08-27-2010, Saat: 03:10 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
08-27-2010, Saat: 03:12 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
08-27-2010, Saat: 03:15 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
Ve sevmek yetmezmiş işte herşeye..
Acıların adını ''sen'' koyuyorum.Özlemek neymiş şimdi anlıyorum....Gitme deseydim kalırmıydın? Bilmiyorum.Hiçbir zaman bilmekte istemiyorum.Sen benim en büyük günahımsın.Biryerlerde sen hayatına kaldığın yerden devam ederken ben senin için ölüyorum.Tek bir gülüşünü görmek için dünyaları yakarım!Öyle çoğalıyorsun ki bende...İçimde baştırmaya çalıştıkça büyüyor aşkın...Rüyalarıma giriyor melek yüzün.Biliyorum bilsen sende bırakmazdın beni böyle.Boşlukta yok olmama müsade etmezdin çekip alırdın biliyorum...
Gülüşünü özlüyorum.Hayatımın tüm baharlarına değişmeyeceğim gülüşünü...Öylece kalmışsın aklımda mıhlanmış tüm sözlerin kalbime.Seninle nefes alıyorum hala...Seni sensizde sevebiliyorum söz verdiğim gibi... Hala çılgınca seviyorum.Sevgimi rüzgarlarla sana estiriyorum...İnsan imkansıza tutulurmuş ya bende öylece tutulmuşum sana.Öyle bir yasak aşkla sarmalamışımki kendimi kalbim tutuşuyor yanıyorum damla damla...Bütün yasakları katletmek isterdim.Seni yanıma almak tüm dünyadan sakınmak...Sadece kendime saklamak..
Eğer bir tek şansım dahi olsaydı seninle olmaktan yana sonsuz uçurumlara aldırmazdım ama yoktu...İmkansız aşkım asılıydı aramızda..
Affet beni! Gözlerime baktığında sınırsızca yalnızca ''gitme'' dememi beklediğin o anda sustuğum için...Hoyrat ellerle seni kendimden uzaklaştırdığım için.Bir telefon uzağımda olduğun halde selam bile veremediğim için ağladığın gecelerde söz verdiğim gibi yanında olamadığım için affet meleğim...
Kim olursa olsun senin yerini alamaz demiştin ya hala aynı fikirdemisin bilmiyorum ama fikrini değiştirmiş olsanda kızmam sana...Sen bana yalancı de ben sana herşeyimsin derim.Şimdi sen başka yerlerde başkalarının baharı olsanda seviyorum seni hala...Ama sen asla bilemeyeceksin seninle yaşadığımı hala benim olduğunu ve hiçbirzaman emin olamayacaksın yerine birini koyup koyamadığıma...Birgün yüreğin aşkımı kaldıracak kadar büyürse meleğim işte ben belki o gün pişman olucam kal demediğime giderken sen yüreğimden uzaklara...
...Ve sevmek yetmezmiş işte herşeye...
Şimdi ben gecenin yarısında sana bu satırları karalarken sen kimbilir kimlerin düşlerine misafirsin.
Şunu bilki... Amacım acı çekmek yada çektirmek değildi.Emin ol sende yerimde olsan böyle yapardın..Bu kadar yasakken sen bana görmezden gelemezdim yasakları.Birgün bütün hayallerinin senide yakıp kül edeceğini bildiğim halde nasıl kalırdım yanında...Senin bunu kaldıramayacağını bile bile nasıl giderdim senden...İşte meleğim bu yüzden seni kendimden göndermem..Şimdi sen birilerinin günlerini aydınlat meleğim sayısız mutluluğun tadına bak...
Benim için hiçbir zaman ''herhangibirisi'' olmadın sen ve yaşadığımız o eşsiz günlerin hatıralarını hiç yok etmedim ben... Seni sevmekten vazgeçmedim hiç bir anımda...Bunları bilmeni isterdim ama...
Belki birgün bunları öğrendiğinde gerçekleri anlayıp tekrar benim olabilirsen yollarım bu mektubu sana...
Ve sevmek yetmezmiş işte herşeye yetmedide.....
08-27-2010, Saat: 03:21 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
Önce geç kaldım aslında içimde keşkeler le beraber.
Ama bilirim keşkeler bir işe yaramaz ki.
Yürekler taze düşünceler sade iken buldum aslında seni.
