Ey ayrılık; sen nasıl bişeysin ki bütün aşklara hakimsin
aklım almıyor. Acaba bikere olsun aşkta kazanabilmek için Sana mı Aşık olmak gerek?.."
Demek ki böyle başlıyormuş ayrılıklar!
Garip bir sıkıntı çörekleniyormuş içine..
Nefesin daralıyormuş..
Ağlamak geliyormuş içinden..
Bir yanın < Hadi ağla > derken..
Diğer yanın < Sakın ! > diyormuş kızarcasına..
Bir sigara yakılıyormuş pencere önünde..
Gecenin siyahına bakılıyormuş..
Yüreğinin daha siyah olduğu fark ediliyormuş sonra..
Ellerin titriyormuş sigaranın külünü pencere parmaklıklarından dışarıya savururken..
Sözde duman gözüne kaçıyormuş da bir-iki damla yaş süzülüyormuş.. Kendine yalan söylemeleri başlıyormuş insanın o an..
Ama itiraf edemiyormuş..
Sonra bitiyormuş sigara..
Pencereden aşağı bırakılıyor ve karanlıkta gözden kayboluşu seyrediliyormuş..
Ayakların direniyormuş
titreyerek de olsa..
Ağır adımlarla mutfağa kadar taşıyormuş bedenini..
Bir bardak demli çayın yanında
bir sigara daha yakılıyormuş..
El ele çekilen resimler alınıyormuş
şiirler ve hediyeler..
Hepsi mutfak masasının üzerinde duran eski radyonun yanına bırakılıyormuş..
Az sonra olacaklardan ürkerek Ağır ağır oturuluyormuş sandalyeye.. Önce sigaralar yakılıyormuş
sonra yadigar radyo açılıyormuş..
Ağlamak isteniyormuş ama ağlanamıyormuş..
Her melodi bir sancı..
Her nota bir hançer misali saplanıyormuş..
Kanaması durdurulamayan yüreklere..
<Gayet güzel yaşarım> deniyormuş önce..
Acınası bir gülümseme ile…
Aptalca gülümsemeler devam ederken yüzünde..ŞAH-MAT!
Evet
Kaybettim diyormuş yüreğin..
İsyanın en tepelere ulaşıyormuş…
Nedeeeeeeeeeenn! diye haykırıyormuş insan..
Semada yankılanıyormuş sesin
melekler ağlıyormuş
şehir susuyormuş..
Uzaklardan dalga sesleri geliyormuş..
Kıyılar ağlıyor
tane tane kum parçacıklarını denize akıtıyormuş gözyaşları yerine..
Sular sürüklüyormuş her şeyi..
Tüm değerler kayboluyormuş
insanlar ölüyormuş nazarında…
Bulutlar ağlıyormuş
her damla binlerce ton ağırlığında düşüyormuş yüreğine..
Su hızlanıp boğazına yükseliyormuş
boyunu aşıyormuş sonra..
Sahilden eser kalmıyormuş
son bir nefes kalmıyormuş…
Koskoca dünya yok oluyormuş..
Ardından ölünüyormuş YAR!

Demek ki böyle başlıyormuş ayrılıklar!
Garip bir sıkıntı çörekleniyormuş içine..
Nefesin daralıyormuş..
Ağlamak geliyormuş içinden..
Bir yanın < Hadi ağla > derken..
Diğer yanın < Sakın ! > diyormuş kızarcasına..
Bir sigara yakılıyormuş pencere önünde..
Gecenin siyahına bakılıyormuş..
Yüreğinin daha siyah olduğu fark ediliyormuş sonra..
Ellerin titriyormuş sigaranın külünü pencere parmaklıklarından dışarıya savururken..
Sözde duman gözüne kaçıyormuş da bir-iki damla yaş süzülüyormuş.. Kendine yalan söylemeleri başlıyormuş insanın o an..
Ama itiraf edemiyormuş..
Sonra bitiyormuş sigara..
Pencereden aşağı bırakılıyor ve karanlıkta gözden kayboluşu seyrediliyormuş..
Ayakların direniyormuş

Ağır adımlarla mutfağa kadar taşıyormuş bedenini..
Bir bardak demli çayın yanında

El ele çekilen resimler alınıyormuş

Hepsi mutfak masasının üzerinde duran eski radyonun yanına bırakılıyormuş..
Az sonra olacaklardan ürkerek Ağır ağır oturuluyormuş sandalyeye.. Önce sigaralar yakılıyormuş

Ağlamak isteniyormuş ama ağlanamıyormuş..
Her melodi bir sancı..
Her nota bir hançer misali saplanıyormuş..
Kanaması durdurulamayan yüreklere..
<Gayet güzel yaşarım> deniyormuş önce..
Acınası bir gülümseme ile…
Aptalca gülümsemeler devam ederken yüzünde..ŞAH-MAT!
Evet

İsyanın en tepelere ulaşıyormuş…
Nedeeeeeeeeeenn! diye haykırıyormuş insan..
Semada yankılanıyormuş sesin


Uzaklardan dalga sesleri geliyormuş..
Kıyılar ağlıyor

Sular sürüklüyormuş her şeyi..
Tüm değerler kayboluyormuş

Bulutlar ağlıyormuş

Su hızlanıp boğazına yükseliyormuş

Sahilden eser kalmıyormuş

Koskoca dünya yok oluyormuş..
Ardından ölünüyormuş YAR!