Gün geceye vardı
hüzün yağdı kentin üstüne. Ellerimde
bir zamanlar tutmaya korktuğum acının kırıntıları durmakta. İçimde yangınlar çıkmakta
yağmurun hüznü yansırken bakışlarıma.
Yorgun bir şarkı çalıyor gramofonda. Sevdalar çiziyor bir kalem
elimde tuttuğum sayfalara.
Suskundu günlerin terkisine attığım kelimelerim. Hayata karşı durmaktan
ayrılıklara boyun eğmekten
arta kalan sevgilere kucak açmaktan bıkkındı. Kınından çekilmeye hazır bir kılıç gibiydi
en keskin yerinden kesmek için sancıları.
Uzayıp giden yolların özleminde kalmıştı anıları. Gidip gelmeyenlerin gölgelerine takılmıştı. Ufuk çizgisinde başlayan bir umudun
yine oracıkta tükenmesine alışamamıştı. Sınır ötesi bir harekatın heyecanına kaptırmıştı en hassas yanını. Olmayacağını bilse de
ufkuna hiçbir kızıllık getirmese de
onu boş yere oyaladığını görse de günlerce
bir dilek tutmuştu kuyuya bir taş atıp.
Kimi zaman uykuyu özleyen gözleri kimi zaman yenik düşebiliyordu bu hain pusuya. Vuruluyordu bir gece yarısı düşlerinin tam ortasından. Kanayabiliyordu düşleri
kanatabiliyordu yüreğini en koyusundan. En koyusunda
kendine yıllanmış acılar bulabiliyordu ve düşmüyordu yakasından.
Geçtiğim sokaklardan yeniden geçemiyordum
düşlerimi kanatan gecelerin ardından. Tanıdık bir rüzgar yolumu keser diye… Tanıdık bir kokuyu getirip de acıları depreştirir diye… Eski bir şarkıyı fısıldar diye…
Limanlarıma sığınamaz olmuştum. Durgun sularında dinlenemez
fırtınalarda koynunda geçinemez olmuştum.
Kuşkuyu fısıldamıştı bir ses
eskiden barındığım mekanlarda. Balıkçı lokantalarında
sarhoş denizciler arasında ölü bir hasret yapışmıştı yakama ve de hırçın bir dua.
Duaların arasında huzuru buluyordu ruhum
bir nebze de olsa. Birine sığınabilmenin
birine içini dökebilmenin
birinden umut dilenebilmenin mutluluğunu yaşıyordu gözyaşları arasında. Anlatamamanın
anlaşılamamanın acısını taşırken içinde
anlatmadan da anlaşılabilmenin en büyük kırıntılarıydı bunlar.
Zira günler geçerken
acılar da üst üste yığılıyorlardı bir köşede. Birikiyorlardı sevdayı öldürmek istercesine. Sevdadan intikam alırcasına
günleri gri bir renge boyuyorlar
gökkuşağının renklerini çalıyorlar
kara kara bulutları getiriyorlardı üstümüze.
Duaların rengi solduğundaysa ve gün ışığı süzülmemeye başladıysa penceremden içeri
geriye sadece kendi içime sığınmak kalıyordu.
Halbuki öyle soğuk bir mahzendi ki içim bana ne havasını solumak ne de duvarlarının arasında soluklanmak istiyordum. Öyle boğuluyordum dinlediğimde sessizliğini. Kimsesizliğini gördüğümde bitirmek istiyordum her şeyi.
Yaşamı bir kalemde silmek
bir yıldız gibi gökyüzünden kaymak
bir nehrin sularıyla beraber engin denizlere dökülmek istiyordum.
Yüreğimi sevmek istiyordum. Sevdalanmak
aşkın iklimlerinde açıp ışığa ellerimi uzatmak
soldurduğum kan kırmızı gülleri yeniden açtırmak istiyordum ama imkansızı başaramıyordum.
Çünkü sevmek eski bir şarkıydı yüreğimin kuytularında.
Sevmek
ulaşılması zor bir ışık
tutulması zor bir damla
anlaşılması zor bir duyguydu. Anlatabilmesi de zordu onu.
Kordu
kıvılcım misali tutuşturabilirdi insanı. Aklını başından alabilirdi ve ayaklarını hiç yere bastırmayabilirdi.
Tüketebilirdi hiç acımadan en saf duygularını ve imkansızdı işte.
İmkansızdı
çünkü sevmek eski bir şarkıydı



Yorgun bir şarkı çalıyor gramofonda. Sevdalar çiziyor bir kalem

Suskundu günlerin terkisine attığım kelimelerim. Hayata karşı durmaktan



Uzayıp giden yolların özleminde kalmıştı anıları. Gidip gelmeyenlerin gölgelerine takılmıştı. Ufuk çizgisinde başlayan bir umudun




Kimi zaman uykuyu özleyen gözleri kimi zaman yenik düşebiliyordu bu hain pusuya. Vuruluyordu bir gece yarısı düşlerinin tam ortasından. Kanayabiliyordu düşleri


Geçtiğim sokaklardan yeniden geçemiyordum

Limanlarıma sığınamaz olmuştum. Durgun sularında dinlenemez

Kuşkuyu fısıldamıştı bir ses


Duaların arasında huzuru buluyordu ruhum





Zira günler geçerken




Duaların rengi solduğundaysa ve gün ışığı süzülmemeye başladıysa penceremden içeri

Halbuki öyle soğuk bir mahzendi ki içim bana ne havasını solumak ne de duvarlarının arasında soluklanmak istiyordum. Öyle boğuluyordum dinlediğimde sessizliğini. Kimsesizliğini gördüğümde bitirmek istiyordum her şeyi.
Yaşamı bir kalemde silmek


Yüreğimi sevmek istiyordum. Sevdalanmak


Çünkü sevmek eski bir şarkıydı yüreğimin kuytularında.
Sevmek



Kordu

Tüketebilirdi hiç acımadan en saf duygularını ve imkansızdı işte.
İmkansızdı
