Düşünüz öldü mü hiç sizin?
düşünüz sözünüzde büzülüp kaldı mı hiç?
koca bir karanlıkta gözlerim, dokunamıyorum...
kaç kapı araladım belki yolum burası diye...şimdi uyandım manzarasına tezat düştü “düş”üm...
yeniden başlayamıyorum; “katran karası hayallerim”...
ömrümü ıskaladım, elmas parçaları batmakta gönlüme...
gönlümün yettiği kadar ağlıyorum şimdi...
nikotin bulaşmış , pas tutmuş hayallerime...
boşu boşuna ağlıyorum şimdi...
yorgun çalkantılar sığ düşlerime sığınmış
gece benden kocaman
bir çemberin içinde ölüme eş zamanlar tanıyorum
yine hüzün, biliyorum
yetmiyor bana hayallerim, sökülüyor ilmek ilmek
alçak ölümler kanımı donduruyor
ecele fırsat tanımadan ölenler şimdi nerdeler
sağanak aşklar gül toprağına yağarlardı hani...
neden soldu güller
aşk yalan mıydı? aşk ölmüş müydü?
gönlümün yettiğince aşkı sığdırıyordum göz yaşlarımla birlikte,
“gül”e hediye... sadece gönlün “gül”sün diye...
nereye kadar gider bu gemi
ne zaman umut etmekten vazgeçer insan?
güneşin penceremi yumruklaması için şimdiden dualar edeceğim o zaman..
umut kapımdaysa ardına kadar açarım buyursun...
güneş yağmurla oynaşır
gök kuşağı çıkar kaybolan hayallerime inat...
ölüme eş zamanda yaşar insan
ve umut yaşamın elçisidir
binlerce cinayet işlenir bu “aydın vakitlik”te
gözünü kapatsan sen neye yarar
senin karanlığındır sadece o
tüm düşler öldürülmüştür çoktan
sen duymasan da şehirde ölüyor birileri
ve şehirler ölüyor bir bir
elimde tuttuğum müşterek umutlarıma
yenilerini ekleyebilirim
ama suskun gönül yine seni su-sar
gözlerimden akan yağmurla yıkıyorum şehri
yüzüme damlıyor yıkanan şehir
kirleniyorum yine...
gönlümün yettiğince düşlerime sığınıyorum...
sırf bu sabah güneş benim pencereme doğsun diye...
düşünüz sözünüzde büzülüp kaldı mı hiç?
koca bir karanlıkta gözlerim, dokunamıyorum...
kaç kapı araladım belki yolum burası diye...şimdi uyandım manzarasına tezat düştü “düş”üm...
yeniden başlayamıyorum; “katran karası hayallerim”...
ömrümü ıskaladım, elmas parçaları batmakta gönlüme...
gönlümün yettiği kadar ağlıyorum şimdi...
nikotin bulaşmış , pas tutmuş hayallerime...
boşu boşuna ağlıyorum şimdi...
yorgun çalkantılar sığ düşlerime sığınmış
gece benden kocaman
bir çemberin içinde ölüme eş zamanlar tanıyorum
yine hüzün, biliyorum
yetmiyor bana hayallerim, sökülüyor ilmek ilmek
alçak ölümler kanımı donduruyor
ecele fırsat tanımadan ölenler şimdi nerdeler
sağanak aşklar gül toprağına yağarlardı hani...
neden soldu güller
aşk yalan mıydı? aşk ölmüş müydü?
gönlümün yettiğince aşkı sığdırıyordum göz yaşlarımla birlikte,
“gül”e hediye... sadece gönlün “gül”sün diye...
nereye kadar gider bu gemi
ne zaman umut etmekten vazgeçer insan?
güneşin penceremi yumruklaması için şimdiden dualar edeceğim o zaman..
umut kapımdaysa ardına kadar açarım buyursun...
güneş yağmurla oynaşır
gök kuşağı çıkar kaybolan hayallerime inat...
ölüme eş zamanda yaşar insan
ve umut yaşamın elçisidir
binlerce cinayet işlenir bu “aydın vakitlik”te
gözünü kapatsan sen neye yarar
senin karanlığındır sadece o
tüm düşler öldürülmüştür çoktan
sen duymasan da şehirde ölüyor birileri
ve şehirler ölüyor bir bir
elimde tuttuğum müşterek umutlarıma
yenilerini ekleyebilirim
ama suskun gönül yine seni su-sar
gözlerimden akan yağmurla yıkıyorum şehri
yüzüme damlıyor yıkanan şehir
kirleniyorum yine...
gönlümün yettiğince düşlerime sığınıyorum...
sırf bu sabah güneş benim pencereme doğsun diye...