
Ne zaman güneşin doğuşuyla batışı arasındaki zamanı kaçırmış bir suçlu gibi yaşasam şu gökkubbenin altında

Elma şekeri yanaklı küçük mahçup bir kız çocuğu gibi bakamam yeryüzünün yüzüne.
Utanırım telaşımdan.
Korkarım telaşımla ölen kuru sıkı zamanların kurşuni bakışlarından.
Korkarım yaşayamadıklarımdan.
Ve yaşayamadıklarımın günahlarından aklarken kendimi

Hep aynı şeyi düşünürüm mabedimde sessiz ve gölgesiz.
Yaralı bir kuşun ölüme diyemediği gibi;
Ne çare.....
Ne benim telaşım ne de korkularım çaredir

Her başlangıcın bir sonu vardır.
Ve her başlangıç bitmek için sonuna varır.
Uzun bir yolculuğun sonunda sade bir istasyona varmak için kenetlenir

Erguvanları


Ve her aşk


Sonra yine ansızın biter son mısralarda.
Her beyaz yalan doğrusunun affında

Her siyah keder mavi bir sevinç çığlığında biter.
Okul önlüğümü özledikçe kavuştuğum çocukluğum


Gençliğim

Ve ne vakit başlasam yeniden seni sevmeye

Sana olan sevgim nefretimin reddinde biter.
Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya

Her gelişin de bir gidişi var

Söyleyecektim sana;
Bir iki satır yazsaydım uçurumun kenarında tutamadığın ellerimle

Yaralı bir kuşun diyemediklerini söyleyecektim sana

Ve diyecektim ki;
Gidiyorum

Kaderi bir kış vedasına yazılmış küçük


Menteşelerinin gıcırtılarına yıllarca dayanan meşe gibi

İnce demirlerine


Her başlangıcın bir öyküsü bir de sonu var ya

Belki senden önce


Sana diyemediklerimi susarak

Ama hep senin istediğin gibi

Geldiğim gibi gidiyorum sessiz ve gölgesiz...