Düşleri en derine bırakıp, güneş serdim sabahlarıma..
Zamansız ve mevsimsiz bir sancıdan geldim, geceye inat ayışığında saklı sırlar büyüttüm..
Bir ipek böceği kadar dik başlı artık yüreğim, hiç olmadığı kadar..
Gözlerimde zemheri çığlıklar, avucumda hep bi hüzün rengi..
Böyle bir şey işte gözlerimle yüreğim arasındaki o ince çelişki..
Altı üstü düşlerimin cebine yüreğimin ellerini koyarak yürüdüğüm yollar,kendini yazan senaryolar, yirmi beş yaş üstü kahveler ve tek kişilik senaryolar şahit hangi gerçeğin,yalandan daha inandırıcı olduğuna..
Ama yine de bir şey var mevsim normallerinin üstünde yüreğime şiddetle yağan..
Bir yokluk sonrası ellerimden kırıp dökülen..
Yalandan dolandan öte, vuran ve kıran..
Her neyse..
"Gelirsen ıslık çal
Geldim deme ben anlarım
Geldiğini bi tek ben anlayayım
Sen sadece
Gelirsen ıslık çal" ....