11-16-2015, Saat: 10:11 AM
Kenarı çatlaşmış bir bardağa su koymak gibi, boşa akıp gittiğini görerek sevgimin yaşamaya katlanamayacağımı fark edince, vazgeçtim senden…
Üstüne kurduğum hayallerimi, beklentilerimi, umutlarımı ve sevgimi toplayıp koydum bavula. Hızlıca çekip kapıyı çıktım gönül evinden.
Uzun uzun düşündüm ama merak etme! Doluya koydum, boşa koydum, nereye koyduysam ağır geldi yüreğim. Vardır elbet bu yüreği taşıyacak bir yiğit dedim ve vazgeçtim senden…
Kalsaydım, sevseydim, direnseydim ki; yapabilirdim, incinirdik. Kırılmayalım, üzülmeyelim diye gittim. Gittim çünkü gün gelip yolda karşılaştığımızda iki sohbet edecek yüzümüz kalsın istedim. Hakaret etmeden henüz, küfür etmeden, beddua etmemişken birbirimize, fırtına çıkmamışken, yol yakınken dönelim istedim. Yol da pek yakın sayılmazdı ama neyse!
Senden vazgeçtim çünkü sana öğretemediklerimden sorumlu tuttum kendimi. Özveriyi, emeği, sevmeyi, düşünmeyi öğretemediğim için suçladım yüreğimi! Sonra düşündüm ve dedim ki: Hamurunda yoksa öğrenmek, sen ister aşk vaat et, ister cennet!
Sen uyuyordun, uzun süre seyrettim. Gözlerini, kirpiklerini, burnunu, çeneni, ellerini, kollarını, her nefes alışında bedeninin nasıl inip kalktığını izledim. Hani bir kelimeyi arka arkaya söylediğinde anlamını kaybeder ya içinde; işte öyle, sana baktıkça anlamını yitirdin içimde…
Ayağa kalktım, üstümü giyindim, seviştiğimiz yatağı düzelttim, çarşafları kirliye atıp yenilerini serdim. Makineye kahveyi koydum, üstüne “düğmeye basarsan beş dakika sonra hazır olacak†diye not yazıp bıraktım. Eşyalarımı topladım, anahtarlarını masanın üstüne bıraktım. Çekip kapıyı çıktım.
Yemeği yer yemez kalkan misafir gibi, seviştikten sonra terk ederek biraz ayıp etmiş olabilirim. Üzgünüm ama senden ümidimi kestim. Üstelik hiç laf edemezsin çünkü çok direndim.
Sevmeyi öğrenmeyi beklemekten, sevgini belli etmeni beklemekten, bu ilişkiye beklentiler yüklemekten, hep aynı yerde sayarak yürüyoruz zannetmekten ve senden vazgeçtim ve gittim! Özür dilerim….
Candan Ünal