Şehrin en korkunç,
en karanlık,
en tenha,
en tehlikeli sokaklarında sesleniyorum sana;
varoşlardan,
kara mahallelerden sesleniyorum;
çamur yollardan,
ışıksız evlerden,
sobasız odalardan sesleniyorum ve bütün bunların yüreğiyle,
çaresiz heyecanların diliyle, yokluğun
ve yoksulluğun kelimeleriyle
seviyorum seni.
Hırçınım biraz, biraz öfkeli, yıkıcı epeyce. Dövülmüş, dövüle dövüle büyütülmüş ve günü gelince her gün dayak yediği babasına bıçak çekmiş çocukların aşkına indirdim kendimi. Yalın, basit, barbar ve laftan anlamaz bir aşk bu.
Laftan anlamaz ve sadece gerçekliğin acı kökleriyle sınanmayı bilir. Isırdım köklerini hayatın ve ağzımda buruk bir tad, ağzımda bıçak sesi, ağzımda sen. Bana "git" dersen ölürsün.
Vururum dudağından dökülen bütün cümleleri. Çünkü gitmemek ve yenilmemek üzere sevdim seni. Sevdim ve yeminler ettim bildiğim bütün kutsallar üzerine.