Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gözlerimde mavi gecelerin yıldızları
yüreğimde özlemin ince sızıları
yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum
bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi çöl oldu ...
gülistanım şiiristanım, düşistanım
Oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki ,belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada ..
oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde
göğümde tek bir martı uçmadı
yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde ,bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur
uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur .her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan ..
Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor
depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura
ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği
bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle
ki, metropol duvarlara yapıştırılmış
boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla..
Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gecede keman hıçkırıkları, başımda gam
belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte
yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin ..
belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir
kimsesiz bir ölümü karanlığında
Yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime ..
rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim ,kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır ..
simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak..
Akşam olmakta yine ..
ey geceden gelip geceye giden trenler
bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada
bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan
son isyanını çekince yüreğim, alıp götür beni buralardan
insanın uğramadığı uzak kıyılara
bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı...
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gözlerimde mavi gecelerin yıldızları
yüreğimde özlemin ince sızıları
yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum
bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi çöl oldu ...
gülistanım şiiristanım, düşistanım
Oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki ,belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada ..
oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde
göğümde tek bir martı uçmadı
yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde ,bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur
uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur .her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan ..
Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor
depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura
ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği
bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle
ki, metropol duvarlara yapıştırılmış
boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla..
Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gecede keman hıçkırıkları, başımda gam
belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte
yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin ..
belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir
kimsesiz bir ölümü karanlığında
Yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime ..
rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim ,kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır ..
simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak..
Akşam olmakta yine ..
ey geceden gelip geceye giden trenler
bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada
bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan
son isyanını çekince yüreğim, alıp götür beni buralardan
insanın uğramadığı uzak kıyılara
bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı...