Bir hikaye vardi…
Öyle güzeldi’ki, çünkü çikarsiz’di, saf, tertemiz bir ask barindiriyordu satirlarinda…
Öyle güzeldi’ki, çünkü çikarsiz’di, saf, tertemiz bir ask barindiriyordu satirlarinda…
Umulmadik bir anda baslayan bu hikaye, her gün sayfa sayfa ilerledi…
Öyle güzel bir yere geldiki ;
Içinde :
Özlem
Vuslat
Kavusmak
Hepsi dolup tasiyordu satirlarinda…
Kavusmayi bekleyen 2 insan, birinin yüregi ötekinin yüregine kelepçelenmis,
Ikiside sabirla kavusmayi bekliyordu…
O gün için yasiyorlardi sanki..
Öyle güzel bir yere geldiki ;
Içinde :
Özlem
Vuslat
Kavusmak
Hepsi dolup tasiyordu satirlarinda…
Kavusmayi bekleyen 2 insan, birinin yüregi ötekinin yüregine kelepçelenmis,
Ikiside sabirla kavusmayi bekliyordu…
O gün için yasiyorlardi sanki..
’Bir kere olsun tutmadan kaygisizca o sicacik elini,
Bir kere bile degmeden nefesim nefesine,
Agitlar yaktim askimiza,
Sen tüm dualarimin Aminisin sevdigim..’.
Bir kere bile degmeden nefesim nefesine,
Agitlar yaktim askimiza,
Sen tüm dualarimin Aminisin sevdigim..’.
Hikayenin bas kahramininin yüreginden bu sözler dökülmüstü o aksam.
Kizin pirpir eden yüregi bu sözler karsisinda sanki yerinden cikicak gibi atmaya baslamisti...O an tek istegi sevdigine sarilmakdi...
Agzindan çikabilen sözlerse:
’Ben seni, yüregini yoklugunda bile hissedebiliyorum...
Sen benim diger yarimsin,
Parçamsin,
Bu kadar uzak olmana ragmen öyle hissedebiliyorumki seni, sendeki beni...’
Bir ’off ’ geldi taa uzaklardan, içten bir ’off ’...Sen benim diger yarimsin,
Parçamsin,
Bu kadar uzak olmana ragmen öyle hissedebiliyorumki seni, sendeki beni...’
Ilmik, ilmik her sayfada yüreklerine isledikleri bir hikayeleri vardi iste...
Mutlu sonla bitmeyi bekleyen bir hikaye, umut dolu, hayallerle yasayan...
Yüreklerindekileri tutmakdan usanmiscasina o gün dökülüyordu sözler...
Oglan yine tutamiyordu kendini:
‘Ne güzel sey seni düslemek,
Ranzamin pasli demirine,
Yada kazinmis boyasina bakarken,
Yada sira olurken bir yagmur öncesinde,disarda, sogukta,
Ne güzel sey düslemek seni,
Uyumadan önce herseyi atmisken beynimden disari,
Günesten kaçarken bir kuytu gölgede,
Soguk suyumu içerken,
Aslinda sana susadigimi hissetmek...’
Bu sözler karsinda kizin bogazi dügümlenmiscesine iki söz cikamiyordu,Ranzamin pasli demirine,
Yada kazinmis boyasina bakarken,
Yada sira olurken bir yagmur öncesinde,disarda, sogukta,
Ne güzel sey düslemek seni,
Uyumadan önce herseyi atmisken beynimden disari,
Günesten kaçarken bir kuytu gölgede,
Soguk suyumu içerken,
Aslinda sana susadigimi hissetmek...’
Oysa ne çok sey vardi söyleyecek, gözleri dolmus, sessiz sessiz aglamaya baslamisti tüm çabasiysa ona belli etmemek’di...
Bir iç çekisten sonra kizin agzindan çikan 2 kelime:
’Seni çok seviyorum’
Ne çok beklemisti oglan bu 2 kelimeyi duymak için, simdiyse duyuyordu hemde en çok ihtiyaci oldugu bir zaman’da...’Bende seni çok seviyorum’
Bir sessizlik çökmüstü, yürekleri o kadar çiglik atarken...Oglan öyle korkuyorduki onu kaybetmekten, her sözüyle biraz daha sahiplenmekti istegi, o yüzden bu yalanci sessizlik son bulsun diye fisildadi: