice büyük bir sevgiydi bizimkisi.Zorlu dağların zirvelerinde binlerce kilometrelik beyazlığın ortasında açıveren kardelen gibiydi.Ya da milyonlarca kilometrekarelik bir çölün ortasındaki minik bir vaha.Ne karları eritebilirdik,ne de çölü yeşile çevirebilirdik.Olsun...Her şey için müteşekkirim sana.
Yaratıcının içime gizlediği şifreyi bulduran sevgine ...!!

Bil ki,şimdi üzerimde uçan bulutlar,altımda uzanmış toprak ve alfabemden sana sunduğum harfler yokluğunu aratmıyor bana.Çünkü neyim varsa,sensin...
Neye baksam sensin,Neye dokunsam sen...!!!
Bir yaz yağmuru aşkın.

Sararıp tarumar olmuş yapraklarımı yeşerten. Ciseleyen duru damlaların her düşüşünde hücrelerime işleyen bir yaz yağmuru. Her damlada yeni bir filiz,yeni bir tomurcuk vermekteyim. Rüzgarın bir boran olur içimde beni dağıtıp toplayan her şeyi yerli yerine yeniden dizen.

Bir kış güneşidir aşkın.

Sonra güneşin doğar bana bilinen güneşlerden daha sıcak. Yakmadan kavurmadan beni ılık ılık sarmalayan. Toprağa düşen bir tohum yumuşaklığında içimde filizleniveren yeni duygularla. Bana hayatı bahşeden bir kış güneşi


Bir şua demeti gözlerin.

Gözlerimi açtığımda sabah gözlerine bakarım. Bana bakıp içi gülen gözlerin. Huzur bulurum onlarda. Gözlerinin içinde bana yayılan bir renk cümbüşü alır götürür beni. Bazen uçsuz bucaksız bir ufuk,bazen vuslata götüren bir yol olur. Engin denizlerin derinliklerini ,altın sarı kumsalların saflığını bulurum gözlerinde. Dalarım bakışlarının giriftine.

Adın.

Her söyleyişimde kalbimden kopan bir nidadır adın. Duyabileceğim ve söyleyebileceğim dünyanın en güzel kelimesidir adın. Yaşarken dilimde hep tekrarlayacağım ölünce yüreğimde götüreceğim adın.

Sen.

Gönül sarayımın sultanı,baş tacımsın...
KaLbimin en derin yerindesin sevgiLi !
Hep öyLe oLdun… En derinLerde en maviLerde sakLadım seni…
GizLedim…
Kimse biLmedi seni sevdiğimi…
Yüreğimin çırpınışLarı arasında isyanLarımın en deLi zamanLarında
kimse biLmedi seni sevdiğimi…
Hep sakLadım seni mecburdum çünkü…
En neşeLi haLimi takındım kaLbim senin için ağLarken…
İmkansız bir sevdanın iki deLi yüreği oLmak koLay değiLdi çünkü…
BiLirdim senin de ben gibi oLduğunu ben oLduğunu…
Acıtmazdı gözyaşLarı… Canım bu denLi yanmazdı…

ÇaresizLiğimin beni yiyip bitirdiği zamanLarda daha mı
aksi oLuyordum ne ?
Sana geLiyordum avunmak için…
BiLemezdim ki o zamanLarda senin akLından geçenLeri.
Çok şey bekLedim ben sevgiLi…
VerebiLeceğinden çok şey bekLedim.
ALabiLeceğimden azına razı oLarak…

BekLentisiz sevemedim seni. Sevemezdim de…
Ben seninLe doyasıya yaşayamadım ki…
Ben hiç seniLle özgürce doLaşamadım ki sokakLarda eLeLe…
Bir vapurda doğduğum şehri gösteremedim ki sana…
Sıcacık bir çayı biLe payLaşamadım
ikinci bardağın ikinci yudumunu kendi bardağımdan
tattıramadım sana…
Hep yaLnız yaşadım sevdamı.
Herşey gizLiydi herşey sakLıydı…
Senden geLene razı oLduğumu söyLedim hep oLdum da…
Senden geLen her gözyaşını kabuLLendim.
O yaşLar yüreğimi kanattı ama sızLanmadım hiç.
Sevdiğimdin sevenimdin… KaLbimin sahibiydin…
Sevdamın ortağıydın…
Senden geLen her boşLuğu kabuLLendim.
GeL dediğimde ve sen geLemediğinde boynum büküLdü
gönLüm üzüLdü ama kabuLLendim.
GözLerim güLdü yüreğimin akıttıkLarını sakLadım.
Bazen sen üzüLme diye içime attım acıLarımı
oysa istediğim senin koLLarında teseLLi buLmaktı.
Göz yaşLarımı sen siL istedim.
Canım yandı beLLi etmedim sevgiLi…

Sonradan anLadım ki ben sana hiç kırıLmamışım…
Hani o beni kırmak için söyLediğin sözLerin hepsi aşkının
itirafLarıymış.
Canımı yakmak için sıra sıra dizdiğin her söz asLında
ne çok seviLdiğimin ispatıymış.
Görememişim…
Sen bana kırıLdım dediğinde de seni anLayamamışım ben.
Sevdiğini kırmanın ne demek oLduğunu şimdi anLıyorum.
Aranmamak soruLmamak verdiğin sözLeri unutmak tüm yaşananLarı
yok saymak ve hiçbir şey yokmuşçasına
hayata devam etmek…
Gerçekten kırmamışsın sen beni…
AğLadığımda göz yaşLarımı siLmiyorsun diye sana kızmaLarım ne kadar boşunaymış.
Şimdi yüreğim ağLıyor sen neredesin ?
ÇığLık çığLığa sesLeniyorum sana beni duymuyorsun.
KırıkLıkLarım şimdi çıkıyor ortaya.
ÖzLemLerim yakarken bedenimi canım şimdi daha çok acıyor.
Beynimdeki anlamsızLıkLarı yüreğim çözemiyor. Yüreğim çözemezse nasıL yaşarım ben ?
BiLmek istemiyordum bensiz yapabiLdiğini... BiLdim...
Görmek istemiyordum bensiz olabiLdiğini... Gördüm...
Yağmurlar yağıyor hem gözLerime hem yüreğime.
Ruhumda fırtınaLar kopuyor nefretim kendime…
İsyan kemiriyorken bedenimi sen neredesin sevgiLi ?
Neredesin ?





Kardelen beyazlığın asaLeti... Hep boynu bükük hep yaLnız...
Adım adım geçiyor zaman.
Bizse bir pamuk şeker peşine takılmış rengarenk balonların güzelliğine aldanıp arkada duran kocaman bir hayatı parçalıyoruz bin hüznümüze.
Yaşanılmış o anlar lunaparkta serbest bırakılmış bir çocuk heyecanlığında biliyorum.
Biliyorum hata yapmadan büyüyemez kimse.
Kimi zaman döndürülebilir, kimi zaman döndürebilen hatalar.
Oysa ne çok ihtiyacımız var sağlam bir omuza, güvenilir bir iki çift söze..

Bir gün bittiğinde herşey, durduğunda mutluluğa akan saatler ve sustuğunda tüm dünya içindeki çocuk ele geçirir seni.
Korkarsın ama sorgulamassın.
Zordur aslında hazmetmek geçmişi, ama geç-miştir.
Denemek istersin..
Çünkü ihtiyacın vardır hala bir yerlerde birşeylerin tam olduğuna inanmaya.
Çünkü bir boşluk vardır içinde asla doldurulamayacağını bildiğin ve günden güne büyüyen bir boşluk..
Ne kadar erken başlarsa tedavi o kadar umutludur ya hastanın iyileşmesi.
Hiç ummadığın bir anda birşey gelir ve senin için çaba gösterir.
Alşkınmısındır sen bunlara hayır hemde hiç alışkın değilsindir belki ama içindeki çocuğun dokunduğu her neyse onuda ele geçirir.
Zaten bu değilmidir mucize.
Hayatın tüm pisliklerine bulaşmıştır belki, kimse istemez kimse yakıştırmaz seni..
Oysa içinde bir yerlerde bir flaş patlar durur geçen her saniyeyi ölümsüzleştirmek adına hemde.
Elleriniz buluştuğu anda yine mutluluğa akar saatler öncesi veya sonrası yoktur.
İçinizdeki çocuklar bulur önce birbirini sonra siz.
Mucize değilmidir bu..
Herkes çocukluğuna dönmek isterken sizin koşulsuz şartsız çocukluğunuzu yaşamanız..
Asıl mucize aşk değilmidir, kalpte başlayan ve hiç bir zaman da tamamen kalbi terketmeyen aşk..
İyi bir hayat, helal kazanılan para, şefkatli bir baba gibi sıfatlara ihtiyacı olmayan..
Sadece aşktır mucize..
Sadece aşk..

Ve bir gün bir yerlerde yaşandığında mucizeler bir yerlerde de biter gider..
Oysa tek yapamamanız gereken hatadır, döndürebilen..
Yaşı yoktur hiç bir heyecanın zaman sadece bedeninizi yaşlandırır.
Ve tamamlanmayı bekleyen bin parça yap-boz gibi dağılığında hayat söylenmeyi bir kenara bırakıp dört elle sarılmak gerekir.
Sonuç gelecektir elbet biliriz değil mi ? Üzülsekte, üzülmesekte..
Sevinsekte, sevindirsekte gelecektir sonuç.
Öyleyse neden inadına dikenli yollardan geçişimiz ?
Mucizelere inancımız kalmadı mı dersiniz ?

Şimdi kalkıyorum hayatın tam ortasından sana doğru.
Sendelesemde bazen bir küçük çocuk var içimde düştüğünde kaldırılmayı beklemeyen.
Ve yeni bir umut doğuyor içimden kuzey rüzgarlarının okşayıp geçtiği...
Rotam sen, pusulam mucizem..
Büyük bir şehrin yıkıntıları arasından sesleniyorum sana.
Gücün varsa gel...
Döndür hatalarımdan ve içimdeki çocukla tanış...
Ben bir mucizeyim umudun ışığında, ve burda tamda içimde hala tamamlanmayan yap-bozlar var...
Gücün varsa mucizeyim sana..
Gücün yoksa gözlerime öyle derin bakma...
Yaşamın çekilmemiş tetiklerinde izini sürüyorsun geçmişinin. Geleceğin namlunun ucundaki bir bakışa endekslenmiş. Öyle fazla ki yükün, görünenin ağırlığı sinmiş omuzlarına. Görünmeyenlerse yüreğinde. Taşıdıklarının çoğu emaneten aslında. Atılmamış bir kurşun ağırlığında kabullenişin.

Hani diyorsun ya bana şaşkınım ben diye. Senin şaşkınlığın arada kalmışlığın aslında. Yastık altında sakladığın düşlerinin gün yüzüne çıkmış hali. Sen gerçek hayatın kıyısında, düşlerinle aynı hizada yaşıyorsun.

Bir adımın, adının katili de olabilir canını yakan, içine sevgi katan en vefalı sevgilisi de, biliyorsun. Attığın her adımda yaşamına dair en derin izleri açıyorsun belleğinde. En kanlısından en tatlı dokunuşuna kadar unutulmayanlar yığılıyor beyninin odacıklarında. Sen hepsine inat her odayı farklı boyuyorsun ve en çok da maviyi seçiyorsun kendine. Ezberindekilerle örtüyorsun geceleri üzerini, üşümemek için. Her sabah gözünü ezberleyemediklerine açıyorsun.

Hani diyorsun ya bana ben korkağım diye. Değilsin sen de biliyorsun. Kırılgan ve yorgun ruhunun aynadaki yansıması bu sadece. Çocuk halinin avaz avaz isyanı. Büyümüşlüğünün elinde elma şekeri, çocuk halini kandırmacası. Tozlu albümlerde sıkışıp kalmışlığın baki değil. Sen en renkli fotoğraflarda en güzel pozunu vermek için doğru zamanı bekliyorsun.

Sonu aynı biten bir öykünün iki ayrı tarafında karşılaştık birbirimizle. Çok uzak olan yolumuzu tesadüfler yakınlaştırdı. Giden kalanın, kalan gidenin halinden anlarmış dedik tarafsız kaldık. Bizim satırlarımızın yakınlığı kilometrelere dökülmüyor artık. Lastik izi yok yüreklerimizde. Yolculuğumuz sadece kelimelerle. Ziyaretlerimiz cümlelerimizde ağırlanıyor.

Hani diyorsun ya bana koca bir harita üzerinde yer edinmeye çalışıyorum diye. Sen yer edindiğin yüreklerden oluşan bir haritadasın aslında bu insan atlasında. Görünmeyecek kadar saklı, kendini göstermeyecek kadar naif, kırılgan. Ama bir o kadar kocaman. Sol göğsündeki nazar boncuğunu dağıtıyorsun etrafına sürekli. Her birinde biraz daha maviye boyanıyorsun. Biraz daha büyüyorsun.

Şimdilerde kendime aldığım nazar boncuğu elimde seni düşünüyorum sık sık. Gülümsüyorum çünkü biliyorum sesimi duyuyorsun. İyi olmanı, mutlu olmanı diliyorum ve hep mavilerle olmanı. Birgün yolumuz satırbaşlarından sokak aralarına çıkarsa eğer aklımızın ve yüreğimizin yüzyüze gelmesini bekliyorum.

Ben oradan nasıl gözüktüğümü bilmiyorum
Ama sen buradan emin ol çok güzel gözüküyorsun.
Sayfalar: 1 2 3