Olmadı olamadık yüreklerimizi paylaşan iki asi deli.
Sonrasımı sonrası zaten malum değilmi.
Yaralı yarasız sevdalara atmadık mı kendimizi.
Her gelenin birşeyler götürdüğünü bile bile
Kardere razı olmadıkmı seninle.
Yeni umutlar besledik kendimize bensiz sensiz dünyalarda.
Ama o zaman fark edemedik bensiz sensiz biz olunmadığı.
Gün geldi çok kanadı yaralarımız en çokda senin.
Ben bazen yaşamaktan bunaldım belki isyan ettim.
Ama yaşamanın kıymetini ölümden dönünce gördüm.
Ama dedimya güzelim önce ben geç kaldım.
Şimdide erken geldim.
Ya sonra yine ben hata yaptım sanırım.
Tekrar buldum seni bıraktıgım gibi değildin ama.
Gülüşünü duymak zor acılarına çare bulmak zor
İkimizde dedimya sana güzelim çok yara almıştık.
Bir sözümüzle anlıyorduk birbirimii ama
Ya eksik birşeyler vardı yada fazla olan.
Bilirim zaman çözecektir herşeyi ama.
Şairin dediği gibi.
Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden
Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta birtek benimde kanattıklarım vardı
Elbet gezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar
Hani demiştim ya en başında ne ayrılıklar ne aşklar ne başlangıçlar diye
Yani demem o ki çok zor günler geçirdim vaktinde...
08-27-2010, Saat: 08:37 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
Kararınız ne olursa olsun acı çekeceğinizi bildiğiniz durumlarda,
bir karara varmak çok güçtür. Özellikle sevgi ilişkilerini
bitirirken, ayrılıkların da başlangıcında. Bir şey olur, bir şey
yaşanır ya da olması gereken gerçekleşmez.
İşte o zaman içinden bir parça kopar insanın.
“Bu bana göre değil, hak etmiyorum ben bunları” diye düşünür.
Aşk varsa, sevgi oluşmaya başlamışsa, başını hızla bir yere
vurduğunda hissettiği acıdan daha keskin bir acı kaplar ruhunu.
İsyan etmek, bağırmak, çağırmak, “kendine gel, yaptığını fark
et” demek ister. İlk sarsıntı bazen bir kucaklaşmayla,
bazen bir özür ya da özrü sembolize eden bir davranışla,
daha kötüsü bazen hiç konuşulmadan geçer gider.
Ama ardı arkası kesilmiyorsa incinmelerin
ya da farklılıklardaki yansımaların, yürekteki
acı büyür iyice. Ve başlar çatışma.
Yürek, ilkel toplumlardaki tamtamların çığlığıyla sarsılırken,
akıl yüreği sakinleştirmeye, çözüm üretmeye çabalar. Paramparça
hisseder kendini insan. Benliğe, doğrulara, sağlıklı birlikteliğe
duyulan özlemle, sevgiliye duyulan özlem arasında takılı kalır.
İlkel çalgıların ve çığlığın ritmi artarsa eğer, yani var olanlara
yenileri eklenirse, akıl daha çok frene basar. Bu kez “kendine
gel !” denen, kendisidir. Çünkü aynada görülen, göz kapakları
düşmüş, dudakları sarkmış yüz, artık mutlu degildir.
Yapılacak tek bir şey vardır. “Ya olduğu gibi kabul et ve
acı çekme ya da çık git.” Bilir bilmesine bunu yürek de,
gitmeyi istemez. Bedenini uzaklaştırmayı değil, onu
göğsüne sokmayı ister. Sarılmak, daha çok bir olmak.
Hele bir de paylaşılan zaman ve yaşam parçaları çoksa,
umutlar ve hedefler beraber konduysa, emek harcandıysa var
olmak için, daha da güçleşir gitmek. Tüm bunlar yaşanırken
benlikte ve ruhta, artık bir arada oluşun da tadı kalmaz.
Çünkü, ne, bir olunabilir bu sorularla, ne de gidilebilir bu
özlemle. Tamtamın sopası, her soluğa denk düşer böylesi
zamanlarda. “Seni Seviyorum” o ilkel sestir aslında. Sevgi
yener mi aklı? Bazen. Ama hep o incinmeye, yeniden hayal
kırıklığına uğramaya hazır oluş halde sürer ilişki. Kişi,
bilir bir gün bağların kopacağını. Sadece süreyi uzatmaya,
kopuşu geciktirmeye yarıyordur davranışları.
