:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Geceydi
Melek06
#1
Geceydi

geceydi

geceydi, ama benim için bir kez daha gece oldu.

beni aşkım sürüklemişti ölümün ortasına. bir kez de ölümün ortasında sınamak istemiştim aşkımı. o büyük yanılgımı, o büyük kaybedişimi.

"gitmesen olmaz mı? sana çok ihtiyacım var."

"gitmek zorundayım... bak sen çok iyi bir insansın, ama bilmediğin çok şey var."

ansızın sesler kesilirdi... sessizlik ölüm biriktirirdi... asıl savaş bu sessizliklerde birikirdi... insanlar böylesi sessizliklerde birini yaralar ve öldürürdü... hiç kan akmazdı... hiç çığlık duyulmazdı...

"bak sen çok iyi bir insansın... ama bilmediğin çok şey var." böyle söyledi ve gitti... hiç kanım akmadı... hiç sesim çıkmadı... ölmedim de... o an içimde bir şey yükseldi yukarıya doğru, yüzümü tuttu şefkatli elleriyle, sarılıp öptü beni iyi kalpli kederim. ben de ona sarıldım. ne zaman 'karanlık bir vadide' kaybolacak olsam, ne zaman umutsuzluktan ölecek olsam gelip sarılırdı.

aşksız, sevgisiz yapamam ben. bu bir eksiklik midir, zayıflık mıdır, bilemem. eğer hayatımda aşk yoksa durmadan o zavallı kalbimi delik deşik ederim. kimseyi suçlayamam ama en büyük kötülüğü kalbime yaparım. böyle zamanlarda o 'güzel kederim' bana sarılıp, beni korumasa hiçbir sabaha çıkamazdım ben. hiçbir yola.

"bak sen çok iyisin, ama bilmediğin çok şey var..."

neydi bilmediğim? iyi olduğum içim mi, hep koşulsuz sevdiğim, sevdiğim insana kendimi bütünüyle adadığım için mi kaybediyorum, durmadan... sevdiğim kazanmam için kötü olmam mı gerekiyordu? ama kötü olursam sevgim ne olacaktı? kötülükle sevgi kalbimde aynı anda nasıl barınacaktı? hayatta hep değişmez roller mi vardı? hep kendini saklayan, hep güçlü olan, kötü olan mı kazanacaktı? kazanmak... sevgide kazanmak diye bir şey olabilir mi? ne adına, niye kazanmak? sevgi, boyun eğmektir bir anlamın önünde. sevgi bir yücelişin içinde erimektir. sevgi, kendi sınırlarını sevdiğinin sınırları içinde kaybetmektir.

ama bu cümlelerin bu hayatta yeri yoktu. bu dünyada kurallar kadar amansız ve kader gibi acımasız roller vardı.

birileri kullanılıp kullanılıp terk ediliyor, diğerleriyse hep özleniyor, hep aranıyor ve hep vazgeçilmez oluyordu.

birilerinin sevgisi hep küçümseniyor, hep ayaklar altına alınıyor, ötekileriyse hep peşinden koşulan, ne yapsa hep haklı olan asıl sevgili oluyordu.

kimileri hep incitiliyor, hep terk ediliyor, kimileriyse hep kutsanıyor. yüceltiliyordu.

buydu işte o acımasız kader.

çünkü ben hep çok iyiydim, bu dünyaya ait değildim ya, bu yüzden ilk terk edilen hep ben olurdum, ilk vazgeçilen. garip bir rastlantı belki, kimi sevsem hep uzaklarda bir sevdiği vardı: ya ilk aşkı, ya onu terk edip giden biri. benim aşkım bana bir türlü dönmez de, o uzaktakine, o ulaşılamayan, o terk edip gidene olan sevgiyi körükler, güçlendirirdi hep. kimi derinden sevsem, o bir başkasını hatırlardı derinden.

oysa ne tuhaftı ki, o derinden özlenen, o terk edip giden, o derinden hatırlanan bu hayat kadar haksız, bu keder gibi acımasız biriydi. ama bunlar önemli değildi. o güçlüydü. kötülük kadar güçlüydü. haklı, haksız olması hiç önemli değildi. o yenip gitmişti. teslim alıp gitmişti.

öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duyduğu sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. beni yitirmekten neredeyse hiç korkmadılar, çünkü bu hayata göre fazla iyiydim, bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden. elimden kötülük yapmak gelmiyordu. sevince köpekleşiyordum, unutuyordum bütün kuralları, bütün kaderleri.

öyleyse terk edilmeyi baştan hak ettiğim neredeyse baştan söyleniyordu bana. öyle gizlice, saklanarak, utanarak bile değil.

korkusuzca anlatırlardı bana o uzaktaki sevgililerini. ilk aşklarını. hak vererek, saçlarını usulca okşayarak, teselli etmeye çalışarak dinlerdim onları. beni yok saymalarına acıyla katlanarak dinlerdim.

ama sevgimin acısı ağır geldiği zamanlarda dayanamaz, bir an önce görmek, varlıklarını his etmek isterdim tutkuyla. hiç beklemediğim bir anda değişir, tanınmaz hale gelirlerdi. böyle anlarda bilmediğim, anlamadığım bir özgürlükten bahsederlerdi, kendin olmaktan:

"birimizi öyle çok aramayalım, öyle dip dibe yaşamayalım, açık yaşayalım, hayatımıza birileri girebilir bunu anlayışla karşılayalım, birbirimizi sahiplenmeyelim, sahiplenmek sevgiyi öldürür."

susar dinlerdim. katlanırdım bu sözlere. çünkü köpek gibi seven bendim. sevgide yenilmiş olan bendim. seven her şeye katlanır. sevdiğini üzmemek için kendi kanatlarını kırar. sevdiği istediği gibi yaşasın gözlerine mil çeker. aşkı bitmesin diye kendini köleleştirir. bu dünyada koşulsuz sevmek rezil bir şey.

bana özgürlükten bahseden, sahiplenmenin sevgiyi öldürdüğünden söz eden o insanlar bir gün ansızın evlenirlerdi. benden esirgedikleri her şeyi evlendikleri eşlerine verirlerdi. o nefret ettikleri sahiplenilmekten bu defa son derece mutlu, sanki bir süre önce o sözleri onlar söylememiş gibi çekip giderlerdi benim özgürlüğümü bilmek istemeden.

beni terk edenlerden tek ricam vardı. "ne olur beni bir daha aramayın. çünkü ben kolay unutamıyorum. kolay inanıyorum. ne olur aramayın. çünkü sonra çok acı çekiyorum"

böyle derdim ama yine ararlardı. soluksuz, umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka olur ve o zaman mutlaka akıllarına ben gelirdim.

o yedek sevgili.

o bu dünyaya göre çok iyi olan.

çok iyi olduğu halde hep ilk terk edilen.

yangında kurtarılması hep unutulan.

sevgisi adına hep şekilden şekile giren.

hep el altında tutulan. hep aynı sevecenlik tuzağına düşen.

bütün gece sevdikleri insanların ne derece acımasız ve hoyrat olduklarını anlatırlardı bana. güçlü bir kayaya çarpmışlardı. girdikleri yarışları kaybetmişlerdi. başarı onlara çok uzaktı. yanlış kişiyi seçmişlerdi. bu ilişkinin sonu yoktu. verdikleri kavgada yenilmişlerdi. böyle şeyleri anlatırlardı bana. benden zayıflamış, yara almış kişiliklerini onarmamı beklerlerdi. bunu da yapardım. dudaklarımı kanatarak, göz yaşlarımı içime akıtarak, kederli bahçemi onlar için bir kez daha dağıtarak bunu da yapardım.

ama sonunda bilirdim ki çekip gideceklerdi. bütün o kötü enerjilerini bana akıtıp gideceklerdi. "aramayın çok acı çekiyorum" dememe rağmen, hayatla bağları zayıfladığında, kendilerini kötü hissettikleri anlarda arayacaklar ve içinde güçlü-güçsüz, kazanmak-kaybetmek, başarı-başarısızlık kelimeleri geçen cümleleri bana bırakıp yine gideceklerdi.

bir daha arkalarına bakmadan gideceklerdi.

ve giderken, "bak sen çok iyi bir insansın, ama bilmediğin çok şey var." diyeceklerdi....
Ara
Cevapla
karçiçeği
#2
çok güsel olmuş yaa emeğine sağlık
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 12-22-2024, 10:25 PM