Bazen de akıl galip çıkar, yüreği de yanına çekerek. “Tamam”
diye düşünür insan. “Onu çok seviyorum. Bedeninin sıcaklığını,
sarılmasını özlüyorum. Ama kumaşın dokuması farkli işte.
Tutmuyor birbirini. Farklılıklar, olanlar ya da olmayanlar bu
kadar sarsıyorsa beni; kendimi, ‘ben’ime olan saygımı
korumak için bitirmeliyim ilişkimizi.”
Ve geriye dönüp yaşananlara bakar. “Denemediğim yol
kalmış mı? Yeterince süre vermiş miyim sorunların çözümü için?
Çaba göstermiş miyim gerçekten?” diye sorar. Her şey denenmişse
bile, son bir sanş vermeden ilişkiye, çıkıp gidemez. “Şu olaya,
bu zamana kadar yaşarım, yaşatmaya çalışırım sevgimi. Tekrar
oturur konuşur, anlatmaya, anlamaya çabalar,olamazlığına emin
olmadan koparmam içimdeki duyguyu”diye düşünür. Ve yaşar.
Eğer sevgi gerçekse, kişilikler sağlıklıysa, farklılıklar aşılamaz
boyutta değilse, çözülür sorunlar. Ama aksi durumda, tek yol kalır
hayatta. Gidiş. Hem de gelişi olmayan bir gidiş. Denenmiş elbisenin
provasının olmayacağını bilerek, geride hiçbir şüphe, akılda hiçbir
keşke, yürekte hiçbir ümit bırakmadan, çıkıp gidilir.
Acı çekilmez mi? Hem de nasıl çekilir. Yine de bilir ki insan,
beraber olduğu sürece hep acı çekecek., acı çekme ihtimaline
karşı hep tetikte duracak, mutluluk,huzur üretemeyecek.
Bu yüzden haykırır yüreğinin olanca gücüyle: “Hadi şimdi vurun
bakalım tamtamlar. Şimdi daha hızlı, daha güçlü çığlıklar atın.
Başka ses duyamaz hale getirin beni. Ama ben gidiyorum.
Çünkü bir süre sonra susacağınızı biliyorum. Alın bir vuruş
da benden. Biten ilişkiye, gönderilen sevgiliye,
içimdeki acıya!
Alıntı
08-27-2010, Saat: 08:43 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
ellerin tuz içindeydi korkuluydun
korkuyordun
ilk gecesinden uyanmış bir genç kızın kalbi gibi pır pır yürektin
acılar garında sabahlamıştın Ankara girdabının
uyanmak onlarca yıl sonrada olsa yasaktı artık sana
uyanmak yüzü gözü şişmiş bir bebeğin ilk ana rahminden çıkışı gibi olsa da
bekleyenin olmalıydı şayet
karanlık karanlık geçmişlerin kapanları kapandılar
ayak izleri silindi geçmişin
ve
mevsimlerin dinamitlerinde suikastlere uğramış yalın ayak yollarda
bir ağaç lazımdı sana yaprakları mavi çocuk kokulu
bir gülüş gerçekliğinden göz kamaşmış
bir yara her an temiz ellerde bakımı yapılan
son artık gelmeli kucağına gerçeğin beyefendisi
alkol komalarının sıvılı sancısı
yarım yaşanan salyalı boşalımların tükenişi
asker kaçağı askerin firari baş ağrıları
yeni yetme on beşlik kızlar sokaklarında şehrimin satıyorlar
saçlarının sarılarını satıyorlar
badem gözlerini bulut gözlerini satıyorlar
ve her insanın hasretle beklediği yarım aşklarını
yıl bilmem ne kaçtı ne zamandı
kaçne.niye
boş lafların eskidiği Ankara garında denizden yeni çıkmış tuzlu elleriyle korkmuş bakışlarıyla bir kız haykırıyordu
bu gece kadınlığın ilk rüyasından uyandım
bu gece gerçeğin gecesi
ayrılmak vakti geldi hayallerden ayrılığın son mayınlarına basmak zamanı
elveda sarı papatyalar çevresinde ki çocukluğun düşleri
doyum olmuyordu hayata alışılmıştı
acının binlercesine
kahkahaları gecelerin korkusuydu
oysa yıllar öceleri
bir kızın sürdüğü dudak boyalarını koklamamış mıydınız daha öce
ne tuhaftır zaman korkulu geceyi güneş zannettirir zaman
elde var hala sıfır elde kalan sıfır ve sonsuzdur hazineleri sıfırın
ve dağıtır kentinin kızlarına bol sıfır
sen söyle küçükmüşsün de sonra büyümüş müs sünün küçük kızı
söyle son seferinden ne zaman dödü mutluluğun kirlide olsa adamı
bağlanmak artık zorluda olsa yolların ve uçurum sonunda kuru otların kokusu
yeşil uğramaz artık yanına
ah işte hayat sana sunulan
kızıl saçlı kadın vitrinlerin camında
döülmez akşamın ufkunda şarkısını söyler gibi poz vermiş
eski bir İstanbul hanım efendisi anlatmış bu hikayeyi Ankara'ya
anlatacaklar tabi ki zamanın dev deltasında daima anlatacaklar
içinde kin ve savaşma duygusu
yenebilirsin artık neyi istersen
ve hala akasyalar baharlarda şarkılar söylerler
döebilirsin evine
unutulmadın ki
sade bir şarkı zamana
uçurumda var.....
ama mutlulukta....
08-27-2010, Saat: 08:47 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
ayrılık...
vakitlerden eylül
o kuduruk telaşında bir akşam üstü
kırbaçlanan buluttan
yağmur düşüyor aynama
üşüyorum...
gökyüzü hiç de telaşlanmıyor
oysa...
kozasını yitiren ipek böceği gibiyim şimdi
hiç bir şey içmeden kafayı bulmak var ya
çalıkuşu döne döne mi gider bilmiyorum
ki...
kement ata ata
gittiğim her yere benle gelirdi gökyüzü
birde üstüne sevgisiz sokak seninle
yağmurların yitip gitmesi çok tartışılsa da
dün kırbaçlanan buluttan
yağmur düşüyor aynama...
üşüyorum!
08-27-2010, Saat: 08:49 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
6,323
-
Konuları:
4,304
-
Kayıt Tarihi:
Jan 2010
-
Rep Puanı:
öfkeliydi
ve kızgın
en serininden iklimler arayan
gelin gülüşlü bir yol
şafağa düğümlenmiş
çoban ışıklarından bile ürken tazecik nehirdi
öyleydi
yalnız ve yalnız
mahcuptu
ve mağrur
masallarını yakmışken büyüklüğünün
doğmamış bebek kokusu nefesiyle
ar damarı çatlamış bir kurşun gibi bağırır
perdesi iniyorken günün ve çıkıyorken yeniden gecenin
zamanı mühürlemek için çabalardı
öyleydi
yenik ve yenik
hastaydı
ve sancılı
en yakıcısından gayri meşru bir şark çıbanıydı
üstelikte
hece hece dilinde avuttuğu kimsesizlik
bol ağlamaklı ayrılık doğururken ensesinden
öznesine küs bir şiirdi
öyleydi
umutsuz ve umutsuz
08-27-2010, Saat: 09:23 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
9,198
-
Konuları:
682
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2007
-
Rep Puanı:
Eğer sevgi gerçekse, kişilikler sağlıklıysa, farklılıklar aşılamaz
boyutta değilse, çözülür sorunlar. Ama aksi durumda, tek yol kalır
hayatta. Gidiş..
Sevgilerin gerçek olması dileğiyle,güzel bir yazıydı teşekkürler arkadaşım.
08-27-2010, Saat: 09:54 PM <
Yeni Üye
Çevrimdışı
-
Yorumları:
9,198
-
Konuları:
682
-
Kayıt Tarihi:
Oct 2007
-
Rep Puanı:
bu gece gerçeğin gecesi
ayrılmak vakti geldi hayallerden ayrılığın son mayınlarına basmak zamanı
elveda sarı papatyalar çevresinde ki çocukluğun düşleri
doyum olmuyordu hayata alışılmıştı
acının binlercesine
elvada ismi konulmamış aşklara,elveda yarım kalan aşklara
elveda başlamadan bitmiş aşklara elveda.....
Güzel bi yazıydı,teşekkürler arkadaşım..